Quantcast
Channel: Campaign Türkiye
Viewing all 14555 articles
Browse latest View live

Kale Alarm yeni reklam filmini yayınladı

$
0
0
Kale Alarm yeni reklam filmini yayınladı

Kale Endüstri Holding, 65 yıllık deneyimini aktardığı elektronik güvenlik alanındaki iddiasını, Kale Alarm’ın “Siz Yoksanız Biz Varız” sloganıyla hazırlanan yeni reklam kampanyası ile ortaya koyuyor. Kale Alarm tarafından hayata geçirilen ikili reklam stratejisiyle oluşturulan kampanya kapsamında; ev ve işyerine özel farklı çözümler, ayrı reklam filmleri ile ekrana taşınıyor.

Kale Alarm yeni reklam filmini yayınladı

Filmlerde; kullanıcıların ihtiyaçlarına uygun olarak dizayn edilen uzaktan mobil izleme, alarm izleme merkezi, su dedektörü, gaz dedektörü, itfaiye, ilk yardım, panik butonu gibi Kale Alarm çözümleri ile nasıl karşılandığı aktarılıyor. Tüm iletişim faaliyetlerini İnsula İletişim ile yürüten firma, kullanıcılara evden ve iş yerinden uzakta olduklarında “Siz Yoksanız Biz Varız” diyerek, sevdiklerini ve işlerini korumadaki iddiasını ortaya koyuyor. Uzaktan mobil izleme sayesinde evinde bıraktığı çocuğuyla istediği zaman hasret giderebilen bir annenin veya kendisi iş yeri dışında olsa bile 7/24 iş yerini takip edebilen bir iş yeri sahibinin aklı geride kalmıyor.

 

Künye:

Reklamveren Kale Güvenlik Sistemleri
Reklamveren Temsilcisi Billur Burkutoğlu, Hasan Yılmaz, Simin Suyolcu
Reklam Ajansı Zon
Kreatif Direktör Kerim Sukan
Yaratıcı Ekip Ersin Soyal, İrem Emiralioğlu, Mehtap Emre, Özge Alkazak
Müşteri İlişkileri Selin Paltun, Burcu Özyalın
Yapım Şirketi Depo Film
Yönetmen İlkay Kopan
Görüntü Yönetmeni Andaç Şahan
Müzik Jingle Jungle
Mecra TV, Dijital

 

The post Kale Alarm yeni reklam filmini yayınladı appeared first on Campaign Türkiye.


Google’ın Search Inside Yourself (SIY) programı ilk kez İstanbul’da

$
0
0
Google’ın Search Inside Yourself (SIY) programı ilk kez İstanbul'da

Google’ın Search Inside Yourself (SIY) programı ilk kez İstanbul'daGoogle’ın birçok çalışanına uyguladığı “Derin Farkındalık & Duygusal Zeka” programı Search Inside Yourself (SIY) ilk kez, 23-24 Mart tarihlerinde İstanbul’da düzenleniyor.

SIY, iş yaşamında her seviyedeki liderin; zihinlerinin berraklığını daim kılmaları, sezgisel zekalarını geliştirmeleri, kendi iç duygu dengelerini korumaları, en etkin performansla çalışabilmeleri, güvene dayalı iş birlikleri yaratabilmeleri için hazırlanmış bir eğitim. Şimdi genel katılıma açık olarak bütün dünyada hızla yayılıyor.

Yöneticilerin şirketlerinin başarılarını sürdürülebilir kılmaları için geleceğin liderlerinin belirlenmesi, yeteneklerin saptanması, gelişimlerinin desteklenmesi ve insan yönetimi gibi maddeler ilk sıralarda yer alıyor.

Lider ve yöneticilerde aranan özellikler değişim göstererek zenginleşti. Çoklu ihtiyaçları çözebilen, çevik tepki verebilen, esnek, teknoloji bilgisi yüksek profesyoneller, sezgilerini doğru kullanan, yenilikçi çözümlerle gelen, çok sesliliği yöneten, her zaman bir adım önde ve daha güçlü yönetici adayları olarak nitelendiriliyor.

John-Kabatz Zinn (Stanford Üniversitesi, Profesör), Daniel Goleman (Neuroscientist Uzmanı) ve Chade-Meng Tan (Google’da Mühendis) tarafından hazırlanan ve Google’ın birçok çalışanına uyguladığı bu program dünya çapında çok fazla ilgi görüyor. Şimdiden 25’ten fazla merkezde liderlerle buluşuyor.

Motiva Uluslararası Eğitim ve Koçluk Hizmetleri’nin Türkiye’ye getirdiği program, 23-24 Mart tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek. SIY eğitimini Search Inside Yourself programının kıdemli beş eğitmeninden biri Dr. Laura Dellizona ve Search Inside Yourself programının eğitmeni ve İrlanda temsilcisi Deiric McCann eğitim verecek.

 

The post Google’ın Search Inside Yourself (SIY) programı ilk kez İstanbul’da appeared first on Campaign Türkiye.

Boğaç Göncü ve Odisseas Sevsevme’den kampanya yorumları

$
0
0

sahibinden.com Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Boğaç Göncü ve Alametifarika Kreatif Direktörü Odisseas Sevsevme, 2017 yılında Campaign Türkiye’de yayınlanan ve sizlerin en çok okuduğu (tıkladığı) ilk 6 ayın 6 reklam kampanyasını yorumladı.

1. Borusan Holding – Sevgi dilde başlar

Boğaç Göncü – sahibinden.com Pazarlamadan Sorumlu GMY 

Ciddi bir sosyal farkındalık çalışması. Oyuncuların tamamının gerçekten holding çalışanı olması ve gerçek hayatlarına uygun bir söylem içinde olmaları mesajı içten, samimi ve kuvvetle veriyor. İletişimin gücü, doğallığından ve gerçekliğinden geliyor. Farklı olmanın eşitliği bozmadığını, değişik ihtiyaçlara yönelik zenginlikler kattığını, sadece kurumsal değil tüm hayatımızda içselleştirmemiz gerektiğini hatırlattı bana.

 

Odisseas Sevsevme – Alametifarika Kreatif Direktörü

Topluma faydalı işler, hatta ürünler geliştirmek iletişimdeki yeni trendlerden. Borusan bu iletişimi Sevgililer Günü’nde yaparak fark yaratmak istemiş. Kadın erkek eşitliğinin altını çizmek adına, kadın çalışanları erkek dış ses, erkek çalışanları da kadın dış ses seslendirebilirdi. Onun dışında Sevgililer Günü’nde yapılmış farklı bir iletişim.
Not: Emeği geçen herkesin eline sağlık.

2. Betek / Filli Boya – Anca Beraber

Boğaç Göncü

Çok konuşulmuş bir başka farkındalık çalışması. Dünya Kadınlar Günü için hazırlanmış olan çalışmada oyuncuların değil gerçek kişilerin ağzından “kadın” sorunları işlenirken, sorunları yaratan profil olarak akla gelen erkeğin konuya insani yaklaşımı iyi düşünülmüş. Ancak çalışmanın arkasından gelen tartışmaları göze almak cesaret gerektiriyor, alkışı da hak ediyor.

Odisseas Sevsevme

Bu yılın açık ara en iyi işlerinden. Müziğiyle, reklamda konuşan her bireyiyle kusursuz bir iş. Son 2 yıldır dünyada da kadın meselesi sıkça karşımıza çıkıyor. Filli Boya da çok başarılı bir iletişimle o akşam herkesin Facebook, Instagram ve Twitter hesabında yerini aldı. Açıkçası bu devirde dünyada ve ülkemizde kadın konusunun bir konu olması çok üzücü. Adam olmayı bırakıp insan olmayı öğrenmeliyiz. Ama filmde teyzemizin de dediği gibi “İnsanlığın okulu yok yavrum.”
Not: Emeği geçen herkesin eline sağlık.

3. Arçelik – Kombiden Beklenmeyecek Hareketler

Boğaç Göncü 

“Ev aletlerinin de ruhu var” gibi gerçek dışı bir kurgu ile mizahi bir çerçevede online mecralar üzerinden gençlere ve dijital içerik tüketicilerine hitap etmek isteyen bir çalışma. Tutarsızlıklar ve yakın gelecek iddiası, uygulamada yeterli görsel içerik desteği olmadığından çalışmayı zayıflatıyor. İş dijital de olsa daha kaliteli bir prodüksiyon istiyor.

Odisseas Sevsevme

Bazı işler vardır, brief’i ve süreci bilmeden fazla yorum yapmamak gerekir. Bu benim için öyle bir iş. Leyla ile Mecnun dizisi kimisine çok komik gelir, kimisine “ay kapat dayanamıyorum şuna” dedirtir. Bu kampanya da biraz absürt. İnternet aleminde sadece annelere değil, gençlere de gidip pazarı büyütmek doğru bir strateji olabilir. Ama iş internet olunca absürt, komik bir şeyler yapalım noktasında kalmamalı.
Not: Emeği geçen herkesin eline sağlık.

4. Lifecell/Turkcell

Odisseas Sevsevme

Ekranda fark yaratan işlerden biri. Görünce baktırıyor. Prodüksiyonu iyi çözülmüş, şık duran bir iş. Sektör içinde, Jain adlı sanatçının kliplerinden unsurlar barındırması çok konuşuldu. Açıkçası ben oralara pek takılmıyorum. Reklamcılar olarak hepimiz kendimizi orijinal sanıyoruz. Halbuki yaptığımız iş, daha önce hayatımızda gördüklerimizi, bildiklerimizi birleştirip anlamlandırıp yeni bir şeyler söylemek. Benim bu işle ilgili tek sıkıntım şu; ürünün tam olarak anlaşıldığından emin değilim. Çevremdeki sorulardan bunu anladım. O daha iyi anlatılabilirdi belki.
Not: Emeği geçen herkesin eline sağlık.

5. Neutrogena – Sivilcelere Geçit Yok

Boğaç Göncü 

Gençlerin en “büyük” ve “istenmeyen” dertlerinden birine odaklanan çalışma, gençleri renkli ve hareketli bir çalışma ile internette yakamaya çalışıyor. Erişim ve izlenmelere bakınca amacına ulaşmış gözükse de geniş bir genç kitleye hitap etmek için daha “yerli” hissettiren bir prodüksiyon çalışması olabilirdi.

Odisseas Sevsevme

Eğlenceli bir klip olmuş. Müzik kulaklara aşina, gençlerin hayatından içgörüler de taşıyor. Tek merak ettiğim sivilceleri canlandıran gençler biraz daha absürt tiplerden seçilebilir miydi? Çünkü sivilce dediğin sevimsiz bir şeydir ve canları sıkar. Ama filmdeki sivilceleri canlandıran gençler fazlaca cool ve bakımlı. Yani sivilcelerden yeterince nefret edemiyorum hatta sempati duyuyorum izlerken 🙂
Not: Emeği geçen herkesin eline sağlık.

6. Vestel – Gözyaşlarım Sel Oldu

Boğaç Göncü 

Kaliteli bir prodüksiyon, uygun dozda verilen lokal klişeler ve tatlı abartılar, dijitalin 6 saniye gerçeğine uygun şekilde bir araya gelince izlettiren ve gülümseten bir çalışma çıkıyor ortaya. Geniş bir hedef kitleyi yakalamış olması başarısını gösteriyor.

Odisseas Sevsevme

Reklamcının işi her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Çünkü insanlar reklama gelene kadar gün içinde o kadar çok içeriğe maruz kalıyor ki son verilere göre sizin reklamınızı ilk 2 saniyede acımadan geçebiliyorlar. Bu da bence iyi örneklerden biri. Bir kere bumper dizi diye bir şey söylüyorsun, daha önce kimsenin söylemediği. Günümüz dizilerini ti’ye alıyorsun, içerik çıkarıyorsun. E komik de olmuş. Daha ne olsun? Etkileri ne oldu bilemiyorum ama yenilikçi, komik, çok güzel bir iş.
Not: Emeği geçen herkesin eline sağlık.

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Ocak 2018 sayısında yayımlandı.

 

The post Boğaç Göncü ve Odisseas Sevsevme’den kampanya yorumları appeared first on Campaign Türkiye.

Marka güvenliği için çözüm: AI

$
0
0
Marka güvenliği için çözüm: AI

Reklam sahteciliğinin çözümü için yapay zekanın kullanımı konusunda düşünceler kutuplaşırken, Mark Wrighton AI’ın reklam teknolojisinin çekirdeği olduğu görüşünde.

Marka güvenliği için çözüm: AI

Oldukça talihsiz bir gerçek… Reklam sahteciliği reklam bütçelerinin büyük bir kısmını yiyor.

Daha kötü olansa, sahtekarların teknolojinin arkasına saklanıp akıllıca medya taktiklerini ziyan etmenin yeni yollarını bulmaları. Sahte etkileşimler, tıklamalar ve konuşmalar oluşturuyor; yalandan tatmin edici seviyede trafikler yaratıyor; reklamlarınızı saklayıp onları istenmeyen sitelere yerleştiriyor; mobil cihazları ele geçirip uygulama yüklemeleri varmış gibi yapıyorlar.

Financial Times gibi köklü yayıncıların bile sahteciliğe karşı bağışıklığı yok. Yakın zamanda kendi sitesinde bir inceleme yürüten yayıncının ortaya çıkardığı sahtecilik oranı, tek bir gün içinde hileli olarak görünen hakiki FT.com video envanterinin aylık karşılığına eşit. Ve bu da meselenin sona ermeyeceğinin bir göstergesi. Juniper Research tarafından yakın zamanda yayınlanan araştırma sonuçları, reklamverenlerin gelecek yıl hileli aktiviteler nedeniyle 19 milyar dolar kaybedeceğini gösteriyor, ki bu da günlük 51 milyon dolara eşit. Online ve mobil cihazlardaki reklamları temsil eden bu yıllık gelir kaybı artmaya devam edecek ve 2022’ye kadar 44 milyar doları bulacak. Peki reklamverenler bunu nasıl engelleyecek?

Yapay zeka kelimeleri reklam sahteciliği bağlamında kullanıldığında ise endüstride kutuplaştırıcı bir etki yaratıyor. Bazıları yapay zekanın reklam sektöründe kullanışlı olmaya başladığına ama niş alanlarla sınırlandığına inanıyor. Bense yapay zekanın reklam teknolojilerinin çekirdeği olduğuna inanıyorum. Reklamcılar bunu halihazırda chatbot’lar yaratmaktan yüksek hedefli medya satın almaları yönetmek adına büyük veri setleri oluşturmaya kadar birçok şeyde kullanıyorlar. Markaların ve şirketlerin de bundan tam verim alabilmek için bu sistemi çok iyi anlamaları gerekiyor.

İşte sahtecilik meselesini çözmek ve yapay zekadan en iyi şekilde yararlanmak adına endüstrinin izleyebileceği birkaç adım:

Doğru partnerleri bulun

Marka güvenliğine yatırım yaparken, marka ajansları ve yayıncıların kimle ticaret yaptılarını düşünmeleri gerekiyor. Bir pazarlamacı olarak, ajansın reklam sahteciliğini korumak üzere ne kadar yatırım yaptığını net bir şekilde öğrenmelisiniz. Aynı zamanda ne kadar sahteciliği yakaladıklarına ve verileri ne kadar kolay çevirdiklerine de bakmalılar. Pazarlamacıların kirli havuzlarda ticaret yapmama konusunda dikkatli olmaları ve kendileri korumaları ama aynı zamanda da premium alanlarda reklam yaptıklarından da emin olmaları gerekiyor.

P&G, etik ticaret yapmayan şirketlere çağrıda bulunan başlıca örnek şirketlerden biri. Şirketlerin kendileriyle iş yapan bütün şirketleri doğru süreçleri ve sahip oldukları araçları göstermeleri konusunda zorlayarak şeffaflıktan ve sahtecilikten korunduklarından emin olmaları gerekiyor.

Sözün özü, uygunsuz bir içeriğin yanında göründüğünüzde artık olan olmuştur.

Doğru araçları seçin ve test edin

Markaların her zaman kendi objektifleri için hangi araçların uygun olduğunu araştırmaları gerekir. Bunları test ederek de hangilerinin daha fazla sahtekarlığı yakaladığını anlamış olursunuz. Yapay zeka ürünlerinin efektif çalışması için bazen müşterilerin kullanımına göre yeniden biçimlendirilmesi gerekir. Siz de mevcut terim ve şartların biçimlendirilmesine ihtiyaç duyuyor musunuz? Mevcut süreçler var mı? Yapay zeka çözümlerinden en iyi şekilde yararlanabilmek için doğru soruları sorduğunuzdan her zaman emin olun.

Tüm tüketici yolculuğunu izleyin

Tüm tüketici yolculuğunu görebildiğinizden emin olun, bütünsel olarak her platform ve sürece bakın. Böyle yaparak, harcamalarınızı takip edebilir ve değişiklikleri görebilir, her şeyi tek bir çerçevede görmenizi ve her parçayı karşılaştırmanızı, her şeyi şeffaflaştırmanızı sağlayacak zekice bir resim yaratabilirsiniz.

Markaların farkında olması gereken bir diğer mesele de bu niteliğin önemli ölçüde çarpıtılmış olabileceği. Eğer şeffaflık eksikliği varsa, sonuçlar çarpıtılabilir. Nitelendirdiğiniz değer ve sonuçlarda şeffaflık kilit noktadadır. Artık reklam sahteciliğinin içerden önlenmesi için seçenekler mevcut, yani izlediğiniz her alışverişte gerçek sonuçları görebileceksiniz.

Reklam sahteciliğini düşününce göz önünde bulundurulması gereken daha çok fazla şey var ama bir şey kesin; teknolojinin oynadığı rol, problemlere sebep olmak yerine onu önlüyor. Mesele doğru araçların doğru şekilde kullanıldığından emin olmakta. Bu yeni bir alan ve kazananlar, kanıtlanabilir sonuçları olanlar olacak.

Marka güvenliği için çözüm: AIMark Wrighton
Impact Radius EMEA Başkan Yardımcısı

The post Marka güvenliği için çözüm: AI appeared first on Campaign Türkiye.

Alibaba duygusal Olimpiyat reklamlarını yayınladı

$
0
0
Alibaba duygusal Olimpiyat reklamlarını yayınladı

Bu yıl Güney Kore’de düzenlenecek PyeongChang 2018 Kış Olimpiyatları için Alibaba duygusal alt metinlere sahip reklam filmlerini yayınladı.

Alibaba duygusal Olimpiyat reklamlarını yayınladı

PyeongChang 2018 Kış Olimpiyatları için Alibaba’nın resmi sponsor olduğu aylar önce açıklanmıştı. Şirket, 9-25 Şubat tarihleri arasında Güney Kore’de düzenlenecek dev etkinlik için hazırladığı global kampanyasının üç reklam filmini yayınladı. “The Greatness Of Small” ismini taşıyan kampanya çerçevesinde ‘pes etmemeyi’ vurgulayan ve küçük şeylerin nasıl büyük başarılara dönüştüğünü gösteren reklam filmleri gözler önüne serildi.

Alibaba, “Kenya Ice Hockey Team Dreams Big” isimli reklam filminde Kenya’nın ilk amatör buz hokey takımının hikayesini anlatırken “The Rower” isimli reklam filminde ise Avustralyalı kürek sporcusu Henry Pearce’ın hikayelesini izleyicilerle buluşturdu.

The post Alibaba duygusal Olimpiyat reklamlarını yayınladı appeared first on Campaign Türkiye.

Peter Dinklage ve Morgan Freeman, Super Bowl için bir arada

$
0
0

Yetenekli oyuncular Peter Dinklage ve Morgan Freeman, Doritos ve Mountain Dew markalarının Super Bowl için hazırladığı reklam filminde kamera karşısına geçti.

Peter Dinklage ve Morgan Freeman, Super Bowl için bir arada

Doritos’un Blaze ürününü tanıtmak için Game of Thrones’un efsane oyuncusu Peter Dinklage, Busta Rhymes’ın Look at Me Now şarkısına playback yaparak hünerlerini sergiliyor. Morgan Freeman ise Mountain Dew’in Ice isimli ürünü için Missy Elliott’un Get Ur Freak On şarkısına dudaklarını oynatarak eşlik ediyor.

“Doritos Blaze vs. Mtn Dew Ice” ismini taşıyan videoda belirgin zıt özellikleri olan iki ürün karşılaştırılırken bir yandan da iki usta oyuncunun eğlenceli rap savaşına tanık oluyoruz. İlk sahnelerde karakterler ayrı reklamlarda yer alıyormuş gibi gözükse de sonunda ikili karşı karşı gelerek rekabetlerini gösteriyorlar.

The post Peter Dinklage ve Morgan Freeman, Super Bowl için bir arada appeared first on Campaign Türkiye.

Keşif: Niyazi Selimoğlu

$
0
0

 

 

Niyazi Selimoğlu
Character Artist / Digital Sculptor

 

 

Oyun, animasyon veya 3B baskı (3D Print) için 3 boyutlu karakterler hazırlayan Niyazi Selimoğlu, teknik olarak iş akışı zaman zaman değişse de temelde sanal ortamda heykeltıraşlık yapıyor.

Aslında Sakarya Üniversitesi’nde ekonomi üzerine bir eğitim almışsın. Kendi alanından çok uzakta bir alanda çalışıyorsun. Her şey nasıl başladı?

Ekonomi okumayı hiçbir zaman istemedim aslında. Lise bittikten sonra babam şakayla karışık “üniversiteyi kazanamazsan köyde çay toplarsın” diyordu. O ruh haliyle puanım yeten ve eve yakın olan üniversiteleri yazmıştım. 5 yıl sonunda vasat bir öğrenci olarak 2,01 not ortalaması ile mezun oldum.
Her çocuk gibi ben de oyun oynamayı çok seviyordum. İlk bilgisayarım IBM 486’ydı, babamın çalıştığı bankanın deposundan almıştık. Bunun dışında Atari’ler, Commodore 64’ler, Amiga 500’ler aklınıza hangisi geliyorsa hepsinde oyun oynadım. Lisedeyken amatör olarak oyunlar hakkında incelemeler yazıyordum.
Sonra tabii merak etmeye başlıyorsun: Bu oyunlar nasıl yapılıyor, ben de yapabilir miyim, nereden başlamalıyım? Biraz araştırdım bu konu hakkında. Bazı kitaplar satın aldım, sonra bu iş için kullanılan yazılımları buldum ve boş vakitlerimde öğrenmeye başladım. İnternetin çok yaygın olmadığı, hani 15 dakika internete bağlanmak için uğraşıp 2 dakika bağlı kalabildiğin zamanlar.
İlerleyen dönemde de meslek olarak yapmaya karar verdim. Tabii yeni şeyler öğrendikçe farklı alanlara kaymaya başlıyorsunuz. Oyun, animasyon vs. bu tarz işlerin içerisinde de çeşitli uzmanlık alanları var.
Bunların arasında 3 Boyutlu karakter modelleme/dijital heykeltraşlık daha çok ilgimi çekmeye başladı, o zamandan beri kendimi bu alanda geliştirmeye çalışıyorum.

The Joker

Character Artist / Digital Sculptor olarak Türkiye’de bu alanı nasıl yorumlarsın? Ne kadar yaygın? Çalışma olanakları nasıl? Yurt dışıyla kıyasladığında ne gibi farklılıklar çıkıyor?

Sayısız tecrübem yok ama genel olarak bizdeki işler biraz daha küçük yapımlar; hem ekip olarak hem bütçe olarak. Avrupa, Asya ya da Amerika’daki gibi büyük prodüksiyonlar ve şirketler yok. Uluslararası alanda çok güzel işler yapan firmalarımız var ama sayısı çok az. Dolayısıyla Character Artist/Digital Sculptor gibi bir pozisyon bizde biraz lüks oluyor. O yönde bir ihtiyaç olmuyor.
Daha çok 3D Artist/Generalist pozisyonlarında iş imkanım oldu. Bunu basitçe açıklarsak, Türkiye’de 3 Boyutlu bilgisayar grafiği ile ilgili bir işte çalışacaksanız sizden sadece 3 Boyutlu karakterler yapmanızı beklemiyorlar. Çoğu firmada birden fazla işi yapmanız gerekiyor. Yeri geldiğinde mimari, ortam modelleri yapabilirsiniz. Yaptığınız modelleri boyayıp, malzemelerini atayıp yapılan sahneleri veya modelleri ışıklandırmanız gerekebilir. Hatta bazen rig ve animasyon da yapmanızı isteyebilirler. Bu arada rig, modellediğiniz karakterlerin içine iskelet sistemi yerleştirme, karakterlerin anime edilebilmeleri için yapılan bir işlem.
Yukarıda saydığım birçok işi aslında farklı insanların yapması daha uygundur ama Türkiye’de işin boyutuna göre tek kişinin yaptığı da oluyor. Ben de zamanında bu şekilde çok çalıştım.
Türkiye’de genelde çalışma saatleri çok fazla. Özellikle reklam ve animasyon yapan şirketlerde mesai saatleri çok yoğun. Tatiliniz olmaz, hafta sonu işe gidersiniz. Bazen eve gitmediğiniz olur. Ekonomik sorunlar yaşarsınız, sosyal haklarınızdan mahrum kalabilirsiniz. Yurt dışına sadece freelance çalıştım, fulltime çalışma durumu olmadı. İşten işe farklılıklar olabiliyor yurt dışındaki işlerde de. Çalıştığım müşterilere göre yurt içinde yaşadığım sorunların benzerleri de oldu tabii, olmadı değil. Ama özellikle bazı büyük firmalarla çalışma şansım olmuştu. Kesinlikle daha profesyonel olduklarını söyleyebilirim. Ne istediğini bilmeyen, size 1000 tane revizyon gönderip saç baş yolduran adamlar yoktu. İşin ekonomik kısmı ise Türkiye’ye göre çok daha adil ve stabildi. Yine de daha net bir kıyaslama yapabilmek için yurtdışında fulltime çalışmayı isterdim.

Pale Man

Bu meslekte seni en çok neler zorluyor?

Yeterince pratik yapamamak. En büyük sorun zaman ve insanlarla uğraşmak. Yeterince zamanım olmuyor. Elimin tembelleşmemesi için pratik yapmam gerekiyor ama bir taraftan işler var, teknoloji sürekli gelişiyor, onları takip etmem gerekli. Her gün yeni yazılımlar, yeni sürümler çıkıyor. İnsanlar ise ayrıca yoruyor. İş gereği konuyla alakalı-alakasız bir sürü insanla muhatap olmanız gerekiyor.
Her işe başlarken, “acaba bu sefer yapabilecek miyim?” stresi hep oluyor.

Kimlerden ilham alıyorsun, kimleri takip ediyorsun?

Takip ettiğim çok fazla yerli/yabancı sanatçı var. Hepsini tek tek yazmak mümkün değil maalesef. Aklıma ilk gelenler; Andy Bergholtz, Tony Cipriano, Alex Huguet, Gio Nakpil, Rick Baker, Samuel Poirier.
Yerli sanatçılardan Murat Daşkın, Bülent İşcan, Ziya Göncü, Can Tuncer, Cemre Özkurt, Kürşad Karataş. Gerek sosyal medyadan, gerekse internette bulduğum geçmişten günümüze ilham aldığım çok fazla insan var. Hem dijital hem de geleneksel çalışan sanatçıları sürekli takip ediyorum. Özellikle Pinterest bu iş için çok uygun; bulduğum sanatçıları ve işleri oraya kaydediyorum.

İleriye yönelik neler yapmak istiyorsun? Hayallerin neler?

Yaptığım işi daha iyi yapabilmek, daha fazla şey öğrenebilmek, sadece bu işle ilgili değil; bu işin dışında merak ettiğim bilim, teknoloji, sanatla ilgili şeyler de var.
İleride vaktim olursa ve tabii ekonomik şartları da yerine getirebilecek olursam kendime bir atölye açmayı çok istiyorum. Belki bir gün o da olur…

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Ocak 2018 sayısında yayımlandı.

 

The post Keşif: Niyazi Selimoğlu appeared first on Campaign Türkiye.

Audi son nefes reklamıyla kalp atışlarını hızlandırıyor

$
0
0

Macera dolu, heyecan verici bir hayatı olanlar veya böyle bir hayata özlem duyanlar, Audi son nefes reklamıyla kalp atışlarının bir parça hızlandığını fark edecekler. Aynen (ya da kısmen) reklam filminde olduğu gibi.

San Francisco’dan Venables Bell & Partners’ın hazırladığı Audi son nefes reklam filminde yaşlı bir adamı ölüm yatağında, hayatı gözlerinin önünden film şeridi gibi geçerken görüyoruz. Son derece karizmatik bir dış ses, oldukça şık görüntüler eşliğinde, yaşamını nasıl maceralarla geçirdiğini anlatıyor ve tüm bu heyecanın ardından son nefesini vermeye hazır olduğunu söylüyor.

Ama hayır. Hazır değil. Evin dışından gelen ses, durmuş bir kalbi bile yeniden canlandırmaya yetiyor çünkü yeni Audi RS 5 Coupe, macerayı sevenlerin ölmeden önce kullanması gereken bir otomobil. En azından VB&P sanat yönetmeni Aisha Hakim böyle olduğunu söylüyor.

Karakter ilginç ama ulaşılmaz değil

Aisha Hakim, Audi son nefes reklam filminde ilginç insanlara hitap ettiklerini ancak mitik bir karakter yaratmak yerine izleyicilerle aynı dünyada yaşayan, ulaşılmaz olmayan birini yansıtmaya çalıştıklarını belirtiyor. Kahramanın Berlin Duvarı’ndaki sahnesinin kilit bir görüntü olduğunu söyleyen Hakim, “Bu sahne, karakterin değişim karşısındaki korkusuzluğunu ve asi yüreğini ortaya koyarken, onu aynı zamanda bizim dünyamızın bir parçası haline getiriyor” diyor.

Audi son nefes reklamının kilit sahnesi

Önceki Audi reklamlarından farklı bir tona sahip olan son nefes, yönetmen Martin de Thurah tarafından California ve Pueblo, Meksika’da çekildi.

Audi’nin pazarlama direktörü Ken Bracht, “İyi yaşanmış bir hayatan hepimizin ideali ancak son nefesteki sinematik hikaye anlatımımızla izleyicileri, bu hayatı tanımlamaya yönlendirerek mesajımızı farklılaştırıyoruz” yorumunu yapıyor.

The post Audi son nefes reklamıyla kalp atışlarını hızlandırıyor appeared first on Campaign Türkiye.


ING Bank “Paranın lafı olmaz” diyor

$
0
0

Ünlü bir bilge der ki, “Para para para! Varlığı bir dert, yokluğu yara!” Kardeşi kardeşe kırdıran, dostları ayıran, aileleri parçalayan para kavgalarını düşününce bu özlü söze hak vermemek mümkün mü? Belki “Miras kavgası kanlı bitti” gibi gazete haberleri yoktur ama Hollandalılar da benzer mali sorunlardan mustaripmiş. Bu iç görü doğrultusunda “Paranın lafı olmaz” diyen ING Bank, sosyal deney kervanına katılıp “sevgi mi, para mı?” sorusuna cevap aramış.

Sonuçlarının ne kadar kurmaca olduğu tartışılsa da “sosyal deney”, reklam dünyasının eskimeyen taktikleri arasında yerini çoktan aldı. Dove ve Heineken sosyal deney deyince akla gelen ilk markalar arasındayken, yakın zamanda Türkiye’de OMO’nun da ailelere eğlenceli bir deney yaptığını gördük. Şimdi yine sonuçları tartışılabilecek bir sosyal deneyle karşı karşıyayız. Belki de gerçekten Hollandalılar mali sorunlarını büyütmüyor, 300-500 € için küs kalmayı gereksiz buluyordur.

Spoiler: Sevgi kazanıyor.

JWT Amsterdam’ın tasarladığı kampanyada para meseleleri nedeniyle araları açılmış Hollandalılar’a, birbirlerinin bakış açılarını anlamaları için sorun yaşadıkları kişilerin videoları izletiliyor. İzletilen videoların sonunda sevgi ve para arasında bir seçim yapmaları isteniyor. İzleyiciler üzerinde kalp ikonu olan duvarın önüne geçiyorlar. Aslında bir paravan olan duvar açıldığında, karşılarına küs oldukları yakınları çıkıyor ve duygusal anlar yaşanıyor.

Videoda minimal kullanılmış turuncu renk ve en sondaki logo dışında markayı belirten bir öge kullanılmaması, samimiyetin altını çiziyor. Herhangi bir slogan kullanılmamasına rağmen JWT Amsterdam’ın yaratıcı ortağı Bas Korsten, verilen mesajın, bankanın “gelişim” değerini yansıttığını belirtiyor.

Hollandalıların %62’si para meseleleri nedeniyle düzenli olarak tartışıyormuş.

Kampanya, Hollandalıların %62’sinin mali konularda tartışma yaşadığı ve bunun anlaşmazlıklara neden olduğunu gösteren araştırma temel alınarak hazırlanmış. Ancak ajansa göre kişilerin sosyal deneye katılması bile bu anlaşmazlıkların çözümüne yönelik atılmış birer adım, çünkü katılımcılara deneyim bir ING Bank kampanyası olduğu bile ilerleyen safhalarda söylenmiş.

Bir bankadan “Paranın lafı olmaz” cümlesini duymak biraz tuhaf gelebilir ama ING Bank, sevginin parayı yendiğini bu deneyle kanıtlıyor.

The post ING Bank “Paranın lafı olmaz” diyor appeared first on Campaign Türkiye.

Charles Schwab yeni kampanyasıyla ilham veriyor

$
0
0

Finansal hizmetler söz konusu olduğu zaman firmalar genellikle güç ve güven gibi kavramlar üzerine giderler ancak Charles Schwab yeni kampanyasıyla duygusal bir noktaya dokunup ilham veriyor.

Charles Schwab müşterilerinin ilham veren hikayeleri Vimeo iş birliğiyle yayınlanıyor.

Yatırım danışmanlığı, emeklilik ve birikim gibi konularda finansal hizmetler sunan Charles Schwab yeni kampanyasıyla alışkanlıkları değiştiriyor ve izleyicilerine “Geleceğinizi sahiplenin” mesajını veriyor. Markanın hikaye anlatımı ve operasyonlardan sorumlu yöneticisi Kirstin Falk, bu yaklaşım konusunda “Eğer müşterilerimiz kendi finansal durumlarını ve hayatlarını sahiplenirlerse, daha iyi sonuçlar alır ve daha iyi yaşamlara sahip olurlar” açıklamasını yapıyor.

Charles Schwab ilham veren hikayeler anlatıyor

Vimeo’yla iş birliği yapılarak hayata geçirilen kampanya kısa belgesellerden oluşuyor. Her bölüm farklı bir soru üzerinde şekilleniyor ve farklı bir hikaye anlatımı formatı kullanıyor. Serinin “Why This Road?” isimli üç bölümden oluşan parçasında yapımcılar, hayatları planlamadıkları bir yönde gelişen üç kişinin hikayesini anlatıyor. Bunlardan biri, kanser olduğunu öğrendikten sonra hastalığıyla savaşmaya ve daha sonrasında insanlara yardımcı olmak için kariyer değiştirmeye karar veren kameraman Chris Yacoubian’ın hikayesi.

Why This Road: Chris Yacoubian from Objekt Films on Vimeo.

Bir diğer hikayede, denizde kaybolan ve kurtarılana kadar 20 saat boyunca yüzmek zorunda kalan balıkçı Bill Durden‘ın hikayesi anlatılıyor. Her bölüm, Charles Schwab müşterilerinden birinin ilham verici hikayesi üzerine kurgulanıyor. Kısa belgesel serisi dünya çapında 11 milyon izlenme rakamına ulaşarak Vimeo’da yayınlanmış en başarılı markalı içerik oldu.

Markanın ikinci serisi olan “Why Not Now?”da hikayelerini izlediğimiz karakterlerin Charles Schwab müşterisi olduğuna dair bir bilgi, hatta markanın kendisi bile bulunmuyor. Sadece videoların sonunda “Own your tomorrow / Geleceğinizi sahiplenin” sloganını görüyoruz.

Müşterilerinin hikayelerini özenle toplayan ve ilgi çekici bir şekilde sunan Charles Schwab, “içerik pazarlama” alanının bir marka için ne kadar iyi sonuçlar verebileceğini de ortaya koyuyor. Bu alanda daha fazla bilgi sahibi olmak için “İçerik pazarlamasında üç başarı örneği” yazımızı inceleyebilirsiniz.

The post Charles Schwab yeni kampanyasıyla ilham veriyor appeared first on Campaign Türkiye.

Nicolas Roope: Yapay Zeka

$
0
0
Nicolas Roope: Yapay Zeka
Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?Nicolas Roope, Poke Kurucu Ortağı ve Kreatif Partneri
Yapay zeka yaratıcılığı besler, bu nedenle ondan korkmak yerine hepimiz oyuna dahil olmalı ve yaşarken öğrenmeliyiz.

Teknoloji konusunda anlaşılması gereken en önemli grafik, furya döngüsüdür. Sektörünüzün neden yanlış zamanda, yanlış şeylere yatırım yaptığını ve uzun vadeli düşünenlerin bu riskli oyunda büyük kazançlar sağlama nedenlerini anlatır.

Reklam, yeni olanı ve özgünlüğü yüceltir. Her zaman daha önce yapılmamış olana kapılırız çünkü yenilik bizim kestirme yolumuz, manşetlerimiz ve bakışları üzerimize toplama garantörümüzdür.

Ve teknoloji her zaman daha yüksek bir dalga yarattığı için her gün toplayacak yeni bir şey, kapı kapı dolaşıp satılacak bir yenilik getirir.

Ancak hepimiz senkronize olarak aynı anda, aynı yenilikleri görüyoruz. Her yıl pek çok fikir doğuyor ama biz aynı kaynaktan içmeye devam ediyoruz. Birbirinin yankısı olan pek çok yeni fikir ve girişim doğuyor. Sıkılıyoruz ve onları bir kenara atıyoruz. “Yine mi bir QR kod, yine mi paralaksla gezilen bir site, yine mi bir robot, chatbot, drone” ve daha niceleri…

Bunların hepsi bir döngüden daha kısa sürede gerçekleşti. Dolayısıyla daha teknoloji ekosisteme yeni girmişken, rolü belirginleşmeye başladığında ve gücünün asıl kaynağı tanımlandığında, biz çoktan çekip gitmiştik. En çok kazananlar ise teknolojide uzun vadeli oyunu oynayan ve yolculuk süresince öğrenenler oldu.

AI (yapay zeka) konusunda furya döngüsünün en dik yokuşundayız ve “şişirilmiş beklentiler zirvesi”ne yaklaşıyoruz. Alışılageldiği üzere, yükselmekte olan bu teknolojinin günümüzdeki anlamlı uygulamalarını kavramadan önce, hemen “robotlar bizi nasıl işimizden edecek” sohbetlerine girdik.

AI’ın “hayal kırıklığı çukuru”na hızla yaklaşıyoruz çünkü teknolojiyle şimdiye kadar yaptığımız şeyi aynen tekrarlıyoruz: Uygun olduğu için değil, yeni olduğu için üzerine atladık. Hevesimizi kıran sonuçlar aldığımızda sazansı yaklaşımımızı değil, teknolojinin yetersizliklerini suçlayacağız. Ve bu kolay olacak çünkü diğer herkes de aynısını yapacak.

2017’de kafaları meşgul eden konu, robotların işlerimizi elimizden alıp almayacağıydı. Bu durum mümkün olmakla birlikte, daha gerçekleşmesine yıllar var. Farklı bir grafiğe referansla bizler henüz robot – insan benzerliğinin “tekinsiz vadisi”ndeyiz. Neredeyse oradayız ama tam olarak değil. Dövmeli robotların yaratıcılık ringinde çatır çutur brief parçaladığı günlerin gelmesine daha çok var.

Herkesle aynı yöne koşmak ve ortamı test etmek arasında büyük fark var.

Ne var ki AI şimdi burada ve son derece güçlü. İletişim sektöründe çalışıyoruz ve her bir müşteriyle gerçekten konuşup etkileşime geçen, önceki tüm konuşmalarda geçen en ufak detayı bile hafızasına alıp sonraki etkileşimine taşıyabilen bir teknolojiye sahibiz.

İnteraktif medya, müşterilerin cevaplara ulaşmak için bilgiler arasında yolculuğa çıkmasına olanak tanımıştı. Şimdi ise sormaları yeterli, çünkü süreç boyunca onları ellerinden tutup yönlendiriyor, ilerlerken en iyi algoritmik tahminleri yapıyoruz.

Bu öngörü geleceğin desteksiz otomasyon getireceği tahmini olabilir ancak gerçek şu ki, bu teknolojiyi kullanmak için de şu anda işimizi yapmak için harcadığımız kadar enerji, içgörü ve yaratıcılığa ihtiyacımız olacak. İletişim, özellikle otomatize edildiğinde, kendi sesini ve değerlerini belirlemek için yaratıcılığa ihtiyaç duyar. İçerik bir ihtiyaç olmaya devam eder, size gerçek dünyayı sunabilmesi gerekir.

Teknolojiyle ilgili bir diğer deyişe göre “etkiyi kısa vadede gereğinden fazla, uzun vadede ise olduğundan az hesaplıyoruz” ve bu da furya döngüsüyle uyumlu bir tavır. Bu bize, kısa vadede aşırı heyecanı dizginleyip dikkatli adımlar atma, uzun vadede ise kaçınılmaz düşüşle birlikte gelecek şüpheleri durdurup kayıtsızlık çölünü geçme şeklindeki başarılı stratejiyi uygulamamız gerektiğini söylüyor.

Herkesle aynı yöne koşmak ve ortamı test etmek arasında büyük fark var. Her ne kadar körlemesine benimsemeyi tavsiye etmesem de bir kenarda durup beklemek yerine olaya dahil olup süreç içinde öğrenmeyi öneririm. Bu yeni fenomene özgü durumlardan biri, sunduğu bazı içgörülerin sadece içine girdiğiniz zaman elde edilebiliyor olması.

İcra kurulu başkanımız Arthur Sadoun bir yıllık ödül paramızı biriktirip Marcel’in projesine yatıracağımızı söylediğinde pek çok kişinin ağzı açık kaldı. Ancak hepimiz nefeslerimizi tutup Marcel’in ilk fısıltılarını beklerken, proje çoktan başarılı olmuştu. Bizler konuşmak yerine bir şeyler yapıyor, deniyor, deneyim ediniyoruz. Sunduğu nihai ürün insan yaratıcılığı olan, çok uluslu bir şirketin karmaşasıyla AI’ın nasıl başa çıkacağını izlediğimiz bir yolculuk içindeyiz. Yaratıcı kaynaklarımızı daha iyi bir noktaya getirebileceğimizi biliyoruz, sadece yaptığımız işi daha mekanik, ham araçlarla gerçekleştirmek son derece karmaşık ve incelikli hesaplar gerektiriyor. Daha birinci günümüzde öğrenmeye başlamıştık bile.

AI’ı ister bir müşteri arayüzü olarak düşünelim, ister hizmetleri geliştirecek bir araç olarak kullanalım ya da ürünleri etkinleştirme veya rafine etme yolu olarak ele alalım, pek çok farklı amaca hizmet etme potansiyeli bulunuyor. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak, atılacak ilk adım. AI giderek daha kolay erişilir olduğunda ve ucuzladığında, bir şeyler yapmayı mümkün kılan gruplar büyüdüğünde, ilk denemeleri yapmak, en iyi meyveleri toplamanın kolay adımları olacak. Bunlar da bizi furya döngüsünün sonundaki hazine havzasına ulaştıracak.

 

Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

 

The post Nicolas Roope: Yapay Zeka appeared first on Campaign Türkiye.

Jonathan Masterson: Ses ve görüntü

$
0
0
Jonathan Masterson: Ses ve görüntü
Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Jonathan Masterson: Ses ve görüntüJonathan Masterson, MediaCom Ses ve Görüntü (AV) Yöneticisi
2018’de iş birliğini kutlayıp üretilen harika içeriklerin keyfini, bize sunulan en iyi ekranda, tüketicilerin markalarımızla güvenli bir ortamda etkileşime girdiği bilinciyle çıkaralım.

2018’de AV alanında hepimizin sokaklara dökülüp dans etmesini sağlayacak büyük mevzunun (yeniden) şu haykırış olmasını gerçekten istiyorum: “TV ölmedi ve sinema saklandığı gölgelerin arasından çıktı!” Kendi iletişim araçlarımız konusunda duyduğum heyecanı nasıl bastırabilirim? Düşünsenize, 2017’de gayrimeşru Snow ejderhaya dönüşürken izleyiciler diken üstünde oturuyordu; Channel 4 Great British Bake Off finaliyle ikinci en yüksek izleyici kitlesine ulaştı ve bütün ülke Little Boy Blue’nun finalindeki mahkeme sahnesini izledikten sonra bir süre tatile çıkarmaya ihtiyaç duydu.

Eskiden sadece tekrarları göstermekle ünlü olan TV kanallarının ortaya çıkardığı pırlanta değerinde programları saymaya burada yerim yok ama şu anda yeni ve orijinal içerikler üretiyorlar. Aynı zamanda İngiltere sineması Güzel ve Çirkin’den Dunkirk’e uzanan bir yelpazede hit üstüne hit çıkardı. Bilet satışları son 12 ay içinde (Ekim 2017’ye kadar) %20 arttı ve ben bu satırları daha Star Wars serisinin son filmi ve Justice League vizyona girmeden yazarken, bilet fiyatlarının da %3 artması bekleniyor. Aslına bakarsanız, bu yıl hasılat bazında İngiltere’nin en çok izlenen 10 filmi, tüm bilet satışlarının yaklaşık %25’ini oluşturdu. Böyle bir yılın ardından 2018’den nasıl tek bir şey bekleyebilirim ki? Yapamam! AV bundan daha büyük bir kavram ve bu nedenle yerimize geçip not almamızı gerektirecek üç tema olacak: iş birliği, deneyim ve ölçeklenebilir evrim. Peki bununla ne kastediyorum?

Yerimize geçip not almamızı gerektirecek üç tema olacak: iş birliği, deneyim ve ölçeklenebilir evrim.

İş birliğine, oyun sahasını dijital devlere karşı benzersiz bir güvenli ortamda dengelemek için ihtiyacımız var. Araştırmalar TV ve sinemanın, özellikle reklamcılar temel performans göstergelerini (KPI) marka geliştirme metriklerine karşı koyduğunda, birbirini tamamladığını gösteriyor. Filmleri izlediğimiz ortamı takdir edersek, kademeli erişimi artırmak için sinemayı TV ile iş birliği içinde kullanmak mantıklı. Bununla birlikte tekil medya kanalları arasında da iş birliği yapmamız önemli.

İster birlikte daha iyi çalışan, Thinkbox’ın sesini güçlendiren İngiltere televizyon yayıncıları, ister benzer içerik değerlerine sahip Avrupalı muadilleriyle ittifak yapan İngiliz yayıncılar olsun, TV birlikte çalışarak, çevrimiçi video akışı servislerinin ortaya koyduğu global tehdide karşı mücadele etmeli. TV reklam verilecek en güvenli yer; içerikleri dünya standartlarında, altın dönemini yaşıyor ve geniş kitlelere hitap ediyor. Rekabet iyi bir şey, bizi daha iyi olmaya teşvik ediyor. Bu süreçte ITV ile Channel 4’un yeni yöneticileri bazı merak uyandırıcı kararlar da vererek, kendi yayıncılarına meydan okumaları için liderlik edecekler.

Bu iş birliği gerçekleştiği zaman (Martta Big TV Festivali’nde halka açık olarak) reklamcılar TV konusunda yeniden heyecan duymaya başlayacaklar. Ne tür bir marka olursanız olun, marka güvenliği teminatına ihtiyaç duyarsınız. TV bu ortamı sağlar, müşterilerine gönül rahatlığı ve kanıtlanmış yatırım geri dönüşleri (ROI) sunar.

MediaCom’da tüm medya çalışmalarını tüketici deneyimi bakış açısıyla planlıyoruz. Yaptığımız iş medya veya cihazla ilgili değil, tüketicinin ne göreceğini ve bununla ilgili ne hissedeceğini düşünüyoruz. Bu yıl tüketici için harika bir yıl olacak çünkü teknoloji ve prodüksiyonun büyüyüp daha iyi bir hal alması sayesinde izleyecekleri içerikler daha derin bağlantılar taşıyacak.

Giderek çoğumuz içerik izlemek için kullandığımız araçlardaki teknolojinin kalitesini yükselteceğiz. Oturma odamıza ekranları giderek büyüyen 40 ila 50 inch televizyonlar hakim, izleyiciler en iyi deneyimi talep ettikleri için sinema perdeleri de üst modelleriyle değiştiriliyor. Bununla birlikte 3D’nin büyük kardeşi sanal gerçeklik geliyor. Yenilenmiş ve erişilebilir teknoloji sayesinde tüketicinin deneyimi geliştirilecek.

2018’in ikinci yarısında teknolojik bir atılım olarak sanal gerçeklik cihazlarını göreceğiz. Bunlar sayesinde reklamcıların, evlerdeki televizyonlar veya 4DX sinema perdeleri aracılığıyla, hedef kitlelerine yeni ve heyecan verici yollarla ulaşmaları mümkün olacak. FIFA Dünya Kupası bu teknolojinin kalkışa geçip üzerine eklemeler yapılabilecek gerçek bir platform olması için bariz ortam hazırlıyor. Bu teknoloji, birlikte çok iyi çalışan iki ağır top olan TV ve sinemanın özellikle 2018’de birbirini tamamlayabileceği bir diğer yol. Heyecan verici ama tabii ki burada bitmiyor.

2013’te lansmanı yapılan Sky AdSmart, reklamcılara çığır açan bir fırsat sunuyor. 2018’de izleyiciye özel ölçeklenebilir TV reklamları evriminin meyvelerini toplamaya başladı. Televizyonlar daha büyük, berrak ve akıllı olmakla birlikte, İngiltere’de tablet penetrasyonunun ilk kez yavaşlamasıyla daha çok eve girmeye başladı. Aslında TV dizilerinin %44’ü dijital ortamda izleniyor. Peki yetişkinler ve gençler bu içerikleri izlemek için hangi cihazları kullanıyor? Doğru bildiniz, televizyon. Yayıncıları da hesaba kattığımız zaman bu rakam %71’e ulaşıyor (Ofcom verilerine göre) ve reklamcılara yeni bir fırsat sunuyor.

İzleyiciye özel TV reklamları, ana ekran yoluyla benzersiz hedefleme olanakları sunarak medyayı çok farklı bir şekilde kullanabileceğimiz anlamına geliyor. Şimdi geleneksel televizyon yayınını (burada fire hâlâ markanın başarısı için ölçülebilir) izleyiciye özel çevrimiçi kullanımla birleştirebilir, marka için güvenli ortamlarda erişimi artırıp ve etkileşimi güçlendirebiliriz.

O halde 2018’de iş birliğini kutlayıp üretilen harika içeriklerin keyfini bize sunulan en iyi ekranda, tüketicilerin markalarımızla güvenli bir ortamda etkileşime girdiği bilinciyle çıkaralım; çünkü AV önemlidir.

 

Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

The post Jonathan Masterson: Ses ve görüntü appeared first on Campaign Türkiye.

McDonald’s, elleri üşüyenlere sıcacık bir sürpriz yaptı

$
0
0

İstanbul’da uzun süredir beklediğimiz kar sonunda yağmaya başladığı zaman, McDonald’s elleri üşüyenlere küçük bir sürpriz yaptı. Pazartesi günlerini  ücretsiz ‘kahve günü’ ilan eden marka, ilk kahvelerini Beşiktaş’ta elleri üşüyenlere ikram etti.

İstanbul’a ilk karın düştüğü günlerde Beşiktaş’a özel bir raket kuran McDonald’s, rakete dokunanların el sıcaklıklarını ölçtü. Raket hem ellerin ne kadar soğuk olduğunu belirtiyor hem de kullanıcılara boş bir bardak veriyordu. Bu bardakla McDonalds Beşiktaş restoranına giden kullanıcılar sıcacık kahvelerini alma ve ücretsiz kahve kampanyasından ilk yararlananlar olma şansına sahip oldular.

Künye

Reklamveren: McDonald’s Türkiye

Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL

CCO: İlkay Gürpınar

ECD: Volkan Karakaşoğlu

Yaratıcı Ekip: Orkun Önal, Tolga Mutlu, Ali Yiğit Gümüş

Genel Müdür Yardımcısı: Tuğyan Çelik

Marka Ekibi: Ender Orfanlı, Tuğçe Asrak, Melike Orhon

CSO: Toygun Yılmazer

Stratejik Planlama Ekibi: Mert Tuncer, Elif Kansız

Prodüksiyon Ekibi: Erman Karahisarlı, Eren Bakırcı

Prodüksiyon Şirketi: Bobin

Yönetmen: Ece İşbilen

Medya Ajansı: OMD

The post McDonald’s, elleri üşüyenlere sıcacık bir sürpriz yaptı appeared first on Campaign Türkiye.

Wes Anderson çekse böyle olurdu: Re/Max reklam filmi serisi

$
0
0

Gayrimenkul danışmanlığı ve emlak bayiliği şirketi Re/Max için Camp + King tarafından hazırlanan reklam filmi, Wes Anderson filmlerinden alışık olduğumuz sahneleri karşımıza çıkarıyor. Biraz daha doygun renkler görsek, Re/Max reklam filmi serisi için kesinlikle “Wes Anderson çekse böyle olurdu” diyeceğiz.

Re/Max reklam filmi serisi, farklı ailelerin kendilerine özgü ihtiyaçlarına odaklanıyor.

Hemen reklamların temel özelliklerini sıralayalım:

  • Tiyatro sahnesi gibi stilize kareler ve kusursuz mizansenler
  • Parlak renkler ve keskin geçişler
  • Tenenbaum ailesi sıralamasıyla dizilmiş ilginç, soluk tenli karakterler
  • Büyümüş de küçülmüş çocuklar ve sevimli hayvanlar
  • Dikkat çekici kostümler, parlayan rujlar, neşeli müzikler

Re/Max reklam filmi serisi bu beş maddeyle özetlenebilir.


Televizyon, dijital ve sosyal medya için çekilmiş filmlerde farklı aileler ve kendilerine özgü ihtiyaçları ortaya koyuluyor. Re/Max temsilcileri, bu ihtiyaçları karşılayacak en uygun daireleri buluyor ve ev sahiplerinin yüzlerindeki dev gülümseme daha da devleşiyor.

Isle of Dogs’u saymazsak, bir süredir haber alamadığımız Wes Anderson’ın görsel tadını özleyenlere, Re/Max reklam filmi serisi önerilebilir. Tabii bunun yerine “Wes Anderson’ın yönettiği en iyi reklamlar” içeriğimize de göz atmak isteyebilirsiniz.

The post Wes Anderson çekse böyle olurdu: Re/Max reklam filmi serisi appeared first on Campaign Türkiye.

Campaign Agency & Brand of the Year’da erken rezervasyon için son gün

$
0
0

Bugün, 15 Mart 2018 Salı gecesi gerçekleştirilecek Campaign Agency & Brand of the Year’da erken rezervasyon için son gün. Masanızı seçmek ve erken rezervasyona özel indirimli fiyatlardan yararlanmak için vakit azalıyor.

1968 yılında İngilterede kurulmuş, günümüzde dünyanın en büyük reklam, medya ve pazarlama iletişimi platformu olarak devam eden Campaign tarafından İngiltere, Asya Pasifik, Japonya, Kore, Çin, Avustralya, Yeni Zelanda ve bölgesel daha birçok bölge tarafından farklı formatlarda 30 yılı aşkın süredir düzenlenen Campaign Agency & Brand of the Year ödülleri, Campaign Türkiye tarafından da hayata geçiriliyor.

Campaign Agency & Brand of the Year platformunda, ajans ve markaların sadece yaratıcılığı ve kampanyalarının etkinliği değil, 1 yıl içinde gerçekleştirdikleri performans bütünsel olarak değerlendiriliyor.

Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan Campaign Agency & Brand of the Year ödüllerinde marka ve ajansların son 1 yıl içerisinde (1 Ocak 2017 – 31 Aralık 2017 tarihleri arasında) pazarlama iletişimi, reklam ve halkla ilişkiler alanında toplam 153 yarışma taranarak bu yarışmalarda ödül kazanmış olan 296 ajans ve 665 marka veya şirket değerlendirmeye alınmıştır. Değerlendirmeye alınan ulusal, bölgesel ve global yarışma programları düzenlendikleri yıl, başvuru sayıları, kaç ülkeden başvuru olduğu, kapsam vb. kriterler baz alınarak farklı katsayılar ile hesaplanır.

Geçtiğimiz günlerde Campaign Agency & Brand of the Year’da marka ve ajansların 2017 yılında ulusal ve uluslararası yarışmalardan kazandığı ödüllerin yer aldığı agency ve brand shortlist’leri açıklanmıştı. Ödül töreniyle ilgili tüm detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

Campaign Agency & Brand of the Year’da erken rezervasyon dönemi indirimlerinden yararlanmak ve masanızı seçmek için tıklayın.

The post Campaign Agency & Brand of the Year’da erken rezervasyon için son gün appeared first on Campaign Türkiye.


Cheil Worldwide, Türkiye şubesinde üst düzey yapılanma

$
0
0
Cheil Worldwide, Türkiye şubesinde üst düzey yapılanma

Cheil Worldwide, Türkiye şubesinde Ocak ayında başlayan yapılanma, üst düzey yönetim kademesindeki değişikliklerle devam ediyor.

Mehmet Özkanoğlu

Cheil Dubai bölge ofisinden Peter Park’ın CEO, Cheil Güney Kore merkez ofisinden Hochul Shin’in CFO olarak görevlendirilmesinin ardından, 2013 yılından itibaren müşteri hizmetleri, dijital ve iş geliştirme departmanlarının yöneticiliğini yürütmekte olan Mehmet Özkanoğlu, executive director olarak atandı. Özkanoğlu, yeni dönemde creative, perakende ve etkinlik departmanlarına da liderlik edecek.

Yeni yapılanma, ajans bünyesindeki farklı hizmet departmanları arasındaki eşgüdümü arttırmayı ve network’ün globaldeki güçlü entegre çözüm deneyimlerini Türkiye pazarına daha etkin bir biçimde yansıtabilmeyi hedefliyor.

The post Cheil Worldwide, Türkiye şubesinde üst düzey yapılanma appeared first on Campaign Türkiye.

Claire Beale: O nasıl bir yıldı öyle

$
0
0
Claire Beale: O nasıl bir yıldı öyle

Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Claire Beale: O nasıl bir yıldı öyleClaire Beale, Campaign Global Yayın Yönetmeni
Vay be, yıla bak. Kimin aklına gelirdi ki, değil mi? Ocak ayında böyle olacağını kimse düşünmemişti. Resmen akıllara zarar. Ne biçim bir yıkım oldu. Fiyuff.

Tabii ki, diyorsunuz, 2017’de bunun sinyallerini alıyorduk. Kuşkusuz. Ama gerçekten de bu kadar olayın, bu hızda, böyle korkunç sonuçlar doğuracak şekilde gerçekleşeceğini düşünüyor muydunuz? Sadece 12 ayda bunca değişim!

Doğru, büyük danışmanlık şirketleri daha 2017’de ajans pazarından minik minik tırtıklamaya başlamıştı. Dolayısıyla Accenture/Deloitte 2018’de Interpublic Grup/WPP/Omnicom/Publicis Grup şirketlerini satın aldığında, buna ancak Adam & Eve/DDB’nin üst üste beşinci kez Agency of the Year ödülünü kazanması kadar şaşırabildik. Ancak Roth/Sorrell/Wren/Sadoun’u terk etme hızları, bütün grubu paramparça etmeleri, ikincil önemdeki varlıkları satmaları, ajans markalarını birleştirmeleri ve sektörün en iyi yaratıcı yeteneklerini kaybetmeleri hepimizin nefesini kolektif şekilde kesti. Şu anda bazı müşterilerin şirketleri için yaratıcılık, ancak parasını ödeyerek sahip olabilecekleri bir ek hizmet.

Ve elbette, 2018’in medyada meydana getirdiği sallantı, 2017’ye damga vuran güvenilirlik krizleri ve şeffaflık talepleriyle kendini çoktan göstermişti. Ancak holding şirketlerinin hisse fiyatları, vadelerin sürekli olarak ileri atılması ve medya ajansları arasındaki (bazen kendi yaratıcı kardeşleriyle) yeniden markalandırma çalışmaları, bununla birlikte, bazı pazarlamacıların medya bütçelerini yeniden kontrol altına almak için yaptıkları çarpıtmaların etkisi inanılmaz oldu. Elbette tüm medya ajanslarını aynı kefeye koyup yolsuzlukla suçlamamak gerekiyordu ama 2018’de yapılan temizliğin zamanının çoktan geldiği de pek fazla kişi tarafından sorgulanmadı.

Marka güvenliği ve reklam sahtekarlıkları 2017’nin büyük olaylarıydı. Peki kimse bu kadar çok markanın 2018 dijital reklam bütçesini bu derecede kısmasını bekliyor muydu? Programatik reklamcılık (en azından tanım olarak) öyle bir toksik düzeye ulaştı ki, sektörün sözlüğünden tamamen çıkarılmak zorunda kaldı. Peki ya basılı reklamların yıl sonuna kadar Lazarus gibi dirilip böyle bir performansa ulaşacağını kim tahmin edebilirdi ki?

Diğer yandan, pek çok icra kurulu başkanının pazarlama yöneticilerini uzun vadeli marka geliştirme ve sürdürülebilir büyüme (ve şirketten ayrılmama) konularında teşvik ettiğini ve kısa vadeli satış faaliyetleri gibi tehlikeli alışkanlıklardan uzaklaştığını görmek çok güzel. 2017’nin sonunda #BenDe büyük hız kazanmıştı ama İngiltere’nin reklam ve pazarlama sektöründe kimsenin kellesini almamıştı. Ne var ki, 2018’de şirketler hiç zaman kaybetmeden yeni İK uygulamalarını yürürlüğe soktu ve tacizi mümkün olduğunca erken aşamalarda saptayıp kökünü kazımak için gereken hamleleri yaptı. Dolayısıyla bazı büyük isimlerin sektörü terk etmelerine ve kadınların yükselmeleri için yer açmalarına hiç şaşırmadık. 2018 sonunda, iş dünyasındaki genç insanlar, eşit fırsatlar bulabileceklerine daha çok güvendiklerini, sektörün azınlıklara daha açık ve destekleyici hale geldiğini belirtmeye başladı.

Tüm bunlar,  saygıdeğer ve farklı kültürleri bir araya toplayan yeni ve/veya bağımsız ajansları taze ve yeni yaratıcı yaklaşımlar geliştirmeye daha çok teşvik etti. Kim (Nils Leonard dışında demek istiyorum) derdi ki Uncommon, 2018’de en çok peşinden koşulan kreatif işlerin beşini alacak? Ve pek çok büyük girişimcinin yeni bir start-up kurmak için 2018’deki bu iklimi kovalayacağı kimin aklına gelirdi? Şu anda butik yaratıcı ajanslardan oluşan heyecan verici bir topluluk sektöre yön veriyor.

2018’le ilgili bir diğer harika olay, (sağduyulu) eğlencenin geri dönüşü oldu. Sektördeki bütün zeminler ayaklarımızın altından kayarken, 2018’de hayatın eğlenmeden çalışmak için çok kısa olduğuna ve işimizi yaparken kahkahalar atabileceğimize karar verdik. Bu neşeli ortam, devam eden ekonomik çöküşe ve hasar görmüş müşteri güvenine rağmen, sektörün yılı daha iyimser tamamlamasına yardımcı oldu.

İşte bu kadar. 2018 böyle bir yıldı. Sizin yılınız nasıl geçti?


Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

 

The post Claire Beale: O nasıl bir yıldı öyle appeared first on Campaign Türkiye.

Elidor, el alem ne derse desin, yolundan dönmüyor

$
0
0

Unilever’in saç bakım markası Elidor, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe sayılı günler kala “el alem ne derse desin, biz böyle yaşarız” diyerek kadınların gücünü bir kez daha vurguladığı kampanyasıyla karşımızda. Geçen yıl “Güç doğamızda var” sloganıyla yayınladığı reklamında kadının ve doğanın gücünü özdeşleştiren Elidor, bu yıl da hep kendi yolunda olan kızlara her zaman destek olacağını söylüyor.

“El alem ne derse desin, biz böyle yaşarız.”

İstanbul’un pek çok noktasında çekilmiş reklam filminde, farklı yaşlardan ve stillerden kadınların karşılaştıkları “sıradan, alışılagelmiş” baskıları ve karşılarına çıkarılan tüm engellerden kurtulmalarını izliyoruz. Filmde en çok dikkat çeken nokta ise elbette “El Alem Collection” olarak gördüğümüz tasarımlar. Hoodie, çanta ve gömlek üzerinde gördüğümüz, bir noktada karşımıza toka ve sticker olarak da çıkan tasarımlar son derece karakteristik ve göz alıcı. Üstelik, söylenenlere göre reklam filmdeki ürünlerin tasarımları yakın bir zamanda satışa sunulacakmış.

Cindy Lauper eşliğinde el alem ne derse desin! 

Reklamda kadınlar, Cindy Lauper’ın efsanevi şarkısı Girls Just Want To Have Fun eşliğinde kendilerine dayatılan sınırları ortadan kaldırıyorlar. Biraz da sembolik bir şekilde duvarlara yapıştırılmış “el alem” posterlerini yırtmak, “kızdan pilot olmaz” sözüne aldırmadan şapkasını takıp kabine girmek, şapkasını çıkarıp pembe saçlarını ve dövmelerini göstermekten çekinmemek, Elidor kızlarının “el alem ne derse desin, biz böyle yaşarız” deme yöntemlerinden birkaçı olarak gösteriliyor.

Reklam filminin yönetmeni, daha önce Red Cross, Amnesty International, Converse gibi markalara hizmet vermiş olan Henry Scholfield. Manajans imzalı kampanya, sosyal medyada #hepkendiyolumuzda etiketiyle devam edecek.

 

Reklam künyesi

Reklamveren: Unilever

Ajans: Manajans J. Walter Thompson
Yaratıcı Yönetmen: Sami Basut
Yaratıcı Ekip: Ümit Taşlı, Deniz Ergin, Doğu Göçük, Aytaç Şahin, Yiğit Durdağ, Ecem Yurdagül, Oktay Metin, Cem Yönetim, Nurgül İletir, Öykü Özver
Müşteri İlişkileri: Leslie Krespin, Ece Özyurt, Sevim Özgür
Strateji Direktörü: Berkant Avcı
Prodüksiyon Ekibi: Ahmet Bayık, Zeynep Türkmen, Çağrı Erdoğan
İnteraktif İletişim Direktörü: Emre Süvari
Proje Yöneticisi: Emrah Dalgıç
Sosyal Medya Ekip Lideri: Bahriye Sarıkaya
Dijital Müşteri İlişkileri: Gizem Balta
Dijital Metin Yazarı: Bengü Turna
Prodüksiyon Şirketi: PToT film
Yönetmen: Henry Scholfield

The post Elidor, el alem ne derse desin, yolundan dönmüyor appeared first on Campaign Türkiye.

Helen Edwards: Pazarlamacılar için üç temel soru

$
0
0

Alanında uzman isimler, yakın gelecekte iletişim sektöründe bizleri nelerin beklediğini anlattı. Buna göre, gelişen teknolojiyi ve datayı kullanmaları halinde mobilden sosyal medyaya, kültürel trendlerden reklam ajanslarına kadar çeşitlenen pazarı bekleyen fırsatlar neler?

Helen Edwards, Passionbrand Ortağı
Tahmin edilemez olaylar, anında değişen müşteriler, saldırgan rakipler ve sallantılı ekonomik hareketler karşısında kazanacağımız her başarı, çok çalışarak ve birazcık şans sayesinde gelecek.

Pazarlama seminerlerinde atölye çalışmalarının klasiklerindendir, oturumun sonlarına doğru, yeni marka konumlandırması sonunda kararlaştırılmışken ekip, stratejiyi aksiyona dönüştürmek niyetiyle, katarsise yol açan üç soru sorar: “Ne yapmayı bırakmalıyız?”, “Ne yapmaya başlamalıyız?”, “Kazanmanın kısa yolları neler?” Eğer günün ilk kısımları eziyet gibi geçtiyse bu, ağzını açıp gözünü yummak için mükemmel bir andır. Tahtanın önündeki zavallı, yeni görünümünü kazanmış markanın başarı şansı yakalamak için benimsemesi gereken tüm değişiklik, problem ve fırsatları güç bela not almaya çalışır. O halde yıla aynı üç soruyla başlayalım ama bu kez daha genel bir seviyeye, kendimize uyarlayalım ve pazarlamacılar olarak kişisel itibarımızı daha da parlatmak, seçtiğimiz disiplinde daha da başarılı olmak için neler yapabileceğimize bakalım.

 

Neyi yapmayı bırakmalıyız?

Basamaklama: Nerede başladığınızdan bağımsız olarak, mutlaka başınız göğe erip “kendini gerçekleştirme” bulutları arasında yerini alacak. Ya da daha kötüsü, dünyayı kurtarmaya çalışacaksınız. Yayından önce yapılan son uygulamada, bağlantıları oluşturan tüm basamaklar mutlaka atılacak ve siz bir şampuanın ya da yer temizleyicinin, hiçbir açıklama olmadan, “özgürlük” ya da “insanlık” çağrıştırdığı bir absürtlükle karşı karşıya kalacaksınız. Merdiveni atın. Çünkü o, bizim disiplindeki en çok kullanılmış ve gereğinden fazla değer biçilmiş sahne malzemesi.

Araştırmacıların ağzından her çıkanı yegane gerçek kabul etme:

Araştırmacılar onlarca tüketiciyle konuşur ve bilgileri verme sürecinin yarısına gelmeden bütün insanlığın düşüncelerini anlatıyormuş gibi yapmaya başlarlar. Yanlı olurlar ama bunu bilmezler. Çok az veriden çok fazla değer çıkarırlar. Neticede onlar da insan. Biz olsak aynı şeyi yapardık. Yapmayın.

Başarı hikayelerini dinlemek:

Dikkat çeken mesleki başarıları dinleyip onları geriye doğru takip etmenin ve o noktaya gelmelerini sağlayan sihirli bileşenleri uygulamaya çalışmanın hatalı olan kısmı, olumsuz durumları hesaba katmamaktır. Örneğin yılın en büyük üç ticari başarısında X bileşeni varsa, bu X bileşenini kullanmanın mantıklı olduğunu düşünürüz. Ama daha geniş açıdan bakarsak ve X bileşenini kullanmış tüm işletmelerin elde ettiği sonuçları incelersek, belki bazılarının iflas ettiğini görürüz ve hemen fikrimizi değiştiririz.

Aşırı iş birliği yapmak:

İş birliği ısırgan otu çayı gibidir. Birazı iyidir ama hangi noktada duracağını bilmen gerekir. Yeni pazarlama stratejisi aylarca gecikmişse ve en basit karar için 23 kişinin onayı gerekiyorsa, o noktadasındır.

Eksene oturtma

Şimdiye kadar medyada “pivot to paid”, mobilde “pivot to vertical video”, dijital teknolojide “pivot to passive” kavramlarını duyduk. Öyle kelimeler var ki, evrimin sürekliliği asıl gerçekken, sanki tek bir kavram her şeyi değiştirmiş gibi hissettirir. İşte bu da o kelimelerden biri. Pivot / eksen kelimesini yasaklayın. Onu ekibinizin PowerPoint sunumlarından söküp atın. Siz bir pazarlamacısınız, kendi ekseni etrafında dönen bir derviş değil.

 

Ne yapmaya başlamalıyız?

Finans, idari işler ve İK’yla dost olun:

Gidip onları görün, birlikte bir kahve için. Eğer gerekiyorsa, bunu yapmak için bir uçağa atlayın. Onlara ihtiyacınız var ve ilk etapta öyle düşünmeseler de onların da size ihtiyacı var. Ancak disiplinlerarası etkileşimi tanımlayan şey, ihtiyatlılıktır. Tanıdığım en iyi pazarlamacılar bu güç odaklarıyla derin bağlar kurar ve onları erken aşamalarda fikirlere dahil ederler. Ayrıca bu, “pazarlama”ya en geniş anlamıyla hükmettiğinizden emin olmanızın ve kendinizi iletişim mahallesiyle sınırlandırmamanızın yoludur.

Araştırmanızın nirengi haritasını çıkarın:

Akademik dünyada ideal olan budur ve ödenecek bedelin daha büyük olduğu ticaret dünyasında, akademide olduğundan daha büyük önem taşır. Bunun anlamı, kalitatif ve kantitatif arasına farklı metodolojiler de eklemek, altta yatan mevzuları ortaya çıkarmak ve kanıtlarla desteklemektir. Hızlı değil ama “pis” de değil.

“Dijital”i pazarlamanın bir parçası olarak kabul edin:

Dijital ayrı bir kutuda kendi uzmanlarına, diline ve gizemli yöntemlerine sahip bir şey değil. Ayrıca sadece iletişim bağlamında değil, ticari faaliyetin kendisine uyarlanması konusunda da daha detaylı düşünün.

Müşteri olun:

Gerçekten kendi ürününüzü ve hizmetinizi uzun süre, anlamlı bir şekilde tüketin. İnternetten pahalı markalı ürününüzü satın alın ve size sevgisiz bir karton kutu içinde gelmesinin nasıl hissettirdiğini öğrenin. Kılık değiştirip kendi otelinizde bir gece kalın ve gürültü nedeniyle ne kadar az uyuyabildiğinizi görün. Kendi iletişim merkezinizi arayın, bitmeyen menüler içinde tuşlaya basıp durun ve salak gibi 45 dakika telefonda bekleyin. Gerçek marka iletişimini yaratan deneyimler bunlardır ve bunları doğru yapmanın yolunu bulana kadar diğer her şeyi durdurmanız iyi olabilir.

Daha hızlı ilerleyin:

Özellikle global pazarlamacılar için geçerli. Büyük bir global yeniden konumlandırma projesinin birinci aşamasında benimle çalışan bir analist, hamile olduğu için ikinci aşamada yer alamayacağını söyledi. Doğum izninden döndüğü zaman hâlâ birinci aşamadaydık. Yeni bir marka konumlandırması üretmek, yeni bir insan üretmekten daha zor olmamalı.

 

Kazanmanın kısa yolları neler?

Kısa yol falan yok. Olgun meyveler aşağıdaki dallarda bulunmuyor. Güvenilmez meslektaşlar, tahmin edilemez olaylar, anında değişen müşteriler, saldırgan rakipler, gemi azıya almış yıkıcılar, sallantılı ekonomik hareketler ve titrek tedarik zincirleri karşısında biz pazarlamacıların kazanacağı her başarı, çok çalışarak ve en azından birazcık şans sayesinde gelecek.

Bunlar bir yeni yıl yazısında okumak için pek de ilham verici olmayabilir ama doğrusu bu. Şu anda gerçek dünyadayız, pazarlama seminerinde değil.


Kapak dosyasında yer alan öngörülerin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

The post Helen Edwards: Pazarlamacılar için üç temel soru appeared first on Campaign Türkiye.

En unutulmaz deneyim aşk!

$
0
0
En unutulmaz deneyim aşk!
14 Şubat Sevgililer Günü için hem tüketiciler hem de pazarlamacılar tarafında tartışmalar şöyle dursun, dünyada bu özel gün için hayata geçirilen deneyim pazarlaması fikirlerine buyurun birlikte bakalım.

En unutulmaz deneyim aşk!

Sevgililer Günü iletişimi, markaların, Anneler Günü ve Babalar Günü’nden sonra en çok kafa yorduğu ve yatırım yaptığı özel günlerden biri. Toplumda Sevgililer Günü’nü sevenler, önemseyenler, eleştirenler ya da görmezden gelenler arasındaki tartışma süre dursun, özel günler ekonomisi dolayısıyla da marka yatırımları tüm hızıyla devam ediyor. Büyük prodüksiyonların, çarpıcı indirim tekliflerinin yanında Sevgililer Günü’nü küçük bir sosyal medya postu ile kutlamayan marka hemen hemen yok.

Reklam klişelerinin tamamının kullanıldığı iletişim yaklaşımlarından, tüm klişeler ile dalga geçilen prodüksiyon fikirlerine kadar Sevgililer Günü kampanyalarında hemen her şey denenmiş gibi. Büyük aşkları kutlayanlar, bekarları sahiplenenler, Sevgililer Günü’nü tüm sevdiklerine olan sevgilerini göstermek için bir vesileye dönüştürenler… Gök kubbe altında bu güne dair işlenmemiş içgörü, verilmemiş mesaj kaldı mı?

Kimilerine göre hala yılın en romantik günü olan 14 Şubat için hem tüketiciler hem de pazarlamacılar tarafında tartışmalar şöyle dursun, dünyada bu özel gün için hayata geçirilen deneyim fikirlerine buyurun birlikte bakalım:

En unutulmaz deneyim aşk!Online düğün planlama servisi Zola, Amerika’da Sevgililer Günü’nde “Aşk Hikayeleri” için yollara düştü.

Retro bir karavan ile Amerika’yı 2 ay boyunca karış karış gezen Zola, çiftlerin özel ve çarpıcı aşk hikayelerini toplamayı hedefliyor. Kampanya için “Modern Love” podcast ile anlaşan Zola, en çarpıcı hikayeleri online olarak yayınlıyor.

Harward Business Review’a göre, günümüz tüketicileri/alışverişçileri ancak elleriyle temas edebildikleri markalara ilgi duyuyorlar ve bağlanıyorlar. Hatta insanların %56’sı mağazaları sadece merak ettikleri ürünleri ellerine alıp, dokunarak incelemek için ziyaret ediyor.

Zola online düğün planlama hizmeti, bu sevimli roadshow ile tüketicileriyle sahada ilk defa yüzyüze buluşuyor. Podcast yayın iş birliği sayesinde ise insanlar en özel aşk hikayelerini anlatarak; paylaşmanın gücünü ve motivasyonunu hissediyorlar.

Zaman değişiyor, araçlar değişiyor ancak hikaye anlatmanın ve dinlemenin gücü hiç eskimiyor.

Sevgililer Günü’nün hiç değişmeyen klişelerinden biri de “son dakikacılar” ya da “unutanlar.” Markaların desteğine en çok ihtiyaç duyanlar da şüphesiz, bu tüketiciler.

Snickers, bu unutkanlığı fırsat bilerek, konuyu “Açken Sen Sen Değilsin” kampanyasının bir mesajı haline dönüştürdü. Üstelik kampanyayı mesaj iletişimden, bir “kurtarma operasyonuna” dönüştürerek, unutulmaz bir deneyim yaşatmayı da başardı.

Metro istasyonuna yerleştirilen “açken unutkan olursun” mesajlı dev billboard’daki “unutkan” kelimesi, insanların kullanabileceği Sevgililer Günü kartları ile oluşturuldu. 15 Şubat’ta ise kutlama kartları “Unuttuğum için üzgünüm” kartları ile değiştirilerek, iletişime devam edildi. Her bir billboard’da 3000 farklı mesaj içeren kartlar bulunuyordu ve kartlar kullanıldıkça, yerine yenileri ekleniyordu.

Sevgililer Günü ve çikolata, ayrılmaz iki parça gibi. Ancak normal şartlarda, Snickers bu okazyon için en uygun marka sayılmaz. Bununla birlikte, doğru içgörü ile marka mesajına bağlanan bu deneyim fikri, Snickers’ı da Sevgililer Günü kutlamasının önemli bir parçası haline getirdi. Dahası insanlara ses getiren bir deneyim yaşattı.

En unutulmaz deneyim aşk!Online çiçek sipariş markası Interflora, insanların aşk mesajlarını televizyona taşımak için bir kampanya başlattı. Aşk mesajlarını videoya kaydedip Interflora ile paylaşan 500 kişi arasından 28 kişinin mesajı reklam kuşağında yayınlandı.

Pedigree, insanların köpeklerine duydukları aşkı selfie çekerek paylaşmak isteyenlerin imdadına yetişen bir yenilik ile karşımızda: Selfiestix.

En unutulmaz deneyim aşk!Akıllı telefonların üzerinde takılan küçük bir aparata köpeklerin bayıldığı ödül ürünü Pedigree DentaStix yerleştiriliyor. Böylece köpeğiniz kamera dışında başka bir yere bakamaz oluyor. Mükemmel bir selfie için tek ihtiyaç duyulan şey, kıpırtısız bir şekilde kameraya kitlenmiş bakan köpekler.

Bu basit yenilik, hayvanseverler arasında hızlıca yayılırken, Pedigree deneyimi bir adım öteye taşıyarak, bir selfie yarışması düzenliyor. Köpekleri ile en iyi selfie’lerini paylaşanlara köpek maması hediye ediyor.

2017 yılında başlayan bu kampanya, 2018’de geliştirilmiş hali ile devam ediyor. Selfie Stix app’in lansmanını takiben, uygulamayı indiren köpek sahipleri çeşitli avatarlar kullanarak fotoğraflarını daha da eğlenceli hale getirebiliyor. Şimdi ise sırada köpek aşkı ile yanıp tutuşanlar için Sevgililer Günü’ne özel avatarların lanse edilmesi var. 2016 yılında, köpeklerine olan aşkla yanıp tutuşanlar için İngiltere’de “Do Trust” sivil toplum örgütü unutulmaz bir deneyimi hayata geçirdi. Londra’daki Bubbledogs restoranı ile iş birliği yapan kuruluş, köpek sahiplerini, köpekleri ile başbaşa romantik bir akşam yemeğine davet etti. Köpekler ve sahipleri için özel menüler hazırlandı. Tanesi 17 dolardan satılan menülerin tamamı, sivil toplum örgütünde bağış olarak toplandı. Bağışlar, mikro çipi olmayan köpeklere çip takılması için kullanıldı. Ayrıca verilmek istenen mesaj, her türlü canlıya duyulan aşkın büyük, özel ve kutlanmaya değer olduğuydu.

Yine 2016’da Tesco müşterilerine, sepetteki ürünlerini baz alarak bir çöpçatanlık hizmet verdi.

Marka, 32 bekar alışverişçiyi sosyal bir deneye davet etti ve kendilerinden tipik market alışverişlerini yapmalarını istedi. Psikolog Rachel Morris, sepetteki ürünleri analiz ederek ve satın alınan ürünleri baz alarak, birbirlerine uyumlu olma ihtimali olan kişileri tespit etti. Örneğin, temizlik ürünlerine düşkün bir erkek alışverişçi ile domestik önceliklerinin yüksek olduğu tahmin edilen bir kadın alışverişçinin birbirlerine uyumlu olabileceği hipotezinden hareket ile bu iki alışverişçi romantik bir yemekte eşleştirildi.

Özel günlerinde tek taraflı mesaj iletişimleri yerine deneyim yaşatan ve anı ölümsüzleştiren kurguların çok daha etkili olduğunu biliyoruz. Çünkü mesajları unutuyoruz oysa deneyimler aklımızda ve kalbimizde iz bırakıyor.

Sevgililer Günün’üz kutlu olsun.

En unutulmaz deneyim aşk!Özgün Özkalay
Geometry Global Head Of Strategy & Client Services

 

 

 

Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye Şubat 2018 sayısında yayımlandı.

The post En unutulmaz deneyim aşk! appeared first on Campaign Türkiye.

Viewing all 14555 articles
Browse latest View live