Diesel‘in yeni reklam filmi tasarladığı kıyafetlerle hiçbir ilgisi olmayan, toplantı ya da konferans sürelerini minimumda tutmak için tasarlanan prototip bir kapsülü tanıtıyor.
Publicis İtalya imzası taşıyan fikirin çıkış noktası ise, ortalama bir ofis çalışanının kariyer hayatının yaklaşık % 50’sini yani neredeyse 9000 saatini katıldığı toplantılarda geçiriyor olması istatistiği.Diesel‘in kurucusu Renzo Rosso‘nun deneyimi ve mottosuda bu fikrin ilham kaynaklarından: “Aldığım en iyi kararlar, en hızlı aldıklarımdı.“
Moda markası, reklam kampanyası ile hızlı bir şekilde sonuca varıldığında, hayattan zevk alacak daha fazla zaman olduğunu kanıtlamayı amaçlıyor.
Künye
Reklamveren Diesel Ajans Publicis Italy CCO Cristiana Boccassini Kreatif Direktör Milos Obradovic, Mihnea Gheorghiu Art Direktör Giovanni Greco Metin Yazarı Enrico Pasquino Prodüksiyon Şirketi Bedeschifilm Yönetmen Tommaso Pitta
Yeni stratejisi doğrultusunda hazırladığı reklam filmi ile araç sahiplerinin karşısına çıkan Bridgestone yeni marka sloganı “Hayat ne getirirse getirsin, sonuna kadar git” ile izleyenleri hayatın her alanında, aldıkları her kararın arkasında durmak için cesaretlendiriyor ve sonuna kadar gitmeye davet ediyor. Teoman’ın seslendirdiği reklam filminde Bridgestone, müşterilerinin yaşam yolculuklarında her zaman yanında olduğunu vurguluyor.
Brisa’nın öncü markası Bridgestone, yeni stratejisi kapsamında, “Hayat ne getirirse getirsin, sonuna kadar git” söylemiyle sıra dışı bir reklam filmi yayınladı. Teoman’ın seslendirdiği reklam filminde sürücüler yaşamın sunduğu farklı yolculuklarda, kimi keyifli ve zorlu anlarda görülüyor.
Sektördeki alışılagelmiş “mutlu” sahnelerin yanı sıra Bridgestone, zorlu ve kritik anlarda hayat yolculuklarına devam edenlerin sonuna kadar gitmeleri için yanında olduğunu gözler önüne seriyor. Reklam filminde yaşamın zorlu ve keyifli anları hava ve yol şartları ile bütünlük içinde sunulurken, film kendi çizdiği yolda kararla ilerleyen bir sürücü ile son buluyor. Böylece marka hayatta ne istediğini bilen, hayallerinin peşinden gitmek isteyen herkesi, birlikte yola çıkmaya ve hayatın getirdiği ihtimallerde kesintisiz devam etmeye davet ediyor.
Bridgestone heyecan, zorluklar, hayaller, kaygılar, bitişler ve başlangıçları konu alan reklam stratejisi ile marka imajına yenilik katıyor. “Sonuna Kadar Git” söylemiyle güçlü bir etki yaratan film, Alametifarika reklam ajansı tarafından hazırlandı.
Künye
Reklamveren: Brisa Reklamveren Yetkilisi: Evren Güzel, Erdem Çetin, Tuğçe Öge, Yasin Küçük, Seda Gümüş Reklam Ajansı: Alametifarika Yaratıcı Yönetmen: Ozan Özüm Özbey, Odisseas Sevsevme Yaratıcı Ekip:Çağlar Kurtaran, Ali Can Savaş, Tuna Öngü, Burçin Perçin, Doğuş Kozal, Nurcan Sayılır Yönetmen: Eralp Vardar / Filmpark Stratejik Planlama: Seren Pala, Berra Katlav, Alara Akkamış Prodüksiyon:Övgü Akgürgen, Teğin Polat, Merve Haklı Müşteri İlişkileri: Duygu Yılmaz, Müge Bürge Post Prodüksiyon Şirketi:Filimişleri
Youtube’un “Ad Sequence” özelliği, reklamınızı geçen kullanıcıyı tekrar hedefleyebilmenize olanak sağlıyor ancak bir reklamı görmek istemeyen izleyiciye aynı reklamı göstermek, istenmeyen tepkilere neden olabilir. Mindshare Cif kampanyası ile bu sorunu çözüyor, hikaye anlatımını daha eğlenceli bir hale getiriyor.
Mindshare Cif kampanyasında yeniden hedefleme kullanıyor ama izlenmeyen reklamı tekrar tekrar göstermiyor.
Farklı bir yeniden hedefleme sistemi
Cif’in yeni “Power & Shine” serisi için hazırlanan reklam kampanyası, şu ana kadar Youtube dünyasında görmeye alışık olmadığımız bir kurguyu hayata geçiriyor.
Youtube’a yeni eklenen “Ad Sequence” özelliğinin farklı bir kurguyla kullanıldığı kampanyada, bir reklamı izlemeden geçen kullanıcı yeniden hedefleniyor ancak aynı reklamı gösterip tepki çekmek yerine farklı bir yol izleniyor. Bunun için Cif, izleyici reklamı her geçtiğinde kullanıcının karşısına özel olarak hazırlanmış farklı bir kreatif ile çıkarak hedefleme ve hikaye anlatımını eğlenceli bir dille birleştiriyor.
Kullanıcıya özel kreatifler
Reklam kampanyasının oyuncuları, daha önceki Cif kampanyalarında da görmeye alıştığımız Pelin Akil ve Anıl Altan çifti.
İzleyicinin karşısına ilk çıkan reklamda Pelin’in Anıl’ı sorguya çektiği ve evi kimseye görünmeden nasıl temizlediğini anlatmasını istediğini görüyoruz.
Eğer kullanıcı bu reklamı sonuna kadar izlemez ve geçerse, eğlenceli çiftimiz bu sefer izleyiciye kendilerini geçtikleri için ne kadar üzüldüklerini anlatan ikinci bir film ile karşılarına çıkıyor.
İkinci filmin de geçilmesi ihtimalinde, çiftimizi bu sefer ürünün özelliklerini çok daha hızlı bir şekilde anlattıkları üçüncü bir filmde izliyoruz.
Eğer izleyici üçüncü reklamı da izlemeden geçerse, sonunda geçemeyeceği ve çiftimizin “direkt konuya” girdikleri bir “bumper” mesajı ile karşılaşıyor.
İlk reklamı geçmeden sonuna kadar izleyen kullanıcıları ise daha sonra karşılarına çıkacak sürpriz bir teşekkür filmi bekliyor.
Künye:
Reklamveren: Unilever Türkiye – Cif Ajans: Mindshare & Wanda Digital
Dünyanın reklam ve pazarlama iletişimi alanında en etkili ajanslarını, pazarlamacılarını, markalarını, network’lerini ve holding şirketlerini listeleyen 2018 Global Effie Endeksi açıklandı. 24 Mayıs 2018 tarihinde açıklanan listede Avrupa’nın en etkili ajansı Mindshare Türkiye seçilirken, dünyanın en etkili ajans holding grubu WPP oldu.
2018 Global Effie Endeksi, 1 Ocak-31 Aralık 2017 tarihleri arasında dünya genelinde Effie Ödülleri’ne katılmış yarışmacılar arasından yapılan seçimle oluşturuldu. 3.476 finalist ve kazanan incelendi ve puanlar şu şekilde hesaplandı: Grand Effie 12 puan, Gold Effie 8 puan, Silver Effie 6 puan, Bronz Effie 4 puan ve finalistler için 2 puan.
Listede Türkiye’den 5 ajans yer alıyor
Bu sıralama içinde Avrupa’nın en etkili ajansı 88 puanla Mindshare Türkiye seçildi. Listenin 4. sırasında 58 puanla TBWA\Istanbul, 9. sırasında 51 puanla Y&R İstanbul, 12. sırasında 44 puanla Happy People Project ve 14. sırasında 40 puanla Publicis Istanbul da yer alıyor.
En Etkili Ajans Holding Grubu WPP
2018 Global Effie Endeksi reklamverenleri, markaları, ajansları, network’leri ve holdingleri de değerlendirdi. Bu yıl Unilever “En Etkili Reklamveren” seçilirken, “En Etkili Marka” sıralamasında bir numaraya Pepsi oturdu. Sıralamada McCann Worldgroup “En Etkili Ajans Ağı”, Sancho BBDO “En Etkili Ajans”, ACG Advertising Agency “En Etkili Bağımsız Ajans” seçildi. “En Etkili Ajans Holding Grubu” ödülünü ise WPP kazandı. Sir Martin Sorrell‘in CEO’luk görevinden istifa etmesi pek çok kişinin aklında soru işaretleri yaratmış olsa da WPP, tüm rakiplerini geride bırakarak zirveye oturdu.
Happy People Project ve Rafineri ilk 10’da
2018 yılının “En Etkili Bağımsız Ajansı” Budapeşte merkezli ACG Advertising Agency oldu. Sıralamada Happy People Project 8 numarada yer alırken, Rafineri de ilk 18. sıraya oturdu. Listenin Avrupa ayağında ise Happy People Project 5, Rafineri 10, Open Media 16 ve MG Media 18. sırada yer alıyor.
Facebook ve Twitter artık yalnızca doğrulanmış reklamverenlerin politik reklamlar yayınlamasına izin verecekler.Ayrıca, Facebook ve Twitter kullanıcıları, kimin reklamlara ödediğini ve reklama ne kadar para harcandığını görebilecekler.Bu yeni gelen kurallar ile sosyal ağlar, ABD seçimlerine dışarıdan etki etmeyi azaltmayı amaçlıyor.
Facebook ayrıca, yeni yönetmeliğinin sadece polis reklamları için geçerli olmadığını, ancak göç, sağlık hizmetleri, kürtaj ve medeni haklar gibi konuları içeren reklamlarda uygulanacağını açıkladı.Twitter da, yayınlanan reklamlar konusunda yeni bir politika uygulayacak, ancak şirket bu tür reklamların ayrı bir politika kapsamında olacağını söylüyor. Facebook’un yeni düzenlemeleri Perşembe günü yürürlüğe girdi ve Twitter, yeni düzenlemelerin 2018 Amerikan ara seçimlerinden önce bu yaz yürürlüğe gireceğini söyledi.
Daha geçen hafta 2.2 milyar dolar karşılığında PayPal’a satılan İsveçli finans teknolojileri şirketi iZettle, küçük işletmeleri direnişe davet eden bir reklam filmi yayınladı. Distopik bir kısa film gibi görünen iZettle reklamı, kendi yağında kavrulmaya çalışan küçük bir pastane sahibinin hikayesini anlatıyor.
2 dakikalık bir distopya
Amazon, Google, Facebook ve Apple gibi teknoloji devlerinin dünya ticaretini hızla ele geçirdiği günümüzde küçük işletmelerin hayatlarını bağımsız bir şekilde sürdürmeleri giderek zorlaşıyor. İsveçli finans teknolojileri şirketi iZettle, pek de uzak olmayan distopik bir dünyayı ele aldığı reklam filminde bu konuyu işliyor. Reklam filmi Blade Runner 2049 ve Black Mirror esintileri taşıyor.
Küçük bir pastane sahibinin her alana elini atmış, küçük şirketleri bünyesine katmış, tüm süreçlerini otomatize etmiş Giant Corp. karşısında hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor. Giant Corp. içinde hiçbir insani dokunuş olmayan seri üretim pastane ürünlerini büyük bütçeli reklamlarla desteklemekle kalmıyor, drone’lar sayesinde çok kısa sürede adrese de teslim ediyor. Küçük esnafa da kolayca ulaşıp düzenli olarak “Artık şirketini satma zamanın geldi” mesajı veriyor.
Direnişe davet
Geniş kitlelere hitap etse de Giant Corp. herkesin sevgisini kazanmış bir marka değil. Şehirde sürekli gösteriler düzenleniyor, insanlar otomasyonun ruhsuzluğuna direniyorlar. iZettle “For the Selfmade” kampanyasında bu direnişe dahil olduğunu dile getiriyor.
Stockholm merkezli yaratıcı ajans Edelman Deportivo imzalı reklam filminde iZettle, kişisellikten uzak otomasyona karşı olduğunu söylüyor ama ilginç bir durum var. iZettle daha geçen hafta finansal teknoloji devi PayPal’a 2.2 milyar dolar karşılığında satıldı.
Bankacılık hizmetlerinde demokrasi
Edelman Deportivo’nun başkanı ve kreatif stratejisti Matthias Ronge, konseptin oluşturulduğu sırada iZettle’ın henüz satılmadığını, ancak yapılan satışın konsepti daha da güçlü hale getirdiğini belirtiyor çünkü PayPal aslen bankacılık hizmetlerini demokratikleştirmek için kurulmuş bir şirket. Ronge, “Elbette büyük şirketler de bu platformları kullanabilirler ama iZettle ve PayPal, küçük şirketlere, büyük şirketlerin sahip olduğu olanakları sunuyor” diyor. Diğer yandan PayPal, küçük şirketler için hayatı zorlaştırmakla suçlanan bir marka.
İki dakikalık reklam filmi Sao Paulolu ikili Alaska tarafından çekildi ve prodüktörlüğü Iconoclast’a ait. Kampanyanın Google Maps üzerinde küçük işletmeleri gösteren bir veritabanı da bulunuyor. Öncelikle Stockholm’de başlayan çalışma İsveç’in tamamına ve farklı ülkelere yayılacak.
Spor Toto Süper Lig resmi yayıncısı beIN SPORTS Türkiye Galatasaraylı taraftarlar için özel bir hediye hazırladı. Platform, sezon boyunca atılan golleri, taraftarları 21. şampiyonluğun bir parçası haline getirmek için onlara hediye ediyor.
2017-18 sezonuna özel hazırlanan “Gollerin Gerçek Sahipleri” sosyal medya kampanyasını, dijital platformlar ve Twitter’da yayınladığı bir video ile duyuruldu.
19:05’te yayına giren kampanya kapsamında; bu sezon hem içeride hem de deplasmanda seyirci ortalaması rekoru kıran Galatasaraylı taraftarlar, şampiyonluğu getiren goller arasından yaptıkları seçimi, duyurunun tweet’ini alıntılayarak paylaşıyor ve istedikleri golün kendilerine özel hazırlanmış görselinin sahibi oluyor.
Şampiyonluğu getiren 75 gol tek tek çizildi
Hazırlık sürecinde, bu sezon Galatasaray’ın attığı 75 golün tamamının tek tek çizildiği kampanyada, proje sırasında gelen isteklere göre de real time çözümler üretiliyor. Projenin ilk gününde gerçek zamanlı olarak 2000’e yakın gol talebinde bulunan taraftarlar, 2. günde de gollerin sahibi olmaya devam edecek.
Ramazan’da muhabbetler artıyor, paylaşımlar coşuyor. Türk Telekom‘dan Ramazan’a özel reklam kampanyası da Şanslı Tarifesi’nin hediyelerini tanıtarak herkesi bu coşkuyu davet ediyor.
Türk Telekom’un yeni reklam filminde kalabalık bir aile iftardan sahura dışarıda keyifli vakit geçiriyor, Ramazan’ın neşesini ve mutluluğunu internette paylaşıyor.
Concept imzalı filmin prodüksiyonunu Kala Film, yönetmenliğini ise Onur Erdem üstlendi.
Künye Reklamveren: Türk Telekom Reklamveren Yetkilileri: Hakan Dursun, Barış Karataş, İrem Kaya, Gözde Çiftlik Reklam Ajansı: Concept Kreatif Direktör: Kerem Özkut Yaratıcı Grup Başkanları: Umut Dizdar, Sedat Dündar Yaratıcı Ekip: Oğuzhan Atliman, Kerem Aydın, Kadir Özdemir, Burcu Özkök, Elif Setenci, Orkut Yalçın, Iris Marka Grup Direktörü: Özge Öncül Marka Ekibi: Buket Arca Han, Merve Karaçelik, Pürnur Dikbaş Stratejik Planlama: Tuğay Güven, İpek Kardeşler Ajans Prodüktörleri: Mert Turan, Canan Polat, Hilal Kınalıada Prodüksiyon Şirketi: Kala Film Yönetmen: Onur Erdem
Markası için reklam sunarken müşteri havalimanı deneyimini geliştirmenin bir yolu olarak Kit-Kat, São Paolo havaalanında yolcuların uçuş kartlarını tarayabildikleri ve uçuşları rötarlı kalkacaksa karşılığında Kit-Kat kazandıkaları bir kampanya başlattı.
Nestlé, Kit-Kat serisine yeni bir marka aktivasyonu sağlamak için hava yolcularını şaşırtmak ve sevindirmek için veri ve yaratıcılığı bir araya getirdi.São Paolo havaalanında bulunan özel bir satış makinesi, yolcuların biniş kartlarını taratarak uçuşun gecikmeli listede olması halinde ücretsiz bir Kit-Kat çikolatası yolcuları sevindiriyor.
Bu çaba, reklam ajansı JWT ve Kit-Kat’ın 60 yıldır başarılı bir şekilde yönetilen, küresel “Have a Break” kampanyasının bir parçası.Bununla birlikte, ortak tüketici ağrı noktasına yaratıcı, anında ve akılda kalıcı bir çözüm sunmak için ilgili müşteri bilgilerini kullanan markanın ilk aktivasyonu.
Künye
Reklamveren Kit-Kat Ajans J. Walter Thompson Brazil Yönetmen Aline Lata CCO Ricardo John ECD Humberto Fernandez Kreatif Direktör Érico Braga, Roberto Vilhena Kreatif Ekip Diego Ferrite, Caio Gandolfi, Felipe Revite Yapımcı Maísa Delgado, Sérgio Costa Prodüksiyon Şirketi Landia
#WomenCannes topluluğu Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nde kadının görünürlüğünü artırmak ve reklamcılıkta cinsel istismara ışık tutmak amacıyla kadınlara siyah giyinme çağrısı yaptı.
Anonim kolektif, 18-22 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek festivale katılan ve ajanslarda çalışan kadınlara, reklam sektöründe ayrımcılık ve cinsel tacizle karşı karşıya kalan kadınlarla dayanışma içinde olma ve güvenli bir ortam sağlama amacıyla çağrıda bulunuyor.
Grubun web sitesinde şu açıklama yer alıyor: “Cannes, reklamcılık sektöründeki kayda geçmiş ya da geçmemiş cinsel istismar haberlerine sahne oluyor. Bu yaşananlar ortaya dökülmedikçe, kadınlar daha yüksek pozisyonlarda yer almadığı ve ödül almak için sahneye çıkmadıkları sürece, bu durum değişmeden devam edecek.”
“Bu nedenle bu yıl Cannes’da dayanışma ve güven ortamı sağlamanın bir ifadesi olarak siyah giyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, daha iyisini hak eden birçok kadın geri planda kalmaya devam ediyor.”
Topluluk adına konuşan bir üye: “Tonumuz kadınların ödüllere aday olmasının ve kazanmalarının bir kutlaması olacak.”
#WomenCannes’ın web sitesinde ayrıca reklamcılık endüstrisinin her yerine nüfuz etmiş cinsel taciz ve cinsiyet eşitliği problemlerine dikkat çekmeyi hedefleyen #TimesUpAdvertising hareketinin hashtag’i de bulunuyor.
Görünen o ki, 71. Cannes Film Festivali’nde cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken 82 kadının protestosu Cannes Lions’a sıçradı.
WPP ve Kantar Millawrd Brown tarafından her sene yürütülen BrandZ çalışması, markaların iş performansı, ürün performansı, konumlandırılması ve faaliyet alanındaki liderliği gibi çeşitli kriterlere dayanan bir marka değerlemesi oluşturuyor. Bu sene 13’ncüsü düzenlenen çalışmada Dünyanın en değerli 100 markası sıralamasında göze çarpan bir sektör var:En iyi 10 listesindeki markaların 8’i teknolojik.Bu sektör tek başına, sıralamanın toplam değerinin% 56’sını oluşturuyor.
Sıralamada markaların kümülatif değeri, Çin markalarının %47, Amerikan markalarının %23, Fransız markalarının da %18 artışıyla birlikte % 21 arttı. Listede Google yine ilk sıradaki yerini korudu ve bir kez daha en değerli marka oldu. Apple da ikinci basamaktaki yerini korurken, Amazon ise Microsoft’u geçerek üçüncü sıraya yerleşti. Online oyunlar, uygulamalar, mesajlaşma gibi hizmetleri olan Çinli teknoloji şirketi Tencent ise beşinciliği Facebook‘dan aldı.
Güvenli bir şifre belirlemek zor. Pek çok platformda farklı şifreler kullandığımız için hatırlamak daha da zor. Yapı Kredi darbukacı tavşan reklamında bu problemi ele alıyor ve Göz ID ile mobil bankacılığa girişin ne kadar kolay olduğunu eğlenceli bir reklam filmiyle anlatıyor.
Üye olduğumuz platformlar arttıkça şifre hatırlamak daha büyük bir problem haline geliyor. Her yerde 1234 gibi şifreler kullanan biri değilseniz, büyük harf, küçük harf, özel karakter, rakam derken hesabını bloke etmeniz işten bile değil. Yapı Kredi’nin Göz ID teknolojisi bu problemi ortadan kaldırıyor, mobil uygulamaya girerken sizi gözünüzden tanıyor.
Yapı Kredi darbukacı tavşan reklamı Punch’ın yaratıcı fikri, Kraken’in prodüksiyonu ve Jingle House’un hareketli müziğiyle Göz ID teknolojisini oldukça hareketli, eğlenceli ve sevimli bir şekilde tanıtıyor.
Reklamveren: Yapı Kredi Reklam ajansı: Punch Reklamveren temsilcileri: Arda Öztaşkın, Özge Bakırcalı, Ceren Gençceylan, Serkan Han Yaratıcı ekip: Ali Musa Paça, Mert Şentürk, Koray Öztürk, Aslı Filis, Mehmet Güven Prodüksiyon şirketi: Kraken Müzik: Jingle House
Otomotiv şaheserleri için en büyük gösteri olan Grand Basel‘in yeni reklam filminde, ödüllü aktör Idris Elba’nın otomobil tutkusuyla tanışın.Grand Basel fuarı, bu eylül, İsviçre’nin Basel kentindeki küresel turuna başlıyor.Reklam filmi ile de otomobil sevdalılarına özel bir görsel önizleme şansı sunuluyor.
Filmde, Idris Elba otomobilleri başyapıtlara dönüştürenin ne olduğunu ve “Bir arabaya ruhunu veren nedir?” sorusunun cevabını arıyor.“No Limits” ve “King of Speed” gibi televizyon programlarında yer alarak otomobil meraklıları ile yaşadığı deneyim sayesinde Idris Elba, otomobilleri bir kültürel varlık olarak konumlandırmak için mükemmel bir temsilci.
Film, aslen Fiat üretim tesisi olarak tasarlanan ancak dünyanın en büyük otomobil fabrikasına dönüşen İtalya’nın Torino kentindeki ikonik Lingotto otomobil fabrikasında çekildiği için özel bir anlama da sahip.Bu sayede, izleyiciye otomobiller ve sanat, tasarım, mimari ve yaşam tarzı arasındaki bağlantı gösteriliyor.
Idris Elba’nın yer aldığı filmdeki dört otomobil geçmiş, şimdiki zaman ve geleceği temsil ediyor.Aktör, çarpıcı 1978 model Lancia Sibilo Bertone‘un yanı sıra 2015 model Zagato Mostro‘nun da şoför koltuğuna oturuyor.Dahası, filmde 1931 model Alfa Romeo 6C 1750 GS Zagato ve 2018 model GFG Sibylla da yer alıyor.
Künye
Reklamveren Grand Basel Ajans Jung von Matt / Limmat Kreatif Direktör Samuel Wicki Art Direktör Michelle Danilschenko, Jannic Mascello Proje Yöneticisi Adrian Haut, Fiona Gottwald, Jan Rohleder ECD Dennis Lück Yönetmen Elias Ressegatti Sinematografi Daryl Hefti Prodüksiyon Şirketi Chocolate Films Yapımcı Michela Trümpi Müzik We Are All Astronauts Ses Efektleri Peter Bräker Ses Jingle Jungle
Büyük Baskı Merkezi (BBM) Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf İlbak ve BBM Genel Müdürü Müyesser Berk Yağız ile Büyük Baskı Merkezi’ni ve şirketin uluslararası hedefli büyüme modellerini konuştuk.
BBM Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf İlbak ve BBM Genel Müdürü Müyesser Berk Yağız
Büyük Baskı Merkezi (BBM), Türkiye’de her ebatta dijital ve ofset baskı yapabilen ve hızla globalleşen bir marka. 2010 yılında taşındığı 8.000 m²’lik üretim tesisinde reklam sektöründe kullanılan iç ve dış mekan reklam görsellerini her türlü baskı ve malzeme seçeneği ile müşterilerine sunuyor. BBM, baskı yaparken iş güvenliğini ve çevreyi de oldukça önemsiyor. BBM Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf İlbak konuya verdikleri önemi, “Piyasaya kalite getirmeye çalışıyoruz. Özellikle iş güvenliği çalışmalarına çok fazla önem veriyoruz. Çevreye de oldukça duyarlıyız. BBM politikası olarak bünyemizden solvent boyaları çıkardık. İnsan sağlığına uygun ürünler kullanıyoruz. Bunun için uluslararası geçerliliği olan sertifikalar temin ediyoruz ve buna uygun ürünler kullanmaya gayret ediyoruz. Keşke bütün sektör bu şekilde çalışsa… Ülkemizde de insanın hakikaten değerli olduğu ve insanların iş yerlerine saygı duyduğu özverili bir çalışma ortamı diliyoruz.” sözleriyle açıklıyor.
“Rakipler bakımından da çok mütevazı davranamıyoruz. Bu işe hakikaten ciddi emek verdiğimiz için bu konuda çok iddialıyız.”
Müjde Bayındır 2005 yılından beri faaliyet gösteriyorsunuz. Büyük Baskı Merkezi’nin sektördeki konumlandırmasından söz edebilir misiniz?
Yusuf İlbak Aslında 2005 değil de 1998’de baskı sektörüne başladık. Açıkhava reklamcılığıyla başlayıp, kartvizit, katalog, broşür gibi matbu evraklar da basıyorduk. Sonra bir ara verdik, o dönemde özellikle dijitalde de bir gelişim vardı. 2005 yılına kadar dışarıdan hizmet alıyorduk. Dışarıdan hizmet alırken de birtakım sorunlarla karşılaştığımız için tekrar kendi yerimizi kurma ihtiyacı doğdu. 2005 yılında kendi yerimizi kurduk. O gün bugündür de devam ettiriyoruz. Konum anlamında açıkhavada bizim çapımızda bir tesis bilmiyoruz. O dönemde arayışımız açıkhava olduğu için çok ciddi yatırım yaptık. Ofset, serigraf ve dijital olarak baskı yapan tek yerdik. Serigraf, Avrupa’da ve dünyada neredeyse yasaklandığı için bünyemizden çıkardık. Bu ebatlarda açıkhavada ofset çalışan tek firmayız. Çünkü daha büyük ebatlar daha çok ambalaj sektöründe çalışılıyor. Dolayısıyla rakipler bakımından da çok mütevazı davranamıyoruz. Bu işe hakikaten ciddi emek verdiğimiz için bu konuda çok iddialıyız.
Resmi platinyum partneri olduğumuz 3M’in verdiği MCS garanti sertifikası ile globalde de markaların kurumsal renklerini birebir yakalama taahhüdü veriyoruz. Bütün makinelerimizi renk yönetim programına adapte ederek tüm makine ve malzemelerde aynı renk kalitesini %100’e yakın oranda yakalıyoruz.
Müyesser BerkYağız Yusuf Bey’in söylediklerine katılmakla beraber, BBM 2005 yılında sektörün farklı ihtiyaçları ve müşteri çeşitliliği doğrultusunda bir yöne gitmeye başlamış. Tüm matbu evraklar bunun içinde var: Araç giydirme, büyük binaların giydirmeleri, mağaza içi giydirmeler gibi farklı yöne kaymalar var. Bunların tamamı markalar tarafından reklam alanı olarak kullanılıyor. İhtiyaçlar büyüdükçe BBM’in hizmet yelpazesi de genişliyor. O ihtiyaçlarla birlikte satış ekiplerinin de gelişmesi ve büyümesiyle beraber BBM, dört bir taraftan her bir müşteriye hizmet eder hale gelmeye başlamış. 2005’ten 2018’e çok ciddi bir yol alınmış durumda. Şu an BBM’in en önemli özelliği kendi dalında başka bir alternatifinin olmaması. Evet, herkesin makineleri var herkes bir şeyler üretmeye çalışıyor. Ama burası için, tek bir yerden her şeyin alınabileceği daha büyük bir dijital baskı merkezi diyebiliriz. Amacımız o yelpazeyi daha da genişleterek lider konumumuzu devam ettirmek. Bunun için de sektördeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bu konuda çalışan bir pazarlama ekibimiz var, Ar-Ge faaliyetleri yürütülüyor. Şu anda yurt dışında neler var diye takip ediliyor. Çünkü biz şu an Türkiye’de bir yeri takip edemeyiz. Bizim kategorimizde, bize öncülük edecek başka bir firma yok.
Artık internet üzerinden alımlar da başladı. Bu baskı için de geçerli. Biz de bu gelişmeyi gözardı etmiyoruz. Orada da çok ciddi bir pazar var. Direkt tüketicinin kendi istediği ürüne sipariş verip eline ulaşması gibi… Bunların tamamının doğru zamanda doğru yatırımlarla yapılması çok önemli. BBM de bu alanlara doğru yavaş yavaş kayarak, gözünü yukarıya dikmiş büyümeye devam eden bir firma.
“Biz şu an Türkiye’de bir yeri takip edemeyiz. Bizim kategorimizde, bize öncülük edecek başka bir firma yok.”
Müjde Bayındır Bugün baskı sektöründe nasıl bir ortam var ve şirketler arası rekabeti şekillendiren unsurlar nelerdir? BBM bu rekabetin neresinde yer alıyor?
Yusuf İlbak Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve bu ülkenin bir gerçeği var: Herkes fiyat odaklı. Dolayısıyla “bir m² kağıdı kaça, folyoyu kaça basıyorsun, araç giydirmeyi kaça yapıyorsun” sözlerini ne acıdır ki ulusal firmalar da dikkate alıyorlar. Ama bizi onlardan ayrıştıran bir özelliğimiz var: Türkiye’de özellikle kampanya dönemlerinde kampanyalar çok erkenden gönderilmiyor.
Size işletmemizden de söz edeyim: Fabrikamız 8.000 m², baskı, araç giydirme, ambalaj, paketleme ve ofis alanlarımız var. Bunun 2.000 m²’sini sadece dijital baskı yapan makinelere ayırdık. Türkiye’de tüm kampanya dönemlerindeki açıkhavadaki işlerin tamamı bize programlı olarak gelse 1 hafta içerisinde hepsini basıp verebilecek durumdayız. Ama hiçbir zaman bu şekilde çalışamıyoruz. Haftalık düzenli bir iş akışı olmadığı için yıllarca bunu denememize rağmen bu usulü bozamadık. Bir şekilde “müşteri her zaman haklıdır” mantığıyla devam etmek zorunda kaldık. Mesela Avrupa’da ofsetle ilgili bir talebin minimum 1 hafta öncesinde gelmesi gerekiyor. Dijitalde de minimum 5 gün önceden gelmesi gerekiyor. Ama bize gece saat 12.00-01.00’de müşteriden iş gelebiliyor. Bunu yarın sabah istiyoruz diyorlar ve biz onu basıp göndermek zorundayız. Dolayısıyla hem fiyatımızla hem de hızımızla öne çıkıyoruz. Bu kalitedeki hizmetin sürekliliği için de makine ve ekipman ihtiyacımızın %40 fazlası kadar yatırım yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Rekabette de bu şekilde öne çıkıyoruz diyebiliriz.
Müyesser Berk Yağız Hayat biraz acımasız ve Türkiye’nin gerçekleri de belli zaten. Her bir sektör zorlu bir süreç yaşıyor. Doğal olarak ilk kesilen bütçeler pazarlama bütçeleri. “Satın almada bütçeyi korumalıyım” mantığı çok baskın. Bu zor süreci karşılıklı olarak zararsız atlatabilmek adına hem müşteri tarafı hem de tedarikçi olarak bizler kendi tarafımızda birtakım fedakarlıklar yapmalıyız ve yapıyoruz da.
BBM’in nasıl kurulduğunu ve nerelere geldiğini anlattık. BBM’in en büyük özelliği zaten önemli partnerlerle çalışıyor olması. Bu partnerler de dünya çapında kalitesi tescillenmiş makine ve malzeme üreticileri. BBM bu markaların tamamını globalden birebir alım yaparak yürütüyor ve malzemelerin önemli bir bölümünü ithal ediyor. Bu haklı bir gurur aslında; çünkü buraya gelene kadar büyük bir emek var. Rekabeti şekillendiren şey, evet para. Satınalma mantığında ben hep söylerim: Hem karnım tok dursun hem çörek bütün olsun olmuyor. Yapılan her bir hizmetin de bir karşılığı olmalı. BBM kurulduğu günden beri sektörde iddialı bir marka. Büyük ve orta ölçekli birçok firma ile çalışıyoruz. Bizden faal olarak hizmet alan yaklaşık bine yakın marka var. Bu çok ciddi bir sayı. Çünkü bizim için önemli olan her kesime dokunabilmek. Dolayısıyla rekabeti şekillendiren şeylerden biri para iken bir diğeri de hizmet. Müşteri ucuza aldığı zaman beklentisi karşılanmadığı takdirde bir hayal kırıklığı yaşayabiliyor; sonrasında bize dönüş yapabiliyor. Ya da bizi daha önceden bilip denemek isteyenler de oluyor. Bu süreçlerde bir yandan biz de pazar araştırması yapıp rakiplerimizi mutlaka analiz ediyoruz; müşteri ihtiyaçlarını anlamaya çalışıyoruz. Ayrıca amaç sadece bir kağıda ya da herhangi bir malzemeye baskı yapmak değil, orada her bir çalışan kişinin emeği var; onun da bir ederi var mutlaka. Böyle değerlendirilmesini istiyoruz. Çünkü Türkiye’de bu değere henüz yeni yeni önem veriliyorsa da global markalar bunu bize her zaman soruyor: Çalışanlarınızı kaç iş günü çalıştırıyorsunuz, mesaileri var mı? Bu tarz kuralların Türkiye’de de yaygınlaşacağını ve her kurumun bu konuya özen göstereceğini umut ediyoruz; çünkü bunlar tüm tarafları rahat ettirecek süreçler aslında. Dolayısıyla BBM bu rekabette hep daha iyi ve kaliteli işleri müşterilerine sunmaya çalışarak yoluna devam ediyor.
Amacımız, büyük yatırımlar yapmaya devam ederek sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda sayılı şirketler arasına girmek. Şu an ihracatımız var ama neden Avrupa’da bir üretim tesisimiz olmasın?
Müjde Bayındır 2018 yılı sizin için nasıl geçiyor? Önümüzdeki dönemler için programınızda neler var?
Yusuf İlbak Her sene büyüme hedeflerimizi gerçekleştirerek yolumuza devam ediyoruz. 2017 hedefini tutturduk. 2018’de de daha iyi olacağını tahmin ediyoruz. Şu ana kadar da 2018 yılı gayet olumlu ilerliyor.
Müyesser Berk Yağız Zor bir 2017 geçirdik. 2016 yılının ikinci yarısının da etkisiyle 2017 başında çok sancılı ve karamsar bir tablo vardı. Bizim için de zorlayıcı bir süreçti. Ama sonrasında tüm sektörler elbirliğiyle bir şeyler yapmaya çalıştı çünkü hayat devam ediyor. 2018’de de 4 ayı bitirdik. Fena olmayan bir büyüme ile devam ediyor BBM. Muhtemelen 2018’de hedeflerini de gerçekleştirecek. Yine çok zorlayıcı bir yıl var önümüzde. Ülkede ya da dünyada yaşanan herhangi bir olay her şeyi değiştirebiliyor. Örnek vermek gerekirse Nisan ayında 2 büyük kampanya vardı; görsel onayları bile alınmış baskıda son aşamaya gelinmişti. Fakat yurt dışında oluşan bir gündem yüzünden bu kampanyalar iptal edildi. Dolayısıyla bu şekilde bizim de elimizde olmayan süreçler yaşanabiliyor. Önemli olan, bizi dolaylı ilgilendiren bu ve benzeri konulardan kendimizi sıyırarak işleri kaybetmeden ya da alternatifler üreterek hedeflerimizden ayrılmadan yolumuza devam edebilmek. BBM sektörde bilinen ve önemli bir marka. Hedefimiz hep büyümek. Eminim ki 2018’i de hedeflediğimiz noktanın üzerinde kapatacağız.
Starcom UK Group CEO’su ve EMEA Bölgesi Yöneticisi Jodie Stranger: “Hükümetlere, medyaya ve işletmelere güvenin giderek azaldığı günümüzde, markalar kendilerini daha ahlaki bir düzlemde konumlandırsalar da sözlerinin doğruluğuna inanabilecek miyiz?”
Toplumlar, karşılıklı güven üzerine kurulurlar. Arkadaşlar ve ailenin ötesinde, politikacılara, gazetecilere, işletmelere güveniriz. Markalar da bu denklemin ayrılmaz bir parçasıdır. Reklam ve pazarlama, İngiliz kültürünün önemli parçalarından biri. Son TV reklamları hakkında tweet atıyor, sokakta gördüğümüz açıkhava reklamlarını takip ediyoruz. Bunun sonucunda markalar, tüketicilerle dürüstlük temelinde bir iletişim kurmak durumunda. Şimdiye kadar yaşadığımız durum buydu ancak giderek karmaşıklaşan ve belirsizleşen günümüz dünyasında, tüketici nezdinde güven uyandırmak her zamankinden daha büyük önem taşıyor.
Geçtiğimiz aylarda İngiltere’de hükümete, medyaya ve işletmelere duyulan güven büyük bir çöküş yaşadı. Medyaya duyduğumuz güven %36’dan %24’e geriledi. Bunun nedenlerinden biri, Amerika’daki başkanlık seçimleri sırasında karşılaştığımız yalan haber salgını oldu. Benzer bir şekilde, markalara güven de azalmış durumda. Trinity Report ve IPSOS tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre marka söylemlerine “neredeyse hiç” güven duyulmuyor. İnsanların %42’si markalara güvenmezken, %69’u reklamlara inanmıyor.
2017’nin sonlarına doğru BBC’nin doğa belgeseli Blue Planet II yayınlandığında, yaşadığımız dünyaya güvenmemek için bir neden daha edindik. Plastiğin okyanuslarımızı ne hale getirdiğini görmek, pek çok kişi üzerinde şoke edici bir etki yarattı.
O zamandan beri pazarın büyük oyuncularının yeni sözler verdiklerini görüyoruz. Coca-Cola, çevrecilerin baskısı sonucunda, ambalajlarında kullandığı geri dönüştürülmüş plastiği %50’ye çıkaracağını açıkladı. ASOS, kıyafetlerinde daha fazla geri dönüştürülmüş materyal kullanacağını söyledi. Her ne kadar Blue Planet bazı markaların kaynaklarını kullanma şeklini değiştirmeye yaradıysa da daha büyük bir problemle karşı karşıyayız: Markalar kendilerini daha ahlaki bir düzlemde konumlandırsalar da sözlerinin doğruluğuna inanabilecek miyiz?
Blue Planet etkisi
İnsanlar doğal olarak güven duyan canlılardır ve bu güven olmadan toplum çöker. Ancak güvenin giderek azaldığı dünyamızda markaların bir güvenilirlik meşalesi gibi parlama fırsatı var. Blue Planet etkisi tam olarak bunu gösteriyor. Markalar, tüketicilerin güvenini geri kazanmaya çalışıyorlar. Burada işletmeler için açık bir fayda bulunuyor: Eğer bir markaya güvenirsek, onu satın alıyoruz.
Asıl sorun, büyük sözler verildiği zaman bunlara inanmamızın zorlaşması. Söylenenlerin sadece lafta kalması bir markayı pek de ileri taşıyamaz, önemli olan, markaların toplumla gerçek bir güven ilişkisi içinde bir araya gelebilmesidir. Sözlerin arkasında durabilecek davranışlar göstermek, daha güçlü ve inandırıcı bir mesaj verecektir.
Örneğin, Amazon’un etik değerleri her zaman sorgulanır ama kusursuzluk derecesinde güvenilir hizmetleri, rekabetçi fiyatları ve tüketicinin karşısına sürekli yeniliklerle çıkması, markanın ne kadar müşteri odaklı olduğunu açıkça ortaya koyar. Mintel’in araştırması Amazon’un, İngiltere’nin en güvenilir markası olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla Amazon’un stratejisi çalışıyor.
Güven inşa etmek
Markanız hakkında neler söylendiğini ve müşterinin gerçekte neye önem verdiğini bilmek, güven inşa etmenin birinci adımıdır. Almanya’nın ünlü mağaza zinciri Lidl, halktan birini hindi çiftliğine davet edip bunu TV reklamı olarak yayınladı. Ana fikir, sosyal medyadaki eleştirmenlerle etkileşime girmek ve onlara hindi çiftliklerindeki şartları göstermekti. Yayınladıkları reklamla güçlü bir mesaj vermeyi başardılar.
Reklamcılar verileri kullanarak hedef kitleleri sosyal kanaat önderleri veya mikro kanaat önderleriyle bir araya getirebilir ve bu sayede, değer paylaşımı ile farklı bir güven türü inşa edebilirler. YouTube, Snapchat veya Instagram Stories gibi canlı yayın mecraları bir adım daha ileri giderek, daha ham, üzerinde oynanmamış bir marka deneyimi yaratmanıza yardımcı olabilir ve markanızın samimiyetini artırabilir. Örneğin Fransız süpermarketi U, 24 saatlik bir Snapchat yayınıyla balıklarının tazeliğini göstermiş, balığın tutulmasından markette satılmasına kadar geçen süreyi izleyicilerine canlı bir deneyim olarak sunmuştu.
Markaların tüketicilere verdikleri sözleri tutmaları, yıllarca sürecek bir güven ilişkisinin vazgeçilmez anahtarı. Aktivizm trenine atlamak ilk bakışta iyi bir fikir gibi görünebilir ve kitlelerin dikkatini çekebilir ama tek amaç dikkat çekmek olmamalı. Pazarlamacılar samimi ve anlamlı mesajlar vererek tüketicilerle iletişim kurmak zorundalar. Teknoloji sayesinde bunu başarmanın pek çok yeni yolu var. Ancak markaların tüketicileri, gerçekten güvenilir olduklarına ikna etmeleri gerekiyor.
Jodie Stranger
Starcom UK Group CEO’su ve EMEA Bölgesi Yöneticisi
Bu yazı ilk olarak Campaign Türkiye’nin 76. sayısında yayımlandı.
Kısa bir süre önce Siba Kozmetik tarafından Türkiye’ye tekrar getirilen Polonyalı kozmetik firması Inglot’un Pazarlama Direktörlüğü’ne Alper Özün getirildi.
Geniş renk yelpazesinin yanı sıra insan sağlığına ve doğaya dost renkli kozmetik ürünleriyle öne çıkan Inglot Türkiye’nin Pazarlama Direktörlüğü’ne getirilen Alper Özün, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler’de tamamladı. Kariyerine sırasıyla Yapı Kredi Emeklilik A.Ş. Kurumsal Pazarlama, Total Oil Türkiye A.Ş. Pazarlama İletişimi’nde devam ettikten sonra Atasay’da Reklam Yöneticisi olan Özün, Inglot Türkiye Pazarlama departmanının yönetimine atandı.
85 ülkede faaliyet gösteriyor
Inglot Kozmetik Amerika, Rusya, Fransa, İngiltere, Almanya, Güney Afrika ve Ortadoğu ülkeleri gibi dünyada 85’den fazla ülkede faaliyet gösteriyor. Inglot dudak ürünlerinin 600 farklı çeşidiyle 1.500’den fazla rengi bir araya getiriyor, 600 göz ürünü ve 300’den fazla yüz ürünün yanı sıra 400’e kadar varan oje tonu sunuyor.
İngiltere’nin en zorlu yemek eleştirmenleri Grace Dent, Giles Coren, Jay Rayner onunla boy ölçüşemez. Kraliçe Elizabeth bile onun kadar zor beğenmez. İşte karşınızda memnun edilmesi en zor yemek eleştirmeni: Bir bebek!
Anneleri zorlayan konuların önde gelenlerinden biri çocuklara yemek yedirmek. İster “uçak hangara giriyor” numarasını kullanın, ister bir şey izletirken beslemeye çalışın, yemeğin tadını beğenmedikleri zaman huysuzlanıyorlar. Bu iç görüden yola çıkan Wieden & Kennedy London, İngiltere’nin popüler market zinciri Sainsbury’s için bir reklam kampanyası hazırladı. Sainsbury’s’in yeni açılan bebek maması reyonunu tanıtmak için dünyanın en zorlu yemek eleştirmenini masaya oturttu.
Bebeklere özel bir ziyafet tasarlayan ajans, henüz katı gıdaya bile başlamamış miniklere gurmelere layık yemekler sunuyor… Ve yaranamıyor! Ancak bebekleri memnun etmenin yolu yok değil.
2004 yılından beri Medina Turgul DDB yönetim kadrosunda yer alan, son olarak da Group CEO görevini sürdüren Lawrence Du Pre DDB&Tribal Amsterdam grubunun Genel Müdürü oldu. Du Pre, Haziran 2018 itibariyle yeni görevini devralacak.
Lawrence Du Pre iletişim sektöründe global ve yerel ofislerde hem stratejik planlama hem de müşteri ilişkileri sektöründe 30 yılı aşkın tecrübeye sahip.
Lawrence Du Pre kimdir?
Cambridge Üniversitesi’nde tarih dalında master’ını tamamladıktan sonra, o dönem İngiltere’nin bir numaralı ajansı olan JWT’de kariyerine başladı. JWT İngiltere’de 5 yıllık bir tecrübeden sonra Manajans/JWT İstanbul’da stratejik planlama, medya ve uluslararası müşterilerden sorumlu olarak yöneticilik görevine getirildi. İstanbul’daki görevini takiben İtalya’ya gitti, Lowe’da Unilever’in dondurma kategorisi için Global Business Direktörlüğü görevini üstlendi.
Ardından gelen danışmanlık çalışmalarından sonra, WPP İletişim Grubu’nun butik ajansı Red Cell’de yönetici pozisyonunda görev yaptı.
İstanbul’a dönüş
2004’te, en sevdiği şehir olan İstanbul’a, Medina Turgul DDB’de Grup VP olarak geri döndü. Uluslararası müşteriler, network ilişkileri ve yeni müşteriler/konkurlardan sorumlu yönetici olarak göreve başladı. Tribal Worldwide İstanbul’un kurulma aşamasında aktif rol aldı ve verdiği hizmetlerin uluslararası bilinirliğe ulaşması için katkıda bulundu.
2011 itibari ile göreve Grup CEO olarak devam etti. Sorumlu olduğu markalar için yönettiği kampanyalardan 4’ü altın olmak üzere 14 Effie ödülü kazandı. Medina Turgul DDB, sonuç olarak Türkiye ve Avrupa’da 2011 yılında en fazla Effie ödülü kazanan ajans oldu. DDB Istanbul Cannes’de ilk 3’e girerek tarihteki tek Türk ajans oldu.
Onlarca başarı
2014’den beri Tribal Worldwide, Felis’lerde 2 kere “Yılın Yeni Nesil Ajansı” seçildi. Medina Turgul DDB ise son 8 senede 6 kere ve son 3 senede üst üste Capital Dergi’nin En Beğenilen Ajansı seçildi. Yaratıcı sıralaması içinde, son 10 senede DDB Grup 5 kere birinci oldu ve son 15 senedir her zaman ilk 3 içine girmekte. Grup olarak, DDB Grup altında olan iki ajans; Tribal Worldwide ve Medina Turgul İstanbul son 10 sene içinde 4 kez ilk 5 sıralamasına girdi.
Lawrence, 2015’de Felis dijital ve mobil bölümü jüri başkanlığı görevini aldı. 2015-2017 arasında Bilgi Üniversitesi’nde Marka Okul kadrosuna üye olarak Pazarlama İletişimi Master Programı’nın dijital iletişim bölümünü yönetti.
DDB&Tribal Amsterdam yönetimini Lawrence Du Pre ve Esther te Pas iki joint CEO Ivo Roefs ve Alistair Beattie’den devralıyorlar.
Yaklaşan Dünya Kupası, her ülke ve milletten bütün insanların heyecanla beklediği bir etkinlik. Qatar Airways‘in Dünya Kupası kampanyası bu eğlenceli bekleyişi ve ortak heyecanı gözler önüne seriyor. Ulusal havayollarının bu ilk Dünya Kupası kampanyası 180 Kingsday imzasını taşıyor.
Şarkıcı ve TV yıldızı Nicole Scherzinger ile klasikleşmiş ‘Dancing in the Streets‘ şarkısını yeniden seslendirmesinin sonucunda ortaya küresel bir medya harcamasıyla desteklenmiş, eğlenceli, müzikal tarzda bir televizyon reklamı çıkmış.
“All Together Now” adlı kampanya, tasarım, basım, çevrimiçi, OOH ve sosyal konuları kapsayan Qatar Airways‘in Dünya Kupası sponsorluğu için benimsediği bir görsel kimlik ve markalaşmadır.
Künye
Reklamveren Qatar Airways Ajans 180 Kingsday ProdüksiyonŞirketi Rattling Stick Yönetmen Traktor Yapımcı Richard Ulfvengren, Frankie Elster Editor Rick Russell Post Prodüksiyon MPC DOP Tim Maurice Jones
Garanti Bankası kurucusu olduğu Öğretmen Akademisi Vakfı’nın topluma ve nitelikli eğitime kattığı değeri Engin Günaydın ve Dilan Çiçek Deniz ile başladığı reklam kampanyasının yeni filmiyle anlattı. Reklam filmi, çocukların içindeki cevheri çıkaran öğretmenleri desteklemenin önemine vurgu yaparak, Garanti Bankası’nın 2008’de kurduğu ÖRAV’ın 10.yılına özel olarak hazırlandı.
Reklam kampanyasının son filminde Ayhan Sabit ve kızı Duygu Sabit yapay zekalı Ugi ile birlikte Duygu’nun stilist olması için içindeki yeteneği keşfetmesini sağlayan öğretmenini ziyaret ediyor. Duygu, Sevim öğretmenin karşısına kendi tasarımı olan doğa esintili bir elbiseyle çıkıyor. Geçmişe ait sahnelerde Duygu’nun öğretmeninin öğrencilerin farklılıklarını destekleyen, ufkunu genişleten bir eğitim anlayışına sahip olduğunu görüyor ve onun da aslında bir ÖRAV öğretmeni olduğunu öğreniyoruz.
Eğitimcilere destek sağlama alanına odaklanmış ilk ve tek sivil toplum kuruluşu olan Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) 2008’de kuruldu. Ülkemizde düşünen, sorgulayan ve araştıran bir eğitim modelinin uygulanmasına katkıda bulunmak amacıyla, projeler yürüten ÖRAV bugüne kadar Türkiye’nin 81 ilinde 155 binden fazla eğitimciye ücretsiz eğitimler verdi.
Künye Reklamveren Garanti Bankası Ajans Alametifarika KreatifDirektör Ozan Özüm Özbey, Odisseas Sevsevme Yaratıcı Grup Caner Apaydın, Deniz Yükselci, Buğra Birgin, Ercan Tarhan, Deniz Eroğlu Müşteri İlişkileri Berfu Ayaksız Stratejik Planlama Berra Katlav Ajans Prodüktörü Teğin Polat Prodüksiyon Şirketi PTOT Film Yönetmen Ozan Açıktan GörüntüYönetmeni Yon Thomas Post-Prodüksiyon Filimişleri Müzik Nilinişleri Medya Ajansı Cereyan Medya Planlama Deniz Keskintaş, Melike Altay, Rıza Gezgin, Sıla Yıldız, Berk Peksuz, Sinem Güner