Quantcast
Channel: Campaign Türkiye
Viewing all 14535 articles
Browse latest View live

Handmade: Mehmet Demirel

$
0
0
Şubat 2018 sayımızda Handmade sayfalarımızın konuğu, Ogilvy & Mather İstanbul Art Direktörü Mehmet Demirel oldu.

Handmade: Mehmet DemirelOgilvy & Mather İstanbul’da 3 seneyi aşkın süredir art direktörlük yapan Mehmet, sektöre Amerika’da tanışma fırsatı bulduğu Kutlukhan Perker’in önerisiyle girmeye karar veriyor. Okulu bitirdikten sonra Ogilvy’de başladığı staj dönemini 3 ayda tamamlayıp kadroya geçiyor ve Coca-Cola, Fanta, Ford, Philips, Dove, İddaa, Kent, Hellmann’s, Walt Disney, Fuse tea, Atlasglobal gibi markalar ile çalışmalar hazırlıyor. Mehmet; Karadeniz’de kamp yapmak, rafting ve yamaç paraşütü gibi aktivitelerin kendisini çok özgürleştirdiğini düşünüyor. Bununla paralel olarak hiçbir zaman bir plaza insanı olmadığını ve ajans içerisinde longboard ile gezmenin onu en çok mutlu eden şeylerden biri olduğunu da öğrendik.

Handmade: Mehmet Demirel Handmade: Mehmet Demirel

Handmade: Mehmet Demirel

Handmade: Mehmet Demirel

Handmade: Mehmet Demirel

Bu çizimler ilk olarak Campaign Türkiye Şubat 2018 sayısında yayımlandı.

The post Handmade: Mehmet Demirel appeared first on Campaign Türkiye.


Soap & Glory: Kadınlar dudaklarından fazlasıdır

$
0
0

Kadınlar Günü için bir kampanya da kozmetik markası Soap & Glory’den geldi. Soap & Glory, Los Angeles’ta düzenlenen kadın yürüyüşü sırasında sadece dudakları kullanarak, “Kadınlar dudaklarından fazlasıdır” dedi.

Dudaklar bu kez “Kadınlar dudaklarından fazlasıdır” demek için konuştu.

Kırmızı ruj sürdüğünde ağzından çıkan kelimelerin değil, dudaklarının daha fazla dikkat çektiğini düşünen ya da bu endişeyle ruj sürmeyenlerdenseniz, Soap & Glory’nin “Kadınlar dudaklarından fazlasıdır” söylemi size gerçekten bir şeyler ifade edecek. (Diğer herkes için anlamsız olduğundan değil, çeken daha iyi bildiğinden.) Üstelik bu kampanyada metalaştırmaya maruz kalan bir kadın organının, kadınları güçlendiren bir etkiye sahip olduğunu göreceğiz.

Bu dudakların önemli mesajları var

Soap & Glory, “Kadınlar dudaklarından fazlasıdır” kampanyasında çeşit çeşit kadın dudağını, kadınların sesinin gerçekten duyulması için kullanıyor. Los Angeles’ta düzenlenen kadın yürüşü dahilinde bir etkinlik alanı hazırlayan marka, bu alana dev bir ekran yerleştirdi. Etkinliğe katılan kadınlar Soap & Glory rujları sürerek kamera karşısına geçti. Sadece dudaklara odaklanan görüntülerde kadınlar, cinsiyetleri nedeniyle yaşadıkları zorlukları ve bunların üstesinden gelme hikayelerini anlattılar.


Özenle boyanmış dudakları bu çalışmada cinsel obje olarak görmek mümkün değildi çünkü bazen endişeli bir gülüşle, bazen üzüntüden titreyerek, bazen de büyük bir cesaretle mesajlarını verdiler. Maraton koşucusundan gitariste, hatta California eyaleti parlamentosuna adaylığını koymuş ilk trans bireye kadar pek çok kadının hikayesi Soap & Glory ekranında anlatıldı.

“Kadınlar dudaklarından fazlasıdır” kampanyası sosyal medyada devam ediyor. Videoyu #Morethanlips etiketiyle paylaşan herkes için She Should Run adlı sivil toplum örgütüne 5$ bağış yapılacak. Bağışların 20.000 dolara, parlamentoya adaylığını koymuş kadınların ise 2030 yılına kadar 250.000’e çıkarılması hedefleniyor.

The post Soap & Glory: Kadınlar dudaklarından fazlasıdır appeared first on Campaign Türkiye.

Simon Cooper: Prodüksiyon

$
0
0
Simon Cooper: Prodüksiyon
Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Simon Cooper: ProdüksiyonSimon Cooper, Academy Films Yönetici Ortağı
2018’de, yaratıcılığı öldüren “olması gerekenler listesi”ni tamamlama, taviz verme ve müdahale etme alışkanlıklarına karşı savaşmalıyız.

Bu yazıyı kasımda yazıyorum. Alakasız bir detay gibi görünebilir ama değil – son derece önemli. Bir hafta önce amacım sektörün durumu ve önümüzdeki yıl hakkında oldukça olumlu bir yazı kaleme almaktı. 2017’de bazı çok iyi işin çıktığını, gerektiği gibi bütçelendirilmiş, damga vuran TV reklamlarına yönelik iştahın arttığını düşünüyordum. Doğrudan müşteriye yapılan işlerde katlanarak büyüme ve yan projeler için alternatif bütçeler, şirket içi prodüksiyonlara yönelik bıkkın bir kabullenme ve hepimizin bir arada yaşayabileceğine dair inancım vardı. Daha aktif prodüksiyon çeşitliliği girişimleri için atılan deneysel adımlar… Sonra bütün Noel reklamları yayına girdi. Sektör olarak kolektif dehamızın vitrini, İngiltere’nin Super Bowl’u. Şaşırtmak ve memnun etmek, beklentileri yıkmak, meşhur reklamcılığımızın çıtasını ince zevkler seviyesine çıkarmak için bir fırsat.

Sanırım güvenle söyleyebilirim ki, ortamda müşteri korkusunun ağır kokusunu gereğinden de sık aldığımız, çok da iyi olmayan yıllarımızdan birini geçirdik. Kota korkusu, sonuçta daha az kişiyi memnun etmek anlamına gelse de mümkün olduğunca geniş bir kitleyi memnun edememe korkusu. Güvenli olmak dışında her şeye yönelik korku. Defalarca söylendi ama ortaya çıkan sonuçlardan kesinlikle kaçınabileceğimiz bir dönemde tekrarlamak gerek, sektör olarak garantiye almamız gereken gerçekten en önemli şey, izlenmeye değer ürünler çıkarmak. Konuşulması için yeterince şaşırtıcı, yeterince eğlenceli, yeterince farklı olmak. Kendi sektörümüz dışında kim bu yılın Noel reklamlarının herhangi biri hakkında konuşacak ya da hırsızın gerçekten “Fuck you little bear” deyip demediğini (eğer bilinçli yapıldıysa dahiyane olduğunu düşünüyorum ve yazdıklarımı geri alıyorum) kontrol etmek dışında herhangi bir nedenle onlara dikkat edecek? Sorunun yaratıcı fikirde veya inanılmaz işler çıkarmak için gereken kolektif iradede olduğunu düşünmüyorum. Fikirler harika. Ancak kağıttan ekrana giden yolda güvenle ilerlemek giderek zorlaşıyor. Eminim iyi bir senaryodaki sürprizi boğma ve zekayı sulandırma işlemleri sürecin erken safhalarında başlıyordur ama genellikle prodüksiyona ulaştıklarında görece sağlıklı bir halde oluyorlar. Bize sunulan yolda kaybettiğimizi düşündüğüm yüreğimizi yeniden kazanmalı ve iyi yaratıcı fikirleri kötücül tavizlerden ve müdahalelerden kurtarmalıyız, yoksa Walter Campbell’in söylediği gibi “İyice b*ka sarana kadar durmayacak.”

Sadece yaratıcı dirayet yolundaki onurlu duruşumuz için değil, bunu izleyicilerimize, İngiltere reklam sektörüne zaman ve enerji harcayan dünya standartlarında yönetmenlerimize, yaratıcı departmanlarımıza, personelimize ve prodüksiyon ekiplerimize borçlu olduğumuz için yapmalıyız. Saydıklarımın hiçbiri ceplerine girecek b*ktan Brexit parası için burada değiller, bu işi yaratıcı ürünün kalitesi için yapıyorlar. Eğer iyi bir fikrin prodüksiyon sürecinden güvenle geçmesini sağlamak için daha fazlasını yapmazsak, yeteneklerimizi daha kazançlı, daha az hayal kırıklığı yaratan pazarlara kaybedeceğiz. Giderek daha çok yönetmenim İngiltere’de iyi iş çıkarmanın çok zorlaştığını söylüyor. Yaratıcı işin yapım sürecinde sabote edilmeyeceğini garantileyebilir miyim diye soruyorlar ve ben elbette yapamayacağımı söylüyorum. Toplantı üstüne toplantı yapıyor, sözleşmemize bağlı olarak teslim etmek zorunda olduğumuz en küçük detaylara bile uzun uzun kafa patlatıyoruz. Ne var ki sözleşme sadece tek taraflı işliyor. İlk minik adım olarak, sözleşmede onaylanmış film storyboard’un daha fazla muhafaza edilmesini istiyorum. Üzerinde anlaşılmış yaratıcı tutkuya bağlı kalınmasını istiyorum. Bu sayede zamanımızı neye adadığımızı biliriz ve prodüksiyon sırasında ortak paydamız olan, korkak, veriden başka bir şey düşünmeyen müşteri baskısı tiranlığına direnmek hem biz hem de yaratıcı departmanlar için daha kolay olur.

Burada fevkalade sofistike izleyicilerimizle ve dünyanın en iyisi olmakla övünüyoruz. Buna rağmen izleyicimizi küçümsüyoruz. Dokuz yaşındaki çocuğum bile zayıf, herkesi memnun etmeyen çalışan stratejileri ve “bir reklamda olması gerekenler” listelerini görebiliyor. Genç çocuklarım kendilerine yaranmak için algoritmayla planlanmış zavallı girişimlere burun kıvırıyorlar. Sektör olarak bizler, bize ünümüzü kazandıran, dünyanın en iyisi konumuna yükselmiş yaratıcı işlerimizi yapmazsak ve bunları yapabilen dünya standartlarında yaratıcı yeteneklerimizi kaybetmeye başlarsak, izlenmemek ve umursanmamakla lanetlenmişiz ve es geçilmeyi hak ediyoruz demektir. Dediğim gibi, kasım ayındayız ve hayal kırıklığım henüz çok taze. Doğrusunu söylemek gerekirse, 2017’de pek çok harika iş çıkarıldı ve topluluğumuz, içerik talebi giderek büyüyen bu ortamda bize sunulan fırsatlar nedeniyle 2018’le ilgili son derece umutlu olmalı. Ama izlenmeyen içerik sadece dijital dolgu malzemesinden, para ve enerji israfından başka bir şey değildir. Umarım 2018 pazarlamacıların, onlar için çalışan olağanüstü yetenekli yaratıcı departmanlara ve yönetmenlere güvenmek için kendilerine izin verdikleri bir yıl olur. Detayların ve yaratıcı bütünlüğün önemli olduğunu fark ettikleri, listede işaretlenmiş kutucukların hiçbir işi daha çekici ya da etkili yapmadığını anladıkları bir yıl olmasını diliyorum. Neticede sadece izlenen içerik etkili olabilir ve sadece çok iyi içerikler izlenir.

 

Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

The post Simon Cooper: Prodüksiyon appeared first on Campaign Türkiye.

Samsung, Oscar reklamı ile yeteneklerimizi ortaya çıkartıyor

$
0
0
Samsung, Oscar reklamı

Samsung, Oscar reklamı ile yaratıcılığın kilidini açmak için Galaxy S9 akıllı telefonunu tanıttı. Akıllı telefonun gücünü kutlayan “Make It Yours” teması ile 90. Akademi Ödülleri yayınına “Do What You Can’t” mottosunu getirdi: “İlham alın. Galaxy’nizi alın. Bir şeyler yapın.

Samsung, Oscar reklamı
Rachel Morrison ve Dee Rees

Yakın zamanda Barselona’daki Mobil Dünya Kongresi’nde tanıtılan Galaxy S9, Oscar Ödülleri’nin Facebook sayfası için kırmızı halıdan slow-motion anlar yakaladı.

Make It Yours” reklamı, her ikisi de 2018 Oscar adaylık geçmişi olan Mudbound’un fotoğraf yönetmeni Rachel Morrison ve birlikte çalıştığı Dee Rees tarafından yönetildi. Rees, ilk gay siyahı kadın En İyi Yönetmen adayı olarak, Morrison ise En İyi Görüntü Yönetmeni olarak aday gösterilen ilk kadın olarak tarih yazdılar.

Reklam, markanın Galaxy S9 akıllı telefonuyla Amerika’nın en genç kuşağına (Z Kuşağı) “Do What You Can’t” mottosuyla meydan okuyor.

Reklam Wieden & Kennedy Portland imzalı

60 saniyelik reklam filmi Wieden & Kennedy Portland tarafından yaratıldı. Sıkılmış iki Z kuşağı genç kızın yatakta oturarak birbirlerine “bir şeyler yapmaları” gerektiğini söylemeleriyle başlıyor. Video bu iki kıza farklı düşünmelerini sağlamak ve ilham vermek için meydan okuyan çeşitli gruplarla devam ediyor.

Reklam filminde birçok YouTuber ve sosyal medyanın tanınmış isimlerini görüyoruz. Örneğin, Akilah Hughes, 165.000 abonesine YouTube komedi eskizleri ve vlog’ları yapan genç bir kadın. Bir diğeri ise, Nigel Sylvester, Dubai’de bisikletiyle uçağa atlamak gibi videolarıyla bilinen bir BMX atleti.

Reklam, pişmanlık, hata yapma ve engellerin üstesinden gelme gibi konular üzerinde yoğunlaşıyor ve yeteneksiz olduğumuzu düşündüğümüz şeylerde de aslında yetenekli olabileceğimizi hatırlatıyor.

Samsung, 2014 yılında da ödül töreninin sunucusu Ellen DeGeneres‘in gecede Samsung Galaxy Note telefonuyla selfie çekmesiyle “En Başarılı Marka” ödülünü kazanmıştı.

Künye

Reklamveren Samsung Galaxy
Ajans Wieden & Kennedy Portland
Yönetmen Dee Rees
Görüntü Yönetmeni Rachel Morrison

The post Samsung, Oscar reklamı ile yeteneklerimizi ortaya çıkartıyor appeared first on Campaign Türkiye.

Oscar Ödülleri’nde öne çıkan reklam kampanyaları

$
0
0
Oscar'da öne çıkan reklam kampanyaları

Filmler, yönetmenler ve oyuncular dışında markalar da Oscar Ödülleri‘nde öne çıkan reklam kampanyalarından olmak için uğraşıyor. İşte bu seneki 90. Akademi Ödülleri seremonisinde göze çarpan reklamlardan bazıları:

1 – Walmart – Box

Markanın kargo kutularının kullanım alanlarını vurgulayan, eğlenceli reklam filminin yönetmeni Samsung’un Do What You Can’t reklamını da yöneten Dee Rees.

2 – Walt Disney World – Something Big Is Coming

Disney‘in yeni tema parkının tanıtımını yapmak için hazırlanan reklam filmi yalnızca çocukları değil, ebeveynlerini de parka çağırıyor.

3 – Google Nest – Prom Night

Google‘ın Nest markasının kameralı kapı zili ürününün tanıtıldığı reklam filminde mezuniyet törenine giden oğluna kadınlarla ilgili nasihatler veren bir babanın duygusal diyaloğuna şahitlik ediyoruz.

4 – Cadillac – The Future Is Here

Cadillac, tüm dünyanın izlediği bu gecede teknolojiyle iç içe geçen, sürücü kontrolsüz ilerleyebilen modelini tanıtıyor.

5 – Twitter – Here We Are

Oscar’a ilk defa reklam kampanyası veren Twitter, #HereWeAre kampanyasıyla ve kadınları güçlendiren marşı ile kırmızı halıya adım attı.

6- Samsung- Do What You Can’t

Samsung, Oscar reklamı ile yaratıcılığın kilidini açmak için Galaxy S9 akıllı telefonunu tanıttı. Akıllı telefonun gücünü kanıtladığıMake It Yours” temalı reklam filminin yönetmenliğini Dee Rees üstlendi.

7- Google – Make Google Do It

Google Assistant’ın tanıtıldığı reklamda, John Legend ve Sia ‘nın karşılaştığı ufak zorluklarda yardımlarına Google Assistant yetişiyor.

The post Oscar Ödülleri’nde öne çıkan reklam kampanyaları appeared first on Campaign Türkiye.

Emma Dibben: Yayıncılar

$
0
0
Emma Dibben: Yayıncılar
Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Emma Dibben: Yayıncılar Emma Dibben, Wavemaker Basılı Yayın Markaları ve Mecra Sahibi Etkileşimi Yöneticisi
Eleştirilerin hedefi olan sektörün yeni gelir modelleri, konsolidasyonlar ve GDPR’ın gelişiyle cazibesini yeniden kazanabilir.

Çekiciliklerinin bir kısmını 2017’de geri kazanan habercilik markaları önümüzdeki yılın getireceği zorlukları karşılamaya hazır. Marka algısındaki ve pazarın genelindeki sismik kaymalardan dijital yatırımlara, önemli mühendislik örnekleri sergilediler. The Times çareyi YouTube’un karanlık köşelerine tekrar tekrar ışık tutmakta, “güvenli” ve kaliteli bağlamların öneminin altını çizmekte buldu. Önümüzdeki yıl, habercilik markalarının fırsattan yararlanabilmeleri ve gelir akışlarını artırarak başarı sağlamaları için mihenk taşı niteliğinde bir yıl olacak.

Diğer yandan başarı, ancak reklamcılar kalite ve premium ortamlar için ödeme yapmaya gönüllüyse gelebilir. Group M ve Newsworks, açık pazara karşı dijital premium yayıncı ortamların marka ve performans metriklerini gerçekleştirme konusundaki etkinliğini kanıtlamayı amaçlayan ortak bir araştırma projesinin sonuçlarını yayımlayacak. Bu, mecra için bir dönüm noktası olabilir.

Habercilik markalarının programatik gelirleri haber gündeminin kalabalıklaşması sayesinde artarken, haberlerin bağlamı müşteriler ve marka muhafızları için iki ucu keskin bir paranoya bıçağı olmaya devam edecek. Teröristlerle ilgili vahşet haberlerinin ve dumura uğratan diğer olayların yayılması, habercilik markalarının potansiyel bir negatif ortam olarak görülmesine neden oldu. Bu tip durumlarda güven ve erişim ikincil düzeyde değerlendiriliyor.

Gelirler kırılganlıklarını koruyor. GroupM, 2018 basılı yayın gelirinin %-11.5 olacağını tahmin ederken, dijital habercilik markalarının büyümesi de %2.6 gibi küçük bir oranda kalacak. Basılı ve dijital yayın gelirleri arasındaki boşluk daralıyor ancak toplam gelir (ve kârlılık) da azalıyor. Eşit derecede kırılgan bir ekonomik ortam bağlamında bakarsak, habercilik markalarının bir süredir hissetmekte oldukları gerginlik, diğer köklü medya kanalları için de geçerli olmaya başladı. Medya yatırımından pay kapma mücadelesi her zamankinden daha hararetli olacak.

Arka plan sıkıntılı ama iyimser düşünmek için nedenlerimiz var.

Habercilik markaları, 2017’nin üçüncü çeyreğinde 10.5 milyon tekil kullanıcıya ulaşmış (comScore) The Guardian Ad Manager Beta (KOBİ’lere yönelik bir “kendin yap” platformu), The Telegraph ve Apple News ortaklığı gibi yeni gelir modellerinde başarı yakalıyorlar. Zamanla, iyileştirilmiş birinci parti veri olanakları sunabilen daha fazla gelir akışı formatı göreceğiz.

GDPR (Genel Veri Koruma Düzenlemesi)’ın gelişi habercilik markalarına büyük fayda sağlarken, veri de başarı potansiyelinin güçlü ayaklarından biri olacak. Bu konuda en önemli nokta güvenilirlik – tüketiciler bilgilerini değerli bir markaya vermeye daha gönüllü olacaklar.

Kayıtlı kullanıcı olmak için biraz daha teşviğe ihtiyacı olanlar için haber kanallarının elinde ultra premium içerik (Telegraph Premium gibi) ve Times+ benzeri üyelik planları gibi değerli havuçlar bulunuyor. Bu sayede ekosistemden gelir çeken üçüncü partileri de aradan çıkarmaları mümkün olacak.

Aslına bakarsanız habercilik markaları pek de ileri görüşlü olmayan reklam teknolojileri şirketlerinin onayla ilgili sorunlarını çözmeye yardımcı olarak ticari avantaj bile sağlayabilirler. Tüm bunlar, habercilik markalarının kişiselleştirme stratejileri geliştirme noktasında iyi bir yerde olduklarını gösteriyor.

Habercilik markalarındaki hizipleri sonunda bir araya getirecek yapıştırıcı, bu yıl veri olabilir. Tüm markaların birleşerek pazara ortak bir veri havuzu sunmaları mümkün görünüyor. Geçtiğimiz yıl News UK, Guardian ve Telegraph premium video pazarının kurulması ve aylık 39.4 milyon tekil kullanıcıya ulaşması ile bir birleşmenin olabileceği sinyalleri halihazırda verilmişti. Guardian / Four Four Two / ESPN’in 2018 Dünya Kupası için yaptıkları iş birliği, daha geniş bir medya kanalları birlikteliği sürecinin başladığını gösteriyor. Bu tip iş birliklerinin artacağını tahmin edebiliriz.

Bir süredir burnumuza konsolidasyon kokuları geliyor. Neticede bu, sirkülasyon artışını garantilemenin birkaç yolundan biri. Trinity Mirror sonunda Northern & Shell’i bünyesine katma çalışmalarına başladı. Bu satın alma, büyük bir Heath Lottery veri tabanına sahip olmakla, ünlülerle ilgili dergi pazarına girmekle ve Trinity Mirror’ın Big City paketinin desteklenmesiyle sonuçlanacak. Günlük sirkülasyon 1.7 milyona erişecek ve bu; Metro, The Sun ve Daily Mail’in rakamlarından daha yüksek.

Guardian / Observer’ın bu ay tabloid formatına geçmesi de gelecekteki değişikliklerin habercisi. Her ne kadar ticari gereklilikten doğduysa da tabloid versiyon, Berliner formatı kadar etkileyici görünen bir yeni tasarım vadediyor ve Trinity Mirror altyapısı kullanılarak üretimi ve dağıtımı ucuzlatıyor.

Konsolidasyon ve tabloide geçiş pazarda göreceğimiz küçülmenin yegane örnekleri olmayabilir. Yayın ekipleri o kadar küçüldü ki insan daha fazla küçülebilmeleri mümkün mü diye merak ediyor. Kendisini kalite üzerinden konumlandıran bir mecra için dikkat edilmesi gereken bir nokta.

Yeni dünya düzeninin habercilik ve özgür basının geleceğine yönelik korkunç tehdidinden hepimiz haberdarız.

Yalan haberle giderek daha fazla karşılaştığımız ve tespitin de oldukça zorlaştığı bu dönemde harekete geçmek, hepimizin hayrına olacak.

 

Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

The post Emma Dibben: Yayıncılar appeared first on Campaign Türkiye.

Hürriyet Emlak yeni reklam filmini yayınladı

$
0
0
Hürriyet Emlak, Tribal Worldwide İstanbul imzalı yeni bir reklam yayınladı

Hürriyet Emlak yeni reklam filmini yayınladı. Kampanya Tribal Worlwide İstanbul imzası taşıyor.

Hayatta hep elinden gelenin en iyisini yapmak için çalışan, daha iyisini hak eden insanların hikayelerinin esprili bir dille anlatıldığı reklam filmlerinde Gürkan Uygun’un övgü dolu sözleriyle yükselen karakterler, ev değiştirme kararı aldıklarında yaptıkları işi bırakmadan Hürriyet Emlak’a girerek tek elleriyle cep telefonlarından aradıkları evi buluyorlar.

Hürriyet Emlak 10. yaşını da, “Bu Hallere Düşmeyin” isimli Titrifikir imzası taşıyan bir reklam kampanyasıyla kutlamıştı.

Künye:

Reklamveren Hürriyet Emlak
Reklamveren Temsilcileri Hakan Çelik, Sevil Mert, Gülden Özbaşaran Udum, Giray Gamze Göğer
Reklam Ajansı Tribal Worldwide İstanbul
Ajans Başkanı ve Yaratıcı Yönetmen Arda Erdik
Ajans Başkan Yardımcısı ve Yaratıcı Yönetmen Başar Bellisan
Yaratıcı Grup Başkanı Deniz Çavdar
Yaratıcı Grup Ali Can Baytok, Deniz Dülgeroğlu, Selçuk Çelebioğlu, Alican Kılıçoğlu, Hakan İhtiyaroğlu, Erman Anıt, Mehmet İnanır
Müşteri İlişkileri Buse Sokullu, Pınar Çelebi, Nil Öztürk, Gizem Bayraktaroğlu
Stratejik Planlama Alper Özcan
Ajans Yapımcısı Levend Çağıl
Yapım Şirketi Autonomy
Yönetmen Arda Birkiye
Yapımcı Burhan Şınlak
Müzik Oğuz Kaplangı

 

The post Hürriyet Emlak yeni reklam filmini yayınladı appeared first on Campaign Türkiye.

Turkcell görsel dünyasını yeniledi

$
0
0

Turkcell görsel dünyasını yeniledi. Markanın yeni reklamında Türkan Şoray, kızı Yağmur Ünal ve Milli Futbolcu Selçuk İnan rol aldı.

Dijital operatör haline gelen Turkcell, değişen ve dijitalleşen dünyaya uygun olarak görsel dünyasını da baştan sona yeniledi. Yeni dünyada müşterilerine “hayata, şimdi, hemen bağlan” diyen marka, pazarlamada müşterileriyle kurduğu samimi iletişimi daha da pekiştirecek.

Bir diğer yenilik olarak Turkcell logosunda yer alan amblemin keskin çizgileri yuvarlak hale getirildi. Görsel değişimin tanıtımı için hazırlanan reklam filminde ise Türkan Şoray, kızı Yağmur Ünal ve Milli Futbolcu Selçuk İnan rol alıyor. Ön hazırlık aşaması 60 gün süren reklam filmi için 40 kişilik ekip çalışarak, çekimlerini 4 günde tamamlandı.

Görsellerdeki amblem kararının verilmesindeki en önemli etken yapılan tüketici araştırmaları oldu. Araştırmalara katılanların yüzde 99’u Turkcell logosundaki amblemi görür görmez Turkcell’e ait olduğunu yardımsız olarak anladı. Bununla birlikte Turkcell logosundaki amblem de yeni görsel dünyaya uygun olarak yenilendi. Keskin çizgileri yuvarlaklaştırıldı.

“Turkcell’le bağlan hayata: Şimdi”

Turkcell’in yenilenen dünyasıyla ilgili bilgiler veren Turkcell Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İsmail Bütün şunları söyledi: “Turkcell olarak günün 1440 dakikasının her anında dijital servislerimizle müşterimizin yanında olmak gibi bir hedefimiz var. 4.5G ile birlikte dünyanın en güçlü altyapılarından birini ülkemizde kurduk ve müşterilerimizin kullanımına sunduk. Bu üstün altyapımızla sunduğumuz dijital servislerimiz bugün sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde kullanılıyor. Geldiğimiz noktada değişim ve gelişimle birlikte kendimizi dijital operatör olarak tanımlıyoruz.

Dijitalleşme aslında hayatımızın her anını değiştiriyor. Müşterilerimizin hızla değişen ve dijitalleşen hayatı bizi dijital operatör olma yolunda fazlasıyla teşvik etti. Eskiden ‘hayata bağlanma’ dediğimizde aklımıza sadece telefon etmek gelirdi. Şimdi ise karşımızda ‘hayata bağlanma’yı cep telefonu ve tabletinden herhangi bir yerden müzik dinlemek, video izlemek, dergi ve gazetelerini okumak veya sosyalleşmek olarak gören bir müşteri kitlesi bulunuyor. Aslında hayata bağlanma tanımı çeşitlenerek zenginleşti. Değişmeyen tek şey bağlanmaya olan ihtiyaç. Ancak bağlanma’yı da yeniden tanımlamamız gerekiyor. Bu yenilenen ve değişen tanımda müşterilerimiz hemen, şimdi ve kesintisiz bağlanmak istiyor. Biz de bu beklentiden yola çıkarak, zamanın ruhuna uygun olarak görsel dünyamızı yeniledik. Ayrıca, Türkiye’nin en çok tanınan ve bilinen amblemlerinden biri olan Turkcell amblemine ufak bir dokunuş yaptık. Yeni görsel dünyanın müşterilerimizle aramızda uzun yıllardır var olan sıcak ve yakın iletişimi aynı şekilde sürdüreceğine ve daha da güçlü hale getireceğine inanıyoruz.”

Turkcell’in yenilenen görsel dünyasında, reklam filmlerinin kapanış sahneleri ve reklam müziklerinin yanı sıra yazı fontu ile fotoğraflar da yenilendi.

Künye:

Reklamveren Turkcell
Reklamveren Marka Ekibi Ahmet Yaman, İdil Erman Yazıcı
Reklamveren Prodüktörü Asu Tokalakoğlu
Reklam Ajansı Rafineri
CCO Emre Kaplan
Kreatif Direktör Ali Şener
Yaratıcı Sanat Başkanı Koray Doyran,
Yaratıcı Grup Başkanı Gökhan Özdemir
Yaratıcı Ekip Aytaç Şahin, Efe Kaptanoğlu, Sevil Şimşek, Yıldırım Çakmakçıoğlu, Emel Karadeniz, Tunçhan Kalkan, Eray Cankır, Taygun Taşçı, Sezer Cankeleş
Marka Ekibi Ekin Kutevu, Sırma Er, Bengü Bilgier, Edvina Gülzari
Stratejik Planlama Kayansel Kaya, Zühre Erdoğan, Ege Ayakduran
Prodüksiyon Ekibi Şafak Serter, Açelya Ülkümen, Kevser Özcan
Prodüksiyon Depo Film
Yönetmen Yücel Yolcu
Post Prodüksiyon Istanbul Post Production Department
Müzik Jingle Jackson, Emre Irmak
Medya Ekibi Aslıhan Ahızkal, Dilek Kafalı, Özlem Beyenirsoy
Medya Ajansı BPN İstanbul, Out Medya

 

The post Turkcell görsel dünyasını yeniledi appeared first on Campaign Türkiye.


Burger King, ateşle oynamayı sevenleri işe davet ediyor

$
0
0
Burger King, ateşle oynamayı sevenleri işe davet ediyor

Grabarz & Partner ajansı ile iş birliği kuran Burger King, ateşle oynamayı sevenleri daha ilginç deneyimler yaşamak için işe davet ediyor.

Burger King Almanya‘nın Grabarz & Partner ajansı ile ortak hazırladığı kampanyada bir şeyleri ateşe veren gençleri görüyoruz. “Ateşi seviyor musunuz? Bizimle iletişime geçin” sloganıyla paylaşılan kampanyada bir kadın ateşbaz, molotof kokteyli atan bir adam ve maç sırasında elinde meşale savuran futbol hayranlarının fotoğrafları kullanılmış.

Açıkhavada kullanılması planlanan reklamlar Verling, Hanover ve Hamburg şehirlerinde sergilenecek; basılıda kullanılacak reklamlar da Musikexpress ve Metal Hammer dergilerinde yayımlanacak.

Künye
Reklamveren Burger King Germany
Ajans Grabarz & Partner Werbeagentur GmbH
Kampanya “Love Fire”

CCO Ralf Heuel
Grup Kreatif Direktör Tobias Ahrens
Kreatif Direktörler Jakob Eckstein, Matthias Preuss
Art Direktörler Jan Stempfle, Kaloyan Yanev
Metin Yazarı Kai Reuter
Stratejist Tim Mangels
Medya Şirketi Vizeum Germany
PR Şirketi Emanate Germany

Bu yılın başında Burger King, “yeni yılda yeni başlangıçlar” temalı reklam kampanyasında bizi sevmediğimiz her şeyi ateşe atmaya davet etmişti. Kampanyayı merak edenler buraya tıklayabilir.

The post Burger King, ateşle oynamayı sevenleri işe davet ediyor appeared first on Campaign Türkiye.

Toyota reklamı, Dergin Tokmak’ın imkansızı başarmasını konu alıyor

$
0
0

Toyota’nın Uluslararası Olimpiyat ve Paralimpik sponsorluğu ile aynı anda 27 ülkede başlattığı “Start your impossible” kampanyasının yeni ayağında ilham veren bir Türk dansçı yer alıyor. Yeni Toyota reklamı, Dergin Tokmak’ın imkansızı başarmasını konu alıyor.

Yeni Toyota reklamı, dünyaca ünlü break dansçı Dergin Tokmak’ı konu alıyor.

Toyota, insanlara görme engelli bir kayakçı gibi hissettirdiği çalışmasıyla “İmkansız da neymiş?! Peh!” dedirdikten sonra,  yine müthiş bir hikayeyi reklamına taşıyor. Yeni Toyota reklamı, henüz bebekken çocuk felci geçirip bacaklarının kontrolünü neredeyse tamamen kaybeden Dergin Tokmak’ın, Cirque du Soleil dansçıları arasında yer almasını sağlayan azmini anlatıyor.

TOYOTA – START YOUR IMPOSSIBLE – Dergin Tokmak from Adi Halfin on Vimeo.

Dergin Tokmak, bacaklarını kullanamadığı için genç yaşlarında zorluklar yaşasa da hedefini belirledikten sonra koltuk değnekleriyle özgün stilini geliştiren ve dünya çapında üne kavuşan bir break dansçı. Toyota reklamı, koltuk değneklerini üstesinden gelinmesi gereken bir problemin kaynağı şeklinde değil, Dergin Tokmak’a stilini kazandıran, onun ayrılmaz bir parçası olan ve kendi imkansızını başarmasını sağlayan aksesuarlar olarak gösteriyor. Bu bakımdan reklam izleyicide iç parçalayan bir duygusallık değil, ilham kaynağı sayılabilecek bir takdir uyandırıyor.

Dergin Tokmak’ın hikayesini dinlediğimiz ve müthiş dansını izlediğimiz iki buçuk dakikalık video su gibi akıyor. Yeni Toyota reklamı, tüm izleyicilerine, kendi imkansızlarını başarmaları için ilham veriyor.

Reklam künyesi

Reklamveren: Toyota

Reklam Ajansı: Dentsu

Prodüksiyon şirketi: REJELL

Yönetmen: Adi Halfin

Sinematografi: Roman Linetsky

Post Prodüksiyon: Slaughterhouse – SLGH

 

The post Toyota reklamı, Dergin Tokmak’ın imkansızı başarmasını konu alıyor appeared first on Campaign Türkiye.

Alec Baldwin’in kızı Ireland Baldwin, PETA’nın kürk karşıtı reklamında

$
0
0
Alec Baldwin'in kızı Ireland Baldwin, PETA'nın kürk karşıtı reklamında

Ireland Baldwin, PETA‘nın kürk karşıtı reklamında annesinin izinden gitti. Alec Baldwin‘in kızı Ireland’ın annesi Kim Basinger daha önce PETA’nın ünlü 1994 anti-fur kampanyasında poz vermişti.

Bu güncellenmiş sunumda ise 22 yaşındaki Ireland Baldwin, fotoğrafçı Brian Bowen Smith tarafından çekilen kampanya fotoğraflarında çıplak olarak “Kürk giyeceğime çıplak dolaşırım” sözleriyle kampanyaya destek veriyor.

Basinger-Baldwin, video röportajında annesinin çıplak çekim için nasıl esinlendiği konusunda daha fazla bilgi paylaşıyor. “Annemin bu kampanyada yer aldığı zamanki görüntüleri gördüm, bu yüzden yapmak istediğim bir şey oldu” diye açıklıyor. “Köpeğinin kürkünü giymemen gibi, tüm hayvanların eşit olduğu bilinciyle ve eşit saygı, merhamet ve sevgiyi hak etmesi nedeniyle hiç kürk giymemelisin“.

PETA’nın daha önceki kürk karşıtı reklamlarından biri için ünlü rugby oyuncusu Danny Cipriani de üstsüz poz vermişti. 

The post Alec Baldwin’in kızı Ireland Baldwin, PETA’nın kürk karşıtı reklamında appeared first on Campaign Türkiye.

Emma Cranston: Dergiler

$
0
0
Emma Cranston: Dergiler
Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Emma Cranston: DergilerEmma Cranston, Manning Gottlieb OMD Basılı Yayınlar Yöneticisi
Dergiler öyle köklüler ve büyük marka itibarına sahipler ki gerçekleştirdikleri inovasyonlar genellikle başarılı oluyor.

Bu yıl dergi mecrası için dönüm noktası sayılabilecek kadar ilginç bir yıl oldu ve dergi yayıncıları önümüzdeki yıla iyi bir noktada başladı.

Dergi meslek örgütü Magnetic ve Enders Analysis ortaklığıyla yapılan ödül kazanmış araştırma, kısa vadeli kazançlara artan yönelim ile birlikte anlık dönüşlere odaklı dijital medya ortamının, uzun vadeli yatırım dönüşü, marka vaadi ve tüketici memnuniyetini riske attığını ortaya koydu. Bu güçlü içgörü, dergilere (ve pek çok köklü kanala) yapılan yatırımların baskı altında olduğu bir dönemde gelerek, tavırları ve sonuç olarak davranışları olumlu yönde değiştirebilir. Ajansların ve reklamcıların bu kapsamlı araştırmayı göz ardı etmeleri, özellikle de farklı araştırmalar (örneğin Magnetic’in IPA ile yaptığı son araştırma dergi mecrasının giderek daha etkili olduğunu, bu mecranın kullanıldığı kampanyalarda performansın uzun vadede daha da arttığı bildiriliyor) bu bulguları desteklerken zor olacak.

Edelman Güven Barometresi markalara duyulan güvenin bir buhran döneminde olduğunu gösterirken, bizler de pek çok müşteriden bu konuya odaklanan brief’ler alıyoruz. Medya güvenilirlik mesajı vermek ya da güven algısı oluşturmak konusunda hayati bir rol oynayabilir. Magnetic’in yaptığı bir diğer araştırma olan “Güven Meselesi (A Matter of Trust)”, dergiler ve sosyal medya ekseninde güvenilirliği ölçtü ve dergilere duyulan güvenin sosyal medyadan daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Buna ek olarak, bir dergi markasına duyulan güven, o derginin içinde yer alan markaların güvenilirlik algısını da artırıyor. Başka bir araştırmanın bulgularına göre basılı dergiler halkın %72’sinin güvenini kazanarak, en güvenilir haber kaynağı oldu. 2017’de 120. yaşını kutlayan Country Life ve 95 yılı geride bırakan Good Housekeeping gibi büyük doğumgünlerine sahip pek çok dergi varken, dergi markalarının böylesine güvenilir olmalarına şaşırmamak gerek.

Bu zorlayıcı ekonomik süreçlerde bazı dergi satış şirketlerinin cesur kararlar verdiklerini gördük. Condé Nast aylık dergisi Glamour’ı iki ayda bir çıkarmaya başladı ve dijitali ön plana koyan bir strateji benimsedi. Hearst and Time Inc ise büyüme alanı açmak için yeniden yapılandı ve bu durum, iş süreçlerinde ihtiyaç fazlasıyla sonuçlandı.

Önümüzdeki yıl kesinlikle bunlara benzer yeni kararlar alınacak, ayrıca satış şirketleri maliyetleri azaltmak için idari işler fonksiyonlarıyla baskıyı birleştirecek (2017’de Burda Immediate’ı, Hearst ise Rodale’i satın aldı). Tamamen dijital olan dağıtım platformlarının dergi satış şirketlerine teklif götürme veya daha fazla iş birliği kovalama ihtimalini izlemek ilginç olacak. Facebook ve Google gibi dijital dinamolar uzun formatta içerik oluşturmayı ya da satın almayı planlarken, bunu videonun yanı sıra yayın alanı olarak da ele alabilirler. İçerik üretimini de ellerinde tutmaları halinde pazara içerik, veri ve erişimden oluşan 360 derece paket teklifler sunabilirler.

Bunlarla birlikte dijital, video ve ajans deneyimine sahip kıdemli isimlerin dergi satış şirketlerine atandığını ve sektöre geleceğe dönük beceriler getirdiklerini gördük. Bu kişilerin zengin dijital deneyimleri sayesinde dergi satış şirketlerinin güvenilir içeriklerini dijital platformlarda daha etkin kullanacağından ve yeni okurlara ulaşacaklarından hiç şüphem yok. Ne var ki basılı dergi gelirlerindeki kaybı buradan kazanacakları parayla karşılamak yayıncılar için zorlayıcı olmaya devam edecek.

Yayıncılar artık sadece sabit basılı reklamlara güvenemeyecekler. Bunun sonucunda inovasyon ve çeşitlilik, dergi satış şirketleri için kilit önem taşımaya ve alt markalarda da kullanılmaya devam edecek.

Geçen yıl Marie Claire’in güzellik markası Fabled’ı derginin dağıtımı ve denenmesi için kullanması, Grazia’nın Facebook Live sayısı, EsquireTownhouse’un Snapchat Discover’da Dior ve Vogue lansmanlarıyla ikinci yılında da başarı sağlaması gibi büyük inovasyonlarla karşılaştık. Pek çok dergi satış şirketinin içerik üretimi departmanlarına yatırım yapmalarını saymıyorum bile.

Dergiler öyle köklüler ve büyük marka itibarına sahipler ki gerçekleştirdikleri inovasyonlar genellikle başarılı oluyor. Buna bağlı olarak yayıncılar, işletmelerini desteklemek için buralardan gelecek gelir akışına bel bağlıyorlar. Yayınevleri cesaret gösterip yatırımlarını bu tip girişimlere yönlendirmeli. Hearst’ün organizasyon ekibini %30 büyüteceği açıklamasını duyduk bile. İş modelleri ve kanal planlamaları farklı şekiller alacaktır ve bunun hem okurlara hem de reklamcılara yansımaları olacaktır. Uzun süredir beklenen multimedya okur verileri AMP (Accelerated Mobile Pages)’nin lansmanı bahar aylarında yapılacak. Bu durum, pek çok markaya çoklu platformlarda okurlarına (özellikle mobil okurlara) ulaşma fırsatı vereceğinden ve aynı zamanda bizim de güvenle bu istikamette planlama yapmamızı sağlayacağından dergiler açısından çok önemli. Yayıncılar ve ajanslar bu verileri yayımlandıkları andan itibaren en doğru şekilde kullanacaklarından emin olmalılar.

Önümüzdeki yıl dergi yayıncıları için kolay olmayacak. Ancak dergiler profesyonelce hazırlanmış güvenilir içerikler sunuyorlar ve bu, insanların hayatındaki kilit anlara başka hiçbir mecranın başaramayacağı şekilde dokunuyor. Dergi mecrasının 2018’de başarılı olması ve büyümesi için yeteri kadar araştırma, dijital uzmanlık, veri zenginliği ve inovasyon mevcut.

 

Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

The post Emma Cranston: Dergiler appeared first on Campaign Türkiye.

Matt Damon su bekleyenleri ağlattı

$
0
0

Gittiğiniz otelde veya restoranda suyun kalmadığını, 6 saatten önce de suya ulaşamayacağınızı öğrenseniz ne yaparsınız? Büyük ihtimalle sinirlenir ve yetkiliyle görüşmek istediğinizi söylersiniz, değil mi? Bu mizanseni planlayan AB InBev’in markası Stella Artois ve Water.org‘un eş kurucusu Matt Damon su bekleyenleri ağlattı.

Water.org’un eş kurucusu Matt Damon su bekleyenleri ağlattı.

Stella Artois’nın Water.org ile yaptığı iş birliği, markanın Mother tarafından hazırlanan Super Bowl reklamında Matt Damon’ın rol alması ile başlamıştı. İş birliğinin ikinci meyvesi de sosyal deney niteliğinde bir çalışmayla geldi. Hemen hemen hepimizin musluğu açarak ya da garsondan isteyerek kolayca ulaştığı temiz su, bu internet videosunda duş almak ya da susuzluğunu gidermek isteyen kişilere kolay kolay verilmiyor. Basit bir ihtiyacını gidermek isteyen kullanıcılara suyun 6 saat sonra geleceği söyleniyor. İnsanlar sinirleniyor, yetkili biriyle görüşmek istediklerini söylüyorlar. O sırada gizli ekran açılıyor ve Matt Damon konuşmaya başlıyor. Dünya üzerinde pek çok kişinin temiz suya ulaşmak için 6 saat yol gitmesi gerektiğini anlattığı zaman bazı katılımcılar göz yaşlarını tutamıyorlar.

Temiz su bazıları için bulunmaz nimet

Matt Damon, “Pek çok kişinin su kriziyle kendi yaşamları arasında bağlantı kuramadığını, çünkü temiz suya kolayca ulaştıklarını fark ettik,” diyor. “Ancak dünyanın farklı noktalarındaki milyonlarca kişi için durum böyle değil. Bu anlayışı yerleştirmek istedik.”

Stella Artois başkan yardımcısı Harry Lewis, “Küresel su krizine dikkat çekmek için Super Bowl’u kullanmamız, hali hazırda bu konu üzerine tartışmaları başlattı. Şimdi lanse ettiğimiz ‘Suyu beklemek’ çalışmasıyla bu soruna yeni bir bakış açısı ekliyor, küresel su krizini çözmemize yardımcı olabilecek insanlara daha fazla ilham veriyoruz” açıklamasını yapıyor.

Ünlüler de destek verecek

“Suyu beklemek” videosu Stella Artois’nın YouTube kanalının yanı sıra, reklam satın almalarıyla Facebook ve Twitter’a da taşınacak. Projeye John Legend, Vanessa Hudgens, Marcus Samuelsson ve Pepper Teigen gibi ünlülerin yanı sıra sosyal medya fenomenleri de destek olacak.

The post Matt Damon su bekleyenleri ağlattı appeared first on Campaign Türkiye.

Glen Wilson: Açıkhava

$
0
0
Glen Wilson: Açıkhava
Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Glen Wilson: AçıkhavaGlen Wilson, Posterscope Yönetici Direktörü
Teknoloji, veri ve altyapının ayrılmaz şekilde birbirinin içine geçmesi sayesinde açıkhava reklamlar “büyük patlama” anına yaklaştı.

Les Binet ve Peter Field’in son IPA araştırması Dijital Dünyada Pazarlamanın Etkililiği, etkililiğin kilit faktörleri olarak erişime ve mecrayla geçirilen zamana yeniden dikkat çekiyor. Ev dışı (OOH), kendi bütünlüğü içinde, tüketiciyle her gün ortalama üç saat geçirmeye ve erişimin %90’dan fazlasını sunmaya devam ederek, dönüşümden geçen medya ortamındaki öneminin direncinin altını çiziyor.

Raporda incelenen bir diğer ilginç nokta ise, dijital OOH’nin gelişimiyle birlikte mecranın etkililiğinin neredeyse iki katına çıkmış olması. Ben bunun sadece bir başlangıç olduğunu düşünüyorum.

Bence OOH, verinin, teknolojinin ve fiziksel altyapının birbirinin içine ayrılmaz bir şekilde geçeceği, reklamcılara yüksek verim ve etkililik sunacağı “big bang” anına yaklaşıyor. İhtiyaç duyulan tüm kilit parçalar yerli yerinde, bu nedenle, mecra şimdiye dek görülmediği kadar büyüyecek ve iyileşecek.

OOH hayatın hızında

Geçtiğimiz birkaç yıl içinde OOH dijitalizasyonla dönüşüme uğradı ve bu agresif dijital odaklılık 2018’de de devam edecek. OOH gelirinin %50’si dijitalden gelecek ve dijital, tek başına, nüfusun %50’sine erişme gücüne sahip olacak. Önemli bir diğer gelişme de daha ölçeklendirilebilir otomatikleştirilmiş alım satımın geliştirilmesi olacak. Şimdiye kadar pek çok sütun ölçüsüyle ve verilen sözlerle karşılaştık ama sektör olarak otomatikleştirilmiş rezervasyonun, değişken hızına rağmen neler sunduğunu görmeye başladık. Reklamcılar için bunun en önemli faydası hız oldu.

OOH planlaması ve satın alması eskiden yayın tarihinden aylar önce yerlerin seçilmesi, pazarlıklarının ve ödemesinin önden yapılmasıyla gerçekleşirdi. Şimdi ise kampanyanın bazı parçalarının yayın tarihinden sadece birkaç gün önce onaylanmasıyla kanal yatırımları daha esnek hale geldi. Bunun sağlayacağı faydalardan biri de hızlı uygulama, bir diğer deyişle otomasyon garantisi sayesinde, görüntülenme taahhütlerinin önceden verilebilmesi olacak. Böylece daha esnek ve tepkiye duyarlı bir yayın erişimi sağlama teklifi, daha ikna edici ve rekabetçi hale gelecek.

Daha esnek, daha dinamik, daha etkili

Dijital OOH ürünleri arasındaki bu organik bağ ile giderek artan oranda dinamik içerik uygulaması ve kreatif erişimi optimize eden reklam yerleştirme modeli göreceğiz. Hedef kitlenin belirli anlarda ve belirli mekanlarda ne düşündüğüne, ne hissettiğine ve ne yaptığına daha fazla odaklanmış mesajlar iletebileceğiz.

Gücünü daha yaygın, erişilebilir ve kullanılabilir veriden alan dijital OOH, daha dinamik şekillerde kullanılabilecek ve reklamcılara giderek artan miktarlarda fayda sunacak.

Araştırmalar, farklı bağlamlara uygun mesajlar için kullanılan dinamik dijital OOH’nin, kendiliğinden oluşan reklam farkındalığını %18 oranında artırdığını gösteriyor. Bunun ötesinde, hedef kitleyle uyumlu reklam yerleştirmeleri, kampanyanın etkisini en az %15 artırıyor.

Neticede veri ve konum temelli içgörüler tüketiciye “değerli anlar” sunuyor ve bu anlar çerçevesinde planlanıp uygulanan OOH daha iyi çalışıp yatırım geri dönüşlerinde kayda değer iyileşme sağlıyor.

Yeni OOH ürünlerinin çıkışı

Mecra sahiplerinin durmak bilmeyen daha iyi ürün arayışı, 2018’de karşımıza olağanüstü teklifler çıkaracak. Bunlar arasında Wi-Fi ile çalışan Inlink ünitelerinin çıkışı, BT’nin telefon kabinlerinin yeniden tasarlanmış bir versiyonu, Clear Channel’ın akıllı ön ödemeli telefon projesi, JCDecaux’nün devam eden ekran yatırımları, Exterion’un tamamen hareketli metro duvarı ekranları ve Ocean Outdoor’un yakın zamanda lansmanını yaptığı, Batı Avrupa’nın en büyük OOH ekranı olan Piccadilly Lights yer alıyor. Bunların tamamı diğer dijital mecralarla, öncelikli olarak da mobille birlikte çalışacak ve reklamcılar için daha iyi medya kampanyaları, tüketiciler içinse daha iyi deneyimler meydana getirecek.

Döngü kapanıyor

Performans ve etkililikte büyük sıçramalar, geri bildirim döngülerinin dinamik, dijital ekosisteme entegrasyonuyla gerçekleşecek. Satışlar, stok seviyeleri veya mağazaya gelen müşteri sayısı, verilen mesajın etkisini, sıklığını ve doğasını gerçek zamanlı kalibre etmek için kullanılacak.

Bunun örneklerini farklı kategorilerde, örneğin bu yılın başlarında British Airways’in haftalık “öncelikli” rotalarına ve belirli destinasyonlardaki koltuk uygunluğuna göre mesajını değiştirdiği kampanyasında gördük.

Özellikle mobil ve OOH arasında açıkça var olan simbiyotik birlikteliğin daha büyük bir gerçekliğe dönüştüğünü göreceğiz. Mobil konum verilerine erişim, konum temelli mobil mecra sahipleri arasındaki artan iş birliği ve OOH planlama sistemlerinin bu verileri kolayca alıp işleme olanağı bizlere her iki kanalda da daha bütünsel, entegre ve etkili aktivasyonlar yapma fırsatı sunacak.

Yaratıcı rönesans

Çarpıcı bir görsel ve kuvvetli bir metinle ifade edilmiş büyük fikirlerin inkar edilemez ve kalıcı bir gücü var. Bunlar, klasik bir posteri oluşturan parçalar. Belki de basitlik algısı, birebir iletişim dünyasında bu işin daha az albenili bir yaratıcı görev gibi görünmesine neden oluyor. İşin aslı, basite ulaşmak zordur ve yaratıcı topluluğumuz içinde bizler, bunu kabul etmek ve yüceltmek için daha fazlasını yapmalıyız. OOH’nin toplu dijitalizasyonu bizlere yeni bir yaratıcı yelpaze sunuyor ve yaratıcı sektör bu fırsatı daha yeni yeni benimsemeye başlamışken, yapabileceklerimizin sadece küçük bir kısmını görmüş durumdayız.

 

Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

The post Glen Wilson: Açıkhava appeared first on Campaign Türkiye.

Tavuk olmakla suçlanan Conor McGregor Burger King reklamında

$
0
0

Boks ve UFC gibi dövüş sporlarıyla ilgileniyorsanız ya da geçen sene ağustosta “yılın dövüşü” olarak lanse edilen boks maçından öyle ya da böyle haberdar olduysanız, Conor McGregor ismini bilirsiniz. O karşılaşmadan sonra potansiyel rakipleri tarafından tavuk olmakla suçlanan Conor McGregor Burger King reklamında tavuklu sandviç satıyor ve yine gülümsetmeyi başarıyor.

Conor McGregor Burger King reklamında rakiplerine teşekkür ediyor.

Geçen ağustos ayında Conor McGregor UFC kariyerini geride bırakıp Floyd Mayweather Jr. ile baştan sona reklam kokan bir boks maçı gerçekleştirdi. Sadece maçın kendisi değil, tüm tanıtım süreci de bir PR başarısı olarak not edilmeli. Sonuçta McGregor bu maçı kaybetse de 100 milyon dolar kazanarak muradına erdi.

McGregor Jr.’ın üniversite masrafları karşılandı

McGregor’ın UFC’den uzaklaşması rakiplerini kızdırdı. Yakın zamanda Rus dövüşçü Khabib Nurmagomedov ve Tony Ferguson, kendisini yeniden ringe davet etmek amacıyla McGregor’ı tavuk olmakla suçladı. Bu iyi haberdi, daha fazla paranın geleceğini gösteriyordu. Nihayetinde tavuk olmakla suçlanan Conor McGregor Burger King reklamında tavuklu sandviç satmaya başladı.

Burger King reklamında Conor McGregor kendisinden kral olarak bahsediyor ve Burger King maskotunun getirdiği baharatlı çıtır tavuk sandviçini övgüler eşliğinde yiyor. Buraya kadar her şey normal, reklamda olması gereken de budur. Mesajını verdikten sonra da rakiplerine “Sayenizde çocuğum minik McGregor’ın üniversite masrafları da karşılandı” diyerek teşekkür ediyor.

Burger King’in dövüşçülerle ilk çalışması Conor McGregor’la olmadı. Aslında Burger King maskotu 2015 yılında, yine “yılın dövüşü” olarak lanse edilen bir diğer karşılaşmada, Floyd Mayweather’ın maiyeti içinde yer almış ve bunun için 1 milyon dolar ödemişti.

The post Tavuk olmakla suçlanan Conor McGregor Burger King reklamında appeared first on Campaign Türkiye.


Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor

$
0
0
Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor
Yurt dışı sayfalarımızın bu ayki konuğu Türkiye’de ve yurt dışında çeşitli ajanslarda çalıştıktan sonra şimdilerde Etcetera’nın kreatif direktörlüğünü yürüten Tolga Büyükdoğanay oldu.

Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor
İstanbul’da doğup büyüdüm. Bir aile geleneği olarak Marmara Güzel Sanatlar Fakültesinde Grafik Tasarım okudum.

Fakat daha okul bitmeden çalışmaya başladım. Açıkçası iş hayatındaki sürat benim ilgimi daha çok çekti. Esasında benim amacım reklamcı olmak değildi. Ben daha çok tasarım yapmak istiyordum. Mesala logo tasarımları veya ambalaj tasarımları gibi işler. Fakat çalıştıkça gördüm ki bu tip projeler çok uzun zaman alıyor. Bir yandan arkadaşlarımın reklam ajanslarında daha çok iş ürettiklerini, hatta film çektiklerini gördüm. Çocukluktan beri de film ile ilgilendiğim için reklam dünyası bana daha cazip geldi ve sektör değiştirdim.

Türkiye’de çalıştığım dönemlerde yaptığım bazı tasarımlar hala kullanılıyor gördüğüm kadarıyla.

Mesela; Solo tuvalet kağıdı logo ve ambalajının tasarımında, Nescafe 3ü 1 Arada’da ve Axess’in eski logo tasarımlarında çalışmıştım. Sonra ülkeye kısa bir geri dönüş yaptığımda da iyi işler çıkmıştı. Hala izleyip güldüğüm Fuse Tea “Bu rahatlık nereden geliyor”, Calve “Evdeki Sos” ve Türkiye’nin Ford’u kampanyaları gayet keyifliydi. Kısa zamanda çok iş yapmıştık ama stres de epey çoktu.

Ben yurt dışına ilk kez Cannes Young Creatives’i kazanınca çıktım.

Daha önce imkanım olmamıştı, ailece de en uzak gittiğimiz yer Bodrum olmuştu. Cannes’da birçok kreatifle tanıştım, oradaki ortam, yaratıcı özgürlük ve onların çıkardıkları işlerin kalitesi bizim o dönemde yaptığımız işlerle karşılaştırılmayacak kadardı. Çok etkilenmiştim ve kendime hedef koydum: “Ben yurt dışında reklamcı olmak istiyorum.”

Sonra birçok ajans ile görüştüm, tam oluyordu, olmadı derken e-mail yoluyla tanıştığım bir kreatif direktörden ilginç bir teklif geldi. İnternet üzerinden bir pitch’e yardım ettim. Kazandılar. Sonra uçak bileti geldi ve 1 günlük (evet, 24 saatlik) bir vize ile Viyana’ya gidip bir barda iş görüşmesi yaptım. Hala unutmuyorum, heyecandan iki bardak kırmıştım. Yaş 25 tabii.

Açıkçası reklamcılık hemen hemen her yerde aynı.

Markaların problemlerine çözümler sunuyorsunuz. Benim çalıştığım ülkelerde gördüğüm kadarıyla (Avusturya, Almanya, Hollanda, Türkiye) kültürel farklılıklar reklam yaratıcılığını doğrudan etkiliyor.

Ben son dönemlerde hep network ajanslarında çalıştım. Kendime yeni bir strateji çizdim, lokal iş yapan expat. Böyle bir model yok gibi. Ama ben lokal insight’ları anlayıp, lokal dilde işler yapabileceğimi düşünüyorum. Almanya’da, Avusturya’da hep böyle çalışmıştım zaten.

Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor

Fakat Amsterdam’da lokal ve expat’leri ayıran keskin bir çizgi var. Genelde enternasyonel ajanslar yerelde ne yapıldığını takip etmiyorlar. Amsterdam’dan LA’e iş yapıyorlar. Saat farkına göre çalışıyorlar. Ajans burada ama kafa başka yerde. Ya da büyük global işler yapıyorlar. Bu global işler güzel ve büyük kampanyalar ama ufak bir problemleri oluyor.

En son çalıştığım ajansta Philips Hue için “Light your home smarter” kampanyasını yaptık. Orada ‘global kreatif direktör’ olarak çalışıyordum ve gerçekten global bir kampanya oldu. Hatta Türkiye’de bile yayınlandı bildiğim kadarıyla. Büyük bütçeliydi. Kampanya fikrinin sunulması ve hayata geçmesi 9 ay kadar sürdü. Sunum, revizyon sayılarını siz düşünün. Zevkliydi, fakat ben reklamcılığın hızını seviyorum.

Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor
Çok kısa bir süre önce ajans değiştirdim.

Bu “lokal expat” fikrine inanan bir ajans çıktı, Etcetera. Lokal bir ajans. Ajanstaki tek yabancı benim ve şu an burada kreatif direktörlük yapıyorum. Yakın bir zamanda Burger King’i kazandık ve #GrilltheWorst kampanyasını yaptık.

Her ülkenin ayıbı, oluru ve komik bulduğu şeyler farklı. Bunları anlayabilmek için kültürü iyi tanımak lazım.

Mesela Hollanda’nın lokal işleri çoğunlukta komik, duygusal ve bazen de cok ortalama, vinyet tipi işler. Bu bakımdan Türkiye ile benzer. Burada milyon euro’luk filmler yerel işler için çok nadir çekiliyor. Boyle bir film çekerseniz ona “çok enternasyonel” olmuş derler. Çünkü lokal markaların bütçeleri Türkiye’deki markaların yarısından az.

Hiyerarşi yok gibi bir şey. Geçen gün bir ajansın stratejisti ile konuşuyorduk. Ülkenin coğrafyasının dümdüz olması ve kimsenin kimseden daha yüksekte olmamasının, ülkede hiyerarşinin olmamasının nedeni olduğunu düşündüğünü söyledi. Yani hepimiz aynı seviyedeyiz. Dümdüz bir iş hayatı. Başbakan da işine bisikletle gidiyor, ben de. Hakikaten de öyle.

Başka bir Alman arkadaşım da şu anısını anlatmıştı, business direktör olarak Amsterdam’da çalıştığı ajansta stajyerlerden biri gelip ona bir işi delege etmiş. Yani yukarıya doğru bir delegasyon. Bir Alman ancak şaka olarak anlatır bunu. Ben de güldüm tabii.

Türkiye’de son iki senedir işlerde bir azalma mı var, yoksa arkadaşlar daha az mı paylaşmaya başladılar bilmiyorum ama eskiden olduğu kadar “wow” işler göremiyorum.

4-5 sene önce, çıkan işlere bakıp neden hala Avrupa’da çalışmak isteyenler var, işler harika diye düşünüyordum. Ama arada çok güzel filmler çekildigini görüyorum. Görsel olarak güzel, ülkenin dokusunu gösteren, duygusal filmler.

Komedi konusunda ise reklamlar sosyal medyanın çok gerisinde kalıyor. Bunu anlamıyorum çünkü Türkiye’nin mizah anlayışı çok iyi. Twitter, YouTube yorumlarını okuyarak gülmekten ölebilirsiniz ama reklamlardaki yansımasını yeterli göremiyorum.

Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor

Başka bir ülkede uzun süreli yaşamayı düşünüyorsanız yurt dışı lafını unutmak gerek.

Adapte olmadan “yurt dışı” anca kısa dönem olabilir. Başka ülkeye oynamaya giden futbolcuların hikayelerini duyuyoruz mesela “Kuru fasulyesini Türkiye’den İspanya’ya göndertti” diye. Kısa dönem böyle geçer. Sonra geri dönersiniz. Kariyerinize güzel bir deneyim daha katmış olursunuz.

Ama uzun dönem için adapte olmak gerek. İş hayatı değişik, trafik değişik, arkadaşlar ile ilişkiler değişik. Adapte olmazsanız hep özlem çekersiniz. Bunu kafanızda tartıp gitmemek de iyi bir karar. Bence Türkiye hala çok güzel bir ülke.

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Şubat 2018 sayısında yayımlandı.

The post Kültürel farklılıklar yaratıcılığı etkiliyor appeared first on Campaign Türkiye.

Steven Spielberg yeni filmi için afişleri ‘hack’ledi

$
0
0

Usta yönetmen Steven Spielberg yeni filmi Ready Player One’ın tanıtımı için birbirinden popüler filmlerin afişlerini ‘hack’ledi.

Ernest Cline’ın aynı isimli çok satan kitabından beyaz perdeye uyarlanan filmde Wade Eatts isimli genç bir adamın gerçek dünyadan kaçmak için zamanının çoğunu The Oasis isimli bir oyun evreninde geçirmesi anlatılıyor. Gerçek oyuncuların yer aldığı sahnelerin yanında animasyonlarıyla izleyicisini oyun dünyasının da içerisine dahil eden film için uygulanan kampanyaysa en az film kadar dikkat çekici.

Ready Player One için hazırlanan kampanya özellikle sinemaseverleri son derece heyecanlandıracak türden olmuş. Çünkü Steven Spielberg yeni filmi için daha önce vizyona girmiş ve her biri birer ikona dönüşmüş afişleri hackleyerek kampanyayı ortaya koymuş. Kampanya çerçevesinde The Matrix’ten Beetlejuice’a, Risky Business’dan Back to the Future’a birçok filmin afişi Ready Player One ile baştan yaratılmış.

The post Steven Spielberg yeni filmi için afişleri ‘hack’ledi appeared first on Campaign Türkiye.

İki ayrı görselden tek bir logo

$
0
0
İki ayrı görselden tek bir logo

Hindistanlı tasarımcı Shibu PG, Logos & Marks projesinde hayal gücünü ve yaratıcılığını kullanarak iki ayrı görselden tek bir logo yaratmayı başarıyor.

Birbirinden farklı iki görselden bir minimalist logo yaratmak gibi zorlu görevini üstlenen Shibu, projesi hakkında şunları paylaşıyor: “Marka kimliği her zaman markanı ruhuna ve esas değerlerine dayanıyor veya ismi tarafından tanımlanıyor. Bu proje, iki unsurun birleşiminden yaratılan bir dizi marka sembolünden oluşuyor.”

Shibu, Logos & Marks projesiyle yalnızca hayal gücünü kullanarak uyumlu bir marka kimliği yaratmanın ne kadar kolay olduğunu kanıtlamayı amaçlıyor.

Yarattığı logolar hem şaşırtıcı hem de aynı zamanda oldukça eğlenceli. Mesela, “Fox Garage” markası için tilki ve İngiliz anahtarını birleştirerek yaratıcı bir logo hazırlıyor; veya “Elewine” markası için fil ve şarap şişesini birleştiriyor.

Logos & Marks projesinde yer alan tüm logoları aşağıda görebilirsiniz.

Bird Vision
Owl Rider
Elewine
Fox Garage
Fox Love
Penguin Love
Flight Kid Express
Hippo Gamer
Bear Wine
Skull Quotes
Rabbit Family
Dog Family
Horse Pizza

 

The post İki ayrı görselden tek bir logo appeared first on Campaign Türkiye.

UNICEF’ten +16 çocuk oyunu: Violence of Reality

$
0
0

Henüz 4 yaşında bir çocuk olduğunuzu düşünün. Bir gece evden gelen seslerle uyanıyorsunuz, endişeyle yatağınızdan kalkıyorsunuz ve ebeveyninizin şiddetli kavgasına tanık oluyorsunuz. Ve olaylar daha da kötüye gidiyor. Bu ürkütücü deneyimi yaşatmak için UNICEF +16 çocuk oyunu Violence of Reality’yi hazırladı. Oyunun amacı, çocuğa yönelik şiddetin her zaman çocuğu hedef almak zorunda olmadığını göstermek.

Violence of Reality, aile içi şiddeti 4 yaşında bir çocuğun gözlerinden gösteriyor.

UNICEF İsveç’e göre çocuğa yönelik şiddet, fiziksel, sözel veya psikolojik şiddetin ötesinde farklı formlara da sahip olabiliyor. Doğrudan çocuğa yönelik olmasa da aile içi şiddet, bir çocuğun psikolojisi üzerinde onarılması zor hasarlara yol açabiliyor. Violence of Reality, birinci kişi bakış açısıyla (FPS) oynanan oyunda kullanıcıyı 4 yaşında bir çocuğun yerine koyarak anne ve babası arasındaki kavgaya şahit olmasını sağlıyor. Üstelik şahit olunan tartışmanın sonunda babanın gölgesi saldırgan ve tehlikeli bir şekilde çocuğa yaklaşırken, “Gizlice bizi mi dinliyorsun küçük sıçan?” cümlesiyle çocuğa yönelik sözel şiddete de dönüşüyor.

Violence of Reality oyununda çocuğun bakış açısıyla evde dolaşırken, çevredeki top, aile fotoğrafı gibi objelerle de etkileşime girebiliyorsunuz. Bu arada babanın tehditkar sözlerini duymak, tüylerinizi diken diken etmek için yeterli olabilir.

Trailer – Unicef – Violence of Reality from Snöby on Vimeo.

Gerçek şiddet, oyunlardaki şiddetten daha olumsuz etkilere sahip

Video oyunlar içerdikleri şiddet nedeniyle uzun süredir eleştiriliyor, çocukların bu tip oyunlara erişiminin kısıtlanması ya da engellenmesi için kampanyalar düzenleniyor. UNICEF, gerçek hayatta şahit olunan aile içi şiddet sahnelerinin, çocuklar için en az bu oyunlar kadar zararlı olduğunun altını çiziyor.

Burada oynayabileceğiniz oyun, Pegi (Pan European Game Information) tarafından +16 sınıfında değerlendiriliyor.

Oyunu hazırlayan ajans Edelman Deportivo, kampanyanın tanıtımını sosyal medyada gerçekleştirecek. “18 yaşından küçüklerin izlemesi sakıncalıdır” uyarısıyla başlayan oyun fragmanı videosu, oyundan görüntülerle birlikte küçük bir kız çocuğu karakteri de içeriyor.

Yapılan son araştırmalara göre İsveç’te her 10 çocuktan en az 1’i geçtiğimiz yıl istismara uğramış veya aile içi şiddetin herhangi bir türüne maruz kalmış. 2008 yılından beri İsveç’te bu konuda kayda alınan polis raporlarında %21 oranında artış görülmüş.

The post UNICEF’ten +16 çocuk oyunu: Violence of Reality appeared first on Campaign Türkiye.

Alfemo Kadınlar Günü reklamı, Tanju Okan ile duygusal anlar yaşatıyor

$
0
0

Alfemo Kadınlar Günü reklamı, bir ev dünyanın en güzel mobilyalarıyla dolu olsa da içinde kadın yoksa anlamını kaybeder mesajı veriyor. Tanju Okan’ın Kadınım parçası üzerine şekillenen reklam filmi genellikle iyi yorumlar alırken, kadına biçilen rol nedeniyle sosyal medya tartışmalarını da ateşliyor.

Alfemo Kadınlar Günü reklamı #kadınım etiketiyle sosyal medyada.

Reklam, bir adamın eşiyle telefonda tartışmasıyla başlıyor. Evde tek başına kalan adam, eşiyle geçirdiği güzel zamanları Tanju Okan’ın en ünlü parçaları arasında yer alan Kadınım eşliğinde hatırlıyor. Tek başına yaşanan bu duygusal anların sonunda kapı çalıyor, yağmurda ıslanmış evin hanımı elinde sevimli, ıslak bir köpekle eve dönüyor ve eşini yeniden mutlu ediyor.

Alfemo Kadınlar Günü reklamı genellikle olumlu yorumlar almış olsa da sosyal medya kullanıcılarından aşağıdaki gibi tepkiler de gelmekte.

Televizyon ve dijital için iki ayrı kopya şeklinde hazırlanan ve sosyal medyada #kadınım etiketiyle yayılan reklam filmi Müstesna imzası taşıyor.

Alfemo – #kadınım from Müstesna on Vimeo.

Reklam künyesi

Reklamveren: Alfemo

Reklamveren Temsilcisi: Ahmet Dinler,Pınar Yaygel

Reklam Ajansı: Müstesna

Kreatif Direktör: Zeynel Özer

Kreatif Danışman: Ali Hikmet Yavuz

Sanat Yönetmeni: Anıl Çezik

Yaratıcı Ekip: Efe Gültekin, Yasin Adıgüzel

Müşteri İlişkileri Süpervizörü: Berna Kuşcu Pezükoğlu

Yapım Şirketi: Shortcut

Yönetmen: Çağrı Ark

The post Alfemo Kadınlar Günü reklamı, Tanju Okan ile duygusal anlar yaşatıyor appeared first on Campaign Türkiye.

Viewing all 14535 articles
Browse latest View live