Quantcast
Channel: Campaign Türkiye
Viewing all 14574 articles
Browse latest View live

Coca-Cola’dan Dünya Saati çağrısı

$
0
0


Coca-Cola, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) “Dünya Saati” kampanyasına bu yıl da destek vererek, tüm dünyadan 2 milyar insanı birleştiren tek unsur olan gezegenimiz için ışıkları kapatacak. Her yıl Mart ayının son Cumartesi günü, toplumları gezegenimizin geleceği konusunda düşünmeye davet eden WWF, bu yıl da 28 Mart Cumartesi günü saat 20.30–21.30 saatleri arasında gezegenimizin geleceğini tehdit eden iklim değişikliğine karşı ışıkların söndürülmesi çağrısında bulundu.

150’den fazla ülkeyi ve 7 binin üstünde şehri tek bir amaç etrafında buluşturan Dünya Saati kampanyası için Coca-Cola, Türkiye’deki İstanbul ofisi ve Coca-Cola Dünyası ışıklarının yanı sıra, İstanbul’daki Coca-Cola reklam panolarında da ışıkları 1 saat boyunca kapatacak. Ayrıca Brezilya’dan Filistin’e, Belçika’dan Tokyo’ya kadar dünya genelindeki Coca-Cola ofisleri, şirketin Atlanta’daki merkezi ve Coca-Cola Dünyası (World of Coca-Cola) noktaları, 1 saat boyunca tek yumruk olarak gezegenimizin geleceğine dikkat çekmek için ışıklarını söndürecek.

Coca-Cola, ilk kez ‘de Avustralya WWF önderliğinde Sydney kentinde başlatılan ve 2008 yılında küresel bir harekete dönüşen Dünya Saati eylemine 2008’den beri destek veriyor. 

Dünya Saati hakkında daha fazla bilgi için Dünya Saatinin ve Earth Hour‘un web sitelerini ziyaret edebilirsiniz.


Cappy’den tekerlemeli reklam filmi

$
0
0


Cappy, Türkiye’nin ulusal ölçekte hoşaf tadındaki ilk kuru meyveli içeceği Cappy Geleneksel Hoşaf Tadında için bir reklam filmi hazırladı.

Üzümlü ve kuru erik meyveli içeriğiyle lezzet meraklılarıyla buluşan Cappy Geleneksel Hoşaf Tadında’nın reklam filminde, yemek sofrasında üç kişilik bir aile görüyoruz. Sofrada oturan baba ve oğlunun ‘’Üç Tunç Tas Has Hoşaf’’ adlı tekerlemeyi söylemeye çalıştığı eğlenceli anların ardından anne, gülümseyerek sohbete katılıyor ve Cappy Geleneksel Hoşaf Tadında’yı masaya servis ediyor.

Filmin yaratıcı süreci, Ogilvy & Mather tarafından gerçekleştirildi.

Künye: 

Reklamveren:  Coca-Cola Şirketi

Ürün: Cappy Geleneksel Hoşaf Tadında

Reklam Ajansı: Ogilvy & Mather

Executive Kreatif Direktör: Tolga Büyükdoğanay

Reklam Yazarı: Mert Bitmez

Müşteri Ekibi: Şebnem Yaldızlı, Birgül Çavuşoğlu

Ajans Prodüktörü: Fulya Akay, Begüm Özkul

Prodüksiyon Şirketi: Kala Film

Yönetmen: Onur Erdem

Medya Ajansı: Carat

Mecralar: TV, İnternet

 

 

Lezita, iletişim danışmanını seçti

$
0
0


Ogilvy PR, gıda markası Lezita’nın, stratejik iletişim danışmanlığı görevini üstlendi.

Yarım asra yaklaşan yemcilik tecrübesine sahip Abalıoğlu Grup tarafından 2006 yılında sektöre kazandırılan ve piliç eti, pratik ürünler, şarküteri ürünleri, yumurta ve balık ürünleri satışı yapan Lezita, Şubat ayı itibarıyla strajik iletişim danışmanlığı kapsamında medya ilişkileri, pazarlama iletişimi, etkinlik yönetimi, kurum içi iletişim ve kriz yönetimi hizmetini Ogilvy PR’dan almaya başladı.

 

 

Dijital reklam yatırımları yüzde 20,5 arttı

$
0
0


IAB Türkiye, 2014 yılı AdEx-TR dijital reklam yatırımlarını açıkladı. Açıklamaya göre dijital reklam yatırımları, 2014 yılında 2013 yılına göre yüzde 20,5 oranında artarak 1.409 Milyon TL’ ye ulaştı.

2014 yılı yatırımlarında 2013’e oranla en çok artış görülen kategoriler ise yüzde 57,7 ile mobil gösterim reklamları ve yüzde 44,9 ile video reklamları oldu.

IAB Türkiye’nin yaptığı açıklamaya göre, display reklam yatırımları 2014 yılı toplamında 521 milyon TL oldu. Display reklamlar kategorisinde en büyük artış 353 milyon TL ile gösterim ya da tıklama bazlı reklam yatırımlarında görüldü. Video reklam yatırımları 101 milyon TL olarak gerçekleşirken, sponsorluk reklam yatırımları 40 milyon TL’ye, gelir paylaşımlı reklam yatırımları ise 27 milyon TL’ye ulaştı.

2014 yılı yatırımlarında 2013’e oranla en çok artış görülen kategoriler ise mobil gösterim reklamları (%57,7) ve video reklamları (%44,9) oldu. Arama motoru reklam yatırımları 2014 yılı toplamında 733 milyon TL‘ye ulaşırken, arama motoru reklam yatırımlarının alt kategorilerinde yer alan ücretli sıralama 492 milyon TL’ye; arama motoru görüntülü reklam yatırımları ise 241 milyon TL’ye çıktı.

Mobil reklam yatırımları kategorisinde yer alan, mobil gösterim reklam yatırımlarında 26 milyon TL; mobil opt-in SMS/MMS yatırımlarında ise 32 milyon TL’ye ulaşan bir büyüme gözlemlendi. Kategori toplamı 2014 yılında 58 milyon TL’ye yükseldi.

IAB Türkiye’nin 2014 yılı dijital reklam yatırımları verilerine göre, internet ilan sayfası reklam yatırımları 84 milyon TL’ye ulaştı. Giderek büyüyen e-posta ve oyun içi reklamlar ise sırasıyla6 ve 7 milyon TL büyüklüğe erişti.

Kategori

2014

Milyon TL

Dijital Reklam Yatırım Toplamı

1.409

Display Reklam Yatırımları

521

Gösterim ya da tıklama bazlı reklam yatırımları

353

Video reklam yatırımları

101

Sponsorluk yatırımları

40

Gelir paylaşımı reklam yatırımları

27

Arama Motoru Reklam Yatırımları

733

Ücretli sıralama yatırımları

492

Arama motoru görüntülü reklam ağı yatırımları

241

Mobil Reklam Yatırımları

58

Mobil gösterim reklam yatırımları

26

Mobil opt-in SMS/MMS yatırımı

32

İlan Sayfaları Reklam Yatırımları

84

İlan sayfaları reklam yatırımları

84

Diğer

13

E-posta

6

Oyun-içi reklam

7

 

 

TTNET Fibernet’in başarı hikayeleri Kocaeli’nde!

$
0
0


TTNET, Anadolu’da yerel ünlülerin rol aldığı reklam filmleri ile güçlü fiber internet hizmetinin hayatları nasıl değiştirdiğini anlatıyor. İlki Adana’da rap sanatçısı Fate Fat ile çekilen serinin ikincisi Kocaeli’nde devam ediyor. Serinin ikinci filmi; geçirdiği tren kazası sonucu bacaklarını kaybeden, sonrasında tenis şampiyonu olan Turan Akalın’ın hikâyesini anlatıyor.

TTNET, fiber internet hizmetinin tanıtımı için Anadolu’nun 5 şehrinde tanınmış yerel karakterlerin başarı hikayelerini ön plana çıkaran seri reklam filmlerinin ikincisinde, Kocaeli’nden bir başarı öyküsüne yer verdi.

“TTNET Fibernetle Kocaeli’nden dünyaya” sloganıyla yayınlanan filmin başrolünde, geçirdiği tren kazası sonucu bacaklarını kaybeden Turan Akalın yer alıyor. Geçirdiği kazadan sonra umudunu kaybetmeyen Akalın, teniste tek ve çift erkeklerde peş peşe kazandığı Türkiye şampiyonluğuyla, insanın isterse her şeyi başarabileceğinin en güzel kanıtı olarak çevresine umut dağıtıyor.

Filmde bu başarıya ulaşırken internetten nasıl yardım aldığını anlatan Akalın, imkanların her zaman istediği gibi olamadığını söylüyor ve ekliyor, “Ama internetin varsa, dünyanın her yerindeki sporculara, hocalara rahatça ulaşıyorsun. Onlarla performansını karşılaştırıp yeni maçlarını izleyebiliyorsun.” Sözlerine, “İnternetin hızlıysa, Kocaeli’nde bugün Asyalı da Amerikalı da rakip sana” diye devam eden Akalın, böylelikle hırsının hiç bitmediğini ve kendini sürekli geliştirebildiğinin altını çiziyor.

Film boyunca Kocaeli ve Kocaelililer’in de görüntülerin kullanıldığı reklam filmi serisi, Bursa, Gaziantep ve İzmir’le devam edecek.

Künye:

Marka: TTNET

Marka Temsilcileri: Simge Uzunhan, Derya Özkan

Ajans: Ping

Müşteri Direktörü: Alihan Aker

Yaratıcı Ekip: Orhan Gazi Kandemir, Irmak Günayer, Burçin Ergünt

Prodüksiyon: Vana Film

Yönetmen: Barış Çorak

Görüntü Yönetmeni: Muratcan Gökçe

Yapımcı: Seda Özdemir, Tuğba Özkan

Post Prodüksiyon: Sinefekt

 

 

Kültür Okulları, Youth Media’ya emanet

$
0
0


Yeni nesil ajans Youth Media, Kültür Koleji, Kültür 2000 Koleji ve İstanbul Kültür Üniversitesi’nin Youth ailesine dahil oldu.

Youth Media Direktörü Eda Elif Özbek, İstanbul Kültür Üniversitesi, Kültür Koleji ve Kültür 2000 Koleji’nin tam iletişim ajansı olarak faaliyetlerine devam edeceklerini ve işbirliği dahilinde anaokulundan üniversiteye uzanan eğitim serüveninde Kültür 2000 Koleji, Kültür Koleji ve İstanbul Kültür Üniversitesi için online ve offline iletişim çalışmaları yapacaklarını belirtiyor.

Youth Media, yeni markalarına sosyal network iletişimi, web yazılım çözümleri, tasarım, mobil uygulamalar gibi farklı platformlarda yol gösterecek ve uygun çözümler sunacak.

Youth Media, Youtholding çatısı altında aynı prensiplerin paylaşıldığı Burası Youth Store, The Uniclub, Youth Research ve Keynote Speakers Agency sayesinde hizmetlerin tamamını gerektiğinde offline etkinliklerle de destekleyebiliyor.

 

 

House of Cards’ta en çok hangi markalar var

$
0
0


“House of Cards“ı izlerken, en fazla hangi markaları fark ediyorsunuz?

Claire Underwood (Robin Wright) genellikle iPhone’uyla görülüyor. Remy Denton (Mahershala Ali) sık sık Buick marka otomobilinin etrafında oluyor. Frank Underwood (Kevin Spacey) ise daima IWC marka saatini takıyor.

Totaldeyse, House of Cards’ın 3. sezonunda tam 105 marka görülüyor. Piyasa araştırma şirketi Concave, House of Cards’ta bulunan bütün markaların bir listesini çıkardı. İşte 3. sezonda en çok görülen 10 marka:

Apple, IWC, Chevrolet, Washington Nationals, Avaya, Cartier, Nokia, Samsung, Blackberry, Dell.

Aşağıdaysa üç sezon boyunca dizide en çok görülen 20 markanın istatistiklerini görebilirsiniz:

Buradaysa dizideki farklı karakterlerin üzerinde en fazla gördüğümüz 5 markanın istatistiği çıkarılmış:

Concave’e göre markalar 3. sezonda 4 saate yakın görülüyor. Bu süre 1. sezona göre fazla; ama 2. sezondan daha az:

3 sezon boyunca dizide görülen 105 markanın tam listesiyse şu:

Apple, Samsung, IWC, Avaya, CNN, Chevrolet, Dell, Nokia, NBC, The Colbert Report, Moscot, The Meredith Vieira Show, Acer, Meet the Press with Chuck Todd, Cartier, Cadillac, Secure Terminal Equipement, Dodge, The Cycle, MSNBC, Toshiba, ABC, Office Depot, Breitling, Nikon, Rolex, Blackberry, Steinway & Sons, Granola, Washington Nationals, The Lead, Al Jazeera, Canon, Ford, Sony, Underwood, Diet Coke, Under Armour, LG, Coca-Cola, Mazda, Welloby’s, Harley-Davidson, Skin Plus, Golden, Budweiser, Buick, Bud Light, Monument Valley, Fiji, Precor, Ray Ban, Whole Foods, Yves Saint Laurent, Dishmate, Scotch, AT&T, Alfex, Life Fitness, Rubik’s Cube, Sprite, Chia Pod, Stella Artois, HemoFlow, Thunderpower, Cortelco, Louboutin, Xybenetrin, TCS, Buspirone, Nike, Asics, Saucony, Swiss Army, Boeing, WaterRower, Stonyfield, So Delicious Dairy Free, 365 Organic, Burberry, Smartwater, NBC Nightly News, The Big Bang Theory, Fanta, Mother Jones, Get Reddi, Heinz, Oakley, Nocciola, Honda, Shock Top, Banker’s Box, Philips, Coltec, Popchips, Bad Girls Club, Sons of Anarchy, Premium Bananas, United States Postal Service, Tropicana, Nail’d It, Wen Hair, My Crazy Love, Tosh.0, San Pellegrino.

Kaynak: Business Insider

Hafta sonu sosyal medya Survivor All Star’ı konuştu

$
0
0


27 Mart – 29 Mart hafta sonu yayınlarının sosyal medya ratingleri belli oldu. Televizyon programları yayını sırasında program, dizi veya filmlerle ilgili atılan tweetleri ölçümleyerek belirlenen sosyal televizyon ratingleri sıralamasında hafta sonunun şampiyonu Survivor All-Star oldu.

Dokunulmazlık Oyunu ve Konsey heyecanının yaşandığı 29 Mart yayınıyla Survivor All-Star haftasonunun en çok konuşulan ve izlenen programı oldu. Konsey’de Merve Oflaz ve Almeda’nın en çok oy olarak elemeye kaldığı yayın, Pazar günü ratinglerinde 59,82 Somera Rating alarak ilk sırayı gördü. Cumartesi günü yayınıyla ise Survivor All-Star hafta sonunun ikini sırasını da alarak zirveye adını sağlam bir şekilde yazdırdı.

Star TV ekranlarında yayınlanan ve Çağatay Ulusoy ve Serenay Sarıkaya’nın başrollerini paylaştığı Medcezir ise Cuma akşamının şampiyonu olurken, haftasonunun en çok konuşulan ve izlenen üçüncü yayını oldu.

Haftasonu tematik kanallarda ise HaberTürk’te yayınlanan ve Ahmet Davutoğlu’yu konuk eden Gündem Siyaset ilk sırada yer aldı. İkinci sırada Tarihin Arka Odası yer aldı.

 

 


TBWA\istanbul’da dönüşüm başladı

$
0
0


TBWA\İstanbul’da bir değişim rüzgarı esiyor. 30 Mart’ta Türkiye’nin yanısıra Orta & Doğu Avrupa, Rusya ve Kafkaslar, Orta Doğu ve Afrika’daki TBWA operasyonlarını İstanbul’dan yöneteceği açıklanan Cem Topçuoğlu ajans içinde kurulan TBWA Nabz sistemini ve TBWA\İstanbul’un dönüşüm sürecini Campaign Türkiye’nin Nisan sayısında anlattı. 

 

Nabz ekranları, Cem Topçuoğlu ve TBWA\İstanbul strateji ekibi

TBWA\İstanbul’un “markanın kaderini değiştiren ajans” olma çabası, onları yeni bir iş yapış sistemine götürdü. Yaklaşık bir yıldır süren kapsamlı bir çalışma sürecinin ardından, şu anda beta versiyonunda olan “TBWA Nabz” sistemi kuruldu. Globaldeki Disruption Live çalışmalarını da besleyecek bu sistem sayesinde ajans, hızla değişen marka ve tüketici ihtiyaçlarının karşılanmasını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Bunun için de dijital dünyanın nimetlerini kendi süzgecinden geçirdikten sonra, bilgilerin bayatlamasına müsaade etmeden tüm birimleriyle eş zamanlı olarak paylaşıyor. Bu bilgiler ışığında trend olacak hızlı çalışmalar üretmenin dışında trendleri devam ettirerek daha faydalı iş fikirlerine dönüştürmeye odaklanılıyor. Bunun nasıl olacağını, ajansın yapısında ve ajans çalışanlarının hayatında, üretilen işlerde nasıl değişiklikler yaratacağını TBWA\İstanbul Başkanı ve CEO’su Cem Topçuoğlu’ndan dinledik.

 

Burçin Tarhan TBWA\İstanbul’da iş yapış şekillerinde bir değişime, yenilenmeye gittiniz. Yeni yapıdan genel hatlarıyla bahseder misiniz? Neden böyle bir değişime ihtiyaç duydunuz?

Cem Topçuoğlu Zaman değişiyor, markaların ihtiyaçları değişiyor ve ajans olarak çok daha hızlı, proaktif ve pratik bir çalışma sistemine geçmemiz gerekiyor. Eskiden bu tarz değişimler daha uzun periyodlarda oluyordu veya çok sık ihtiyaç duyulmuyordu. Ama dijital, hayatımıza girdikten sonra hemen hemen her gün çalışma sistemimizi sorgulamamız gerekiyor. Bunu yapabilmek için de mevcut çalışma kültürüyle beraber buna entegre olan insanların değişmesi gerekiyor. İşe aldığınız insanların daha farklı özelliklerde olması, çalıştığımız üçüncü partilerin farklı üçüncü partilerle çalışması gerekiyor; klasik prodüksiyon, fotoğraf, müzisyenin dışında teknolojiyle ilgili ya da dijitalin herhangi bir alanında farklı partnerlerinizin olması gerekiyor; belki psikologlarınız olması, üniversitelerle daha fazla iş birliği yapmanız gerekiyor. Gençlerle daha fazla iç içe olmalısınız. Sadece hedef kitle anlamında konuşmuyorum. Onların taze bakış açısıyla markalara yeni bakış açıları getirebileceğiniz bir çalışma sistemine geçmek gerekiyor. Şu anki rutin sistem içerisinde bunu yapmak çok zor. Belki belli projelerde bunu yapabiliyorsunuz. Markaların da bu şekilde çalışmaya alışması gerekiyor.

Biz zaten kendimize ‘disruptive’ ajans diyoruz. Bizim distruptive bakış açımızı bu söylediğim konulara nasıl yayabiliriz, bunun üzerine çalışıyoruz aslında.

 

Burçin Tarhan Ne zamandır çalışıyorsunuz bu sistem üzerinde?

Cem Topçuoğlu Biz bunu kendi içimizde nasıl yaparız diye yaklaşık 1 senedir düşünüyorduk. Biraz dünyayı takip ettik, neler oluyor, dünyadaki ajanslar neler yapıyor diye. Bunu tesadüfen biraz iyi yapanlar var, bir de bunu yaşam biçimi haline getirmeye çalışanlar ve öncülük edenler var. Onların da çalışmalarını inceledik. Herkes farklı bir isim veriyor veya farklı şekilde anlatıyor; ama sonuçta aynı şeyi konuşuyoruz: Gerçek zamanlı olarak şimdi, şu anda ne yapabiliriz? “Power of Now” kitabında dediği gibi;  geleceği bilmiyoruz, şu anda ne yaptığımızı biliyoruz. Aslında markaları da ben buna benzetiyorum. Markaların da sadece bugünü var. Geçmişini biliyoruz; ama bize illa doğru şeyleri söyleyemiyor bazen. Geleceği de ancak tahmin edebiliyoruz. Aslında bizim hedefimiz “markanın kaderini değiştiren ajans” olmak, markanın şu andaki başarısını sürekli hale getirebilmek. Dolayısıyla duyularımızın çok gelişmiş olması gerekiyor.

Burçin Tarhan Bahsettiğimiz sistem TBWA\İstanbul’da mı yoksa tüm network’te mi uygulanacak?

Cem Topçuoğlu Şu anda İstanbul’da uygulamaya geçiyoruz ama tabii globalde de bunlar konuşuluyor. Tabii tüm network’te birtakım hareketlerin devam edebilmesi biraz daha uzun bir süre alıyor; çünkü farklı pratikler var. Bizim yaptıklarımızla Hollanda’nın, LA’in yaptığı şeyler harmanlanıyor, daha merkezden birtakım sistemler oluşturulmaya çalışılıyor doğal olarak; çünkü sonuçta bir network’sünüz. O sistemler oluşana kadar da hayat devam ediyor.

Burçin Tarhan Peki hayatınızda neler değişecek bu sistemle birlikte?

Cem Topçuoğlu Temelde yine yaratıcılık konuşuyoruz. Bu yaratıcılığı, bu söylediğimiz sistemlerle değiştirebilmek ve kültürü değiştirebilmek için bir kere bu ajansta çalışacak insan tipini tarif etmek gerekiyor.  Bunun için de biz ‘T-shape’ modelini baz aldık. Yani bir kişinin derinlemesine uzmanlaştığı bir alan vardır; ama diyoruz ki bu insanın yukarıda da birçok konuyu, finanstan markaya kadar, az da olsa bilmesi gerekiyor. Bunu şu anda amatörce yapıyoruz ama birkaç ay sonra İK’da birileri alınırken form, başvuru şekli, ne anlattığımız, kişiyi değerlendirme gibi şeyler T-shape’in filtresinden geçirilecek.  Bunun yanında içerideki arkadaşları da bu şekilde eğiten programlara başladık. Finanstan grafiğe kadar her konuda… Bu programlar eskiden de vardı; ama şimdi bir amaç uğruna yapınca daha anlamlı hale geliyor. Onun uzmanlık alanı zaten okuldan geliyor; ama insanların bir de kendi ilgi alanları var. Bu sayede insanların içlerinde taşıdıkları ciddi potansiyelleri de ortaya çıkarıyoruz. Bunu hem işe dönüştürebiliriz hem de o T-shape’in nerede oluştuğunu bilirsek, o insanlara davranış şeklimiz de değişir.

Şu anı yaşayan, gerçek zamanı çok iyi gören ve bunun için de gerekli bakış açısına sahip insanlar olmamız gerekiyor.

Bir başka konu da şu; zaman zaman popüler kültürde yarattığınız birtakım trendler oluyor. Bunlar çıktıkları anda müthiş bir etki yaratıyor; fakat sonrasında bu trendi bir sonraki adımlara taşımak pek olmuyor. Halbuki çıkan bir şeyi farklı taraflara yönlendirmek mümkün; ama şu andaki sistemle bunu yapmak mümkün değil. Ya tesadüflerle ya da birilerinin çok fazla uğraşmasıyla oluyor. Kuracağımız sistemde ise bunu alışkanlık haline, kültürün bir parçası haline getirmek mümkün olacak.

Burçin Tarhan Bu biraz da toplumun yapısından kaynaklanmıyor mu? Her şeyin bir anda yükselip söndüğü bir ortam var.

Cem Topçuoğlu Doğru ama bunların uzayabilme ihtimali de var çünkü sonuçta siz ticari iş yapıyorsunuz yani. Çıkıyor, size bir zirve veriyor, satışa veya birtakım başka şeylere dönüşüyor; ama onun üzerinden daha farklı ürünler de çıkarabilirsiniz. Bu kitap da olur, oyun da olur, moda ikonu da olur. Biz şimdi bunları yapamıyoruz; ama bu yeni sistem bize bu imkanı verecek diye düşünüyoruz. Tabii her işte bu olmayabilir yapılan on işin bir ya da ikisinde belki.

Bunların yanında, çalışma sisteminde bakıyorsunuz, dünyadaki özellikle yükselen markalar yeni teknolojilerle donanmış. Google, Uber gibi klasik müşterilerin dışındaki markaların çalışma sistemine baktığımızda hep start-up mantığıyla, yanlarına farklı şirketlerden veya kendilerinin bilmedikleri konulardaki insanları alarak çalıştığını görüyoruz. Bu şirketleri ya satın alıyor ya da iş birliği yapıyorlar. Biz de ajans içinde bu iş birliklerimizi başlattık. Dört beş tane birlikte çalıştığımız şirket var, bunun dışında üniversitelerle de iş birliği yapıyoruz. Bir laboratuvar mantığında çalışmamız gerekiyor. Her şeyi biz biliriz diyerek çalışamayız.

Bunun için de tam ajansın ortasında “TBWA Nabz” diye bir sistem kurduk. Şu anda teknik anlamda daha çok planlama departmanına bağlı; ama ilerde herkes bu sistemden yararlanacak. Burada bir anlamda klasik bir sosyal medya takibinden farklı bir takip yapıyoruz. Kendi yazdırdığımız yazılımlar var. Ekşi Sözlük’ten, YouTube’a, Google Search’e kadar dünyada neler oluyor ya da haberlerde neler öne çıkıyor gibi bilgiler toplanıyor farklı ekranlarda. Bazı müşterilerimiz için de rekabet takibi yapıyoruz bir ekranda. Bunlar filtreleniyor ve ekibe geliyor, ekip de bunları yine filtreleyip bir mobil platform üzerinden ajanstaki herkesin telefonuna gönderiyor. Mesela “Madonna düştü”, ben Pazar günü evdeyken Madonna’nın düştüğünü duyuyorum. Akıllı bir kreatifsem daha kimse bu haberi öğrenmeden belki onunla ilgili bir fikir üretme ihtimalim var. Bunu da bu platform içerisinden ekiple de paylaşabiliyorum.

Bu sistem şu anda çalışıyor. Başta ajanstaki küçük bir grupla deneme yaptık, ardından tüm ajansın katıldığı bir toplantıda bunu anlattık ve kullanmaya başladık.

Bu sistemde özellikle bir dinleme var önce. Hepimiz aslında dinliyoruz; ama insanlar kendi zevklerine göre dinliyor ya da görmek istediklerini görüyorlar, paylaşmak istediklerini paylaşıyorlar. Ama biz sonuçta burada bir iş yapıyoruz ve günlük konulardan, gelişmelerden de yararlanmamız gerekiyor. Tüm dinlediklerimizden kültürel bir trend yakalayabilir miyiz diye bakıyoruz. Keyword’ten bağımsız bir iş bu. Sosyal gündemi takip ederken belli kelimeler girip ona göre takip edersiniz genelde; ama biz biraz daha bağımsız bakıyoruz.

Dinlemeden sonra da yayma geliyor. Bunları alıp gerekli ekiplere ve gerekiyorsa müşteriye yayıyoruz. Bu bir başka şeyi de beraberinde getiriyor; ajansın sadece kreatifine bir şey gönderip oradan yararlanmanın dışında, ajansın farklı bölümlerindeki insanları aynı güncellik ve bilgi seviyesinde tutuyorsunuz. Dolayısıyla müşterilerin karşısında “smart” durma, onlardan daha iyi olma ihtimali çok daha yüksek. Çünkü biz sektörde son zamanlarda bunu kaybettik. Müşteri bize göre daha “smart”, daha çeşitli konularda bilgili, daha iyi elemanları alma durumdaydı. Dolayısıyla en azından bunun önüne geçeceğimiz bir imkan oluyor.

TBWA Nabz ekranlarından biri

Burçin Tarhan Daha fazla real-time marketing örnekleri görmeye başlayacağız sanırım.

Cem Topçuoğlu Öyle olması lazım. Mesela biz Beşiktaş maçında yaptık Beko sponsorluk reklamı için. Daha önce bir iş yapmıştık, “Bu formayla bunları yaptık!” diye. Liverpool’u eledikleri zaman, “Biz bu formayla Liverpool’u eledik” diye bir şey de koyup ertesi gün yayına girdik. Şimdi bunu, içine taraftarı da koyup bir kademe daha artırıyoruz.

Bir diğer safha da depolama ve yorumlama. Bazı müşteriler bilgileri sosyal medya ajanslarından alıyorlar; ama farklı şekillerde alıyorlar. Buradaki yorumlama, depolama ile trendlerin daha önce ve bugün nasıl olduğu ve ilerde nasıl olacağı gibi birtakım bilgileri de alabiliyorsunuz. Dolayısıyla trendleri öngörmeyle ilgili gerçek zamanlı veri de elinizde olacak.

Burçin Tarhan Şu anda sistem tam anlamıyla kullanılıyor mu yoksa geliştirme aşamasında mı? Nasıl aşamalardan geçerek bugüne ulaştınız?

Cem Topçuoğlu Önce 30-40 kişilik bir ekiple bir disruption toplantısı yaptık. Ajanstaki insanları da işin içine katarak ihtiyaçlarımızın neler olduğunu saptadık ve nasıl olması gerektiğini belirledik. Bunun iki tane nedeni var bence. Birincisi, dünyanın hızı ve markaların istekleriyle bu sektörün nereye gittiği konusu. İkincisi de bizim TBWA olarak bir sonraki aşama için kendimize yenilikler yaratma hevesimiz. Tamam buraya kadar geldik, çok güzel işler yapıyoruz; ama sonra ne olacak? Sonra dünyayı takip ettik, baktık ki enteresan şeyler oluyor, biz de bir şeyler yapalım ve dünyadaki lider ajanslardan bir tanesi olalım dedik. O toplantıda bunları herkes içselleştirdi, sonra teknik altyapısını oluşturmaya başladık; bunu nasıl yapabiliriz, nasıl anlatabiliriz, insanları nasıl değiştirebiliriz diye çalıştık. O toplantıda bunların birçoğu çıktı. Ondan sonra bunu aldık, daha geniş bir kitleye anlattık. Bundan 1 ay kadar önce de bu sistemi kurduk ve şimdi sistem daha beta aşamasında. Bunu ajansa yayma süreci için de bir süre gerekiyor tabii. Birtakım müşterilerle daha deneysel çalışmalar yapacağız. Sene sonuna kadar da bu sistem oturacaktır diye düşünüyorum.

Brief’in gelişi-planlama-kreatif-yayınlama gibi klasik akışı biraz değiştirmeyi umuyoruz. Belki gelen brief’e, kurduğumuz Nabz sistemi içerisinde o günkü gerçek zamanlı akışa göre müdahale edip daha proaktif bir brief haline getirme gibi iç akışlarda değişiklik yapabiliyoruz. Bir de geleneksel kampanya eğrisini sürekli yükselen bir eğriye nasıl çeviririz onu düşünüyoruz. İşi yayına koyduktan sonra yeni çıkan verilerle bazı şeyleri değiştirme ya da çok tutan işlerin üzerine ekleme yapma gibi müdahaleler yapabileceğimiz bir yapı olması da işin en önemli kısmı. Bunun için de tabii o müdahaleyi yapabilecek prodüksiyon ekibine sahip olmanız lazım. Bunun için ona göre de bir sistem kuruyoruz. Zaten var bizim öyle bir ekibimiz; ama içine müzisyeni, görüntü yönetmenini falan da koyarak çok ucuza film yapıp anında müdahale edebileceğimiz bir yapıya dönüşebiliriz. Daha viral film mantığı yani.

Çok iyi yaratıcı fikir her zaman iyidir ama fena olmayan yaratıcı fikri söylediğim şeylerle çok kolay yukarı taşıyabilirsiniz. Filmin kalitesi hala çok önemli; ama hayatın akışında ışıkla veya başka şeyle uğraşmaktansa herkesin sokağa çıkıp anında film çekebilecek bir hıza sahip olması lazım. Fikir önemlidir, çok iyi bir prodüksiyon da fikre çok şey katabilir; ama ondan önemlisi o fikri bir an önce ortaya koyup markanın kaderini daha hızlı nasıl değiştirebileceğimizi görmek.

Sonuç olarak duyuları açık bir ajans olmanın, her şeye çabuk tepki verebiliyor olmanın yanında ajans çalışanlarından da beklentilerimiz farklılaşacak ve artacak.

Yeni sistemi tüm ajansa tanıtılıyor…

Burçin Tarhan Bu sistemi müşterilerle paylaştınız mı? Onlar nasıl bakıyorlar?

Cem Topçuoğlu Birkaç müşterimize teorik olarak anlattık; ama henüz gelip görmediler. Özellikle dijital ve sosyal medyaya hakim müşterilerin çok hoşlarına gitti. Onların bizi ne kadar sevmesini veya anlamasını istiyorsak bizim de o kadar gayret göstermemiz gerekiyor. Buradan birkaç tane iyi hikaye çıkartmamız gerekiyor. O hikayeler zaten başka hikayeleri tetikliyor. Herkes inanmaya başlıyor. İyi bir hikaye çıkartırsanız arkasında durulabiliyor.

Ömer Erdem Büyük markaların özellikle, yıllık bir planları var. Yılda en azından 2 film yaparız diyorlar mesela. Onun dışında zaten gündelik işler yapılıyor. Bu da değişecek gibi görüyorum. Büyük prodüksiyon yapıp multi milyon dolar bütçelerle bu işi yapmak yerine daha yıla yayılan, günceli yakalayan bir iletişim stratejisine doğru gidiliyor diye anlıyorum bu anlattıklarınızdan.

Cem Topçuoğlu Bu süreç dünyada zaten işliyor. Bazı markalar da diğerlerine göre daha hızlı.  Ama bu markalar yine çok büyük bütçeli ve kapsamlı işleri planlamaya devam edecekler. Önemli olan bu markaların diğer bütün iletişim ajanslarıyla ortak paydada buluşmalarını sağlamak. Yani buradan çıkan bir PR fikri de olabilir, etkinlik fikri de olabilir veya başka bir etkinlik şirketiyle başka bir şeye dönüştürülebilir ve içerik oluşturulabilir. Daha gidilecek yol var burada.

Bunun işlemesi için markaların da böyle çalışıyor olması lazım ama şu anda daha kompakt çalışıyorlar. Markaların da bence kendi reklam departmanlarının yapılarını değiştirmeleri gerekiyor zaten. Bunu yapmazsanız, gündemin içinde olmazsanız, illa ajans takip ediyor derseniz olmaz. Yapısını değiştirip gündemi takip eden markalar var. O zaman aynı dili konuşuruz. Bu bize şu imkanı da verecek; ben uzun araştırmaları beklemeden markanın sokakta nasıl konuşulduğunu görebiliyor olacağım.

Ömer Erdem Bu bahsettiğiniz etkinlikleri kendi içinizde çözebileceğiniz bir yapıya da gidiyor mu aynı zamanda?

Cem Topçuoğlu Şu anda gitmiyor; çünkü kendi içinde onu yapabilme yetisi de başka bir şey. Onun için ayrı bir şirket ve bakış açısı lazım. Fikir olarak çıkartırsınız; ama onun uygulamasını yapmak için bizim bir yapımız yok. Biz bunun birtakım örneklerini yapıyorduk bundan birkaç sene önce. Media Arts Planning diye bir sistemimiz vardı. Medya şirketi, PR şirketi, müşteri ve biz bir araya gelip takvimin üzerinde ve aynı zamanda kreatif işler çıktıktan sonra bunları ne tarafa çekebiliriz, nasıl planlayabiliriz bunu konuşurduk. Şimdi belki bu sistemden sonra benzer bir yapıyı önerebiliriz. Birazcık yaşayarak görmemiz lazım. Onu yapabilen müşteriler iyi iş yapıyorlar bence; çünkü bir bütünlük var, marka bütünlüğü her zaman korunması gereken bir şey. Günlük bazı popüler olaylardan yararlanmak markayı sıçratabilir ve bu durumda bunun bana uzun vadeli faydası ne olacak gibi düşünceler olabilir, doğrudur; ama hem günlüğü hem uzun vadeliyi belli bir plana oturtursan o zaman etkiyi taşıyabilirsin.

Burçin Tarhan Siz değişiyorsunuz ama başarılı olabilmek için reklamverenin de değişmesi gerek.

Cem Topçuoğlu Bence onlar bizden daha önce farkındaydılar; çünkü en azından kendi konularında dünyanın nasıl değiştiğini bizden daha iyi takip ediyorlar. Dünya Kupası’nda yapılanları gördük. Enteresan markalar var kendilerini yenileyen, bir şeyler yapmaya çalışan, batan veya çıkan. Bir sürü deneysel işle yürüyor bu süreçler. Bence normal şirketlerin de buralara doğru gidiyor olmaları gerekiyor. Dünya o tarafa gidiyor çünkü.

Ömer Erdem TBWA’in merkezi tarafından takip ediliyor musunuz bu konuyla ilgili?

Cem Topçuoğlu Tabii ki, geçtiğimiz günlerde CEO buradaydı ve kendisine de bir sunumla anlattık bu konuları. Onlar da bu Disruption Live’ı oluştururken bizden de görüş alıyorlar. Dünyadaki bizim gibi farklı işler yapmaya çalışan diğer ajanslarda da görüş alıyorlar. Bu konuda biz network’ün içinde aktif konumdayız.

 

 

 

 

 

 

Biskrem maceraya davet ediyor

$
0
0


Biskrem, yeni bir instagram kampanyası hazırlayarak hesaplarında sadece içerik paylaşmaktansa,takipçilerinin de etkin olabileceği interaktif hikayeler sayesinde kullanıcıyla iletişime geçiyor.

Instagramın alışılagelmiş kullanım alanı görsel içeriğin haricinde etiket, harita gibi farklı özelliklerini de kullanıma dahil eden kampanya şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı instagram kampanyası.

Biskrem Instagram Macerası için, 17 farklı Instagram hesabı, 70 görsel ve 7 videodan hazırlandığını belirten ajans, kampanyanın kurgusunu 6 adımdan oluşturmuş. Biskrem, takipçilerinin 1991 yılına gittiği interaktif hikayede, kullanıcılar Biskrem’in mucidinin yerine geçerek maceralardan geçiyorlar.Biskrem, Instagram takipçi sayısının yüzde 850 artış gösterdiği belirtilen kampanyada, 9 bin 990 beğeni ve  9 bin 658 pozitif yorum alındığı belirtiliyor.

 

AdWeek Europe’tan 7 paket

$
0
0


AdWeek sona ererken reklamverenlerin işine yarayacak trendler nelerdi? Nicola Kemp sizler için inceledi.

Artık kimse reklamcılık hakkında daha fazla konuşmak istemiyor. Etkinliğin adı ironik bir şekilde “Reklamcılık Haftası” olsa da reklamcılığın kendisi herkesin konuşmak istediği son şeydi. Sık sık programatik, hikaye anlatımı ve diğer konulardan bahsedildi ama reklamcılık kelimesi pek rağbet görmedi.

Bu yıl düzenlenen etkinlikteki 7 önemli paket şu şekilde sıralandı:

1-Pazarlama gündeminin zirvesinde doğruluk var

Craig Inglis’ten Katie Price’a AdWeek’in önde gelen yıldızları, doğruluğun tüketicinin güvenini sürdürmedeki önemi üzerine odaklandılar. Hangi panel ya da tartışma olursa olsun doğruluk kelimesi hep kullanıldı.

Sanatçı Grayson Perry de reklam dünyasının artan sakal uzatma takıntısını, “konformizmi reddedip doğruluk için çabalanması ironik bir girişim” olarak değerlendirdi. Vice EMEA’nın idari yöneticisi Matt Elek, birçok markanın, alışılmış olmayan ve özgün olmak istediğini ama bunların ne olduğunu öğrenene kadar çoktan işin ana akım olmaması dolayısıyla sinirlendiğini söyledi.

2. İnovasyon her şeydir

Yenilik, verilen sözlerden yapılan faaliyelere doğru evrildi etkinlikte. Red Bull firmasının İngiltere eski Pazarlama Müdürü Huib van Bockel, “Tüketiciler içeriği, bir ilişki kurmuşlarsa seçiyorlar; aksi halde yok sayıyorlar” diyerek, pazarlamanın artık Tinder’a benzediğini ve içeriğin sağa ya da sola savrulabildiğini sözleine ekledi. Unilever’ın Küresel Pazarlama Strateji Müdürü Jeremy Basset de, “Büyük markalar, daha küçük markalar tarafından işlerinin aksatılmasından korkmalı, start-up gibi çalışma hatasına düşmemeliler” diye ekledi.

3. Büyük veri ve kişiselleştirmenin çöküşü başladı

Büyük veriler, pazarlama gündeminin en üzerinde yer aldı. Komedyen Dave Gorman, kişiselleştirilmiş reklamların, endüstriyel olarak pazarda çizgiyi aşma riski taşıdığını, söyleyerek pazarlamacıları uyardı.

4. Kadınlar statükoya meydan okuyor

Ünlülerin açıklamalarının en güzel yerinde halkla ilişkiler uzmanları ordusu tarafından, sonlanmış gibi hissettirdiği günümüzde Havas Worldwide’ın Genel Başkanı Kate Robertson, düzgün konuşmasıyla karışıklığı alkışı hak etti.

Kensington Palace’ta düzenlenen Cosmopolitan etkinliğinde “Kadınlara yeterince ücret ödenmiyor, iyi bir şekilde terfi edemiyoruz ve birçoğumuz dehşet verici bir şekilde tehdit ediliyoruz, bu hiç iyi değil” şeklinde konuştu.

Grazia Magazine’in onuncu yıl kutlaması için düzenlenen panelde, İngiltere’de gündeme gelen yasanın birçok şirketi zor durumda bırakacağı vurgulandı. Bu yasa kapsamında 250 kişiden fazla insanın çalıştığı şirketlerde kadın ve erkek maaşları arasındaki farkın dikkat çekici ve utandırıcı olacağı belirtildi.

Başka bir yerde ise Sir Martin Sorrell, iş/hayat dengesini tartıştı. Campaign’e konuşan Sorrell, Çok az insanın aile, sosyal hayat ve kariyer konularında başarılı olabildiklerini ama bunu yapabildiklerini söyledi.

5-  Markalar, yeni görsel ekonomiyi sahiplenmeli

Videonun gücü ve görsel pazarlama da ayrıca gündemdeydi. Panelde pazarlamacılara, en çok gündemde olanın ya da en çok izlenilen yolu sürdürmenin, her zaman iyi bir strateji olmayacağı hatırlatıldı. Bunun yerine, zamanla, güvenilir partnerlerle ilişki kurmaya odaklanılması gerekiyor. Unilever firmasının Küresel Halkla İişkiler Müdürü Heather Mitchel, “Bana göre nicelik kalite değildir, ben daha çok gazeteci dürüstlüğüne sahip ve güvenilir bir partnerle çalışmayı tercih ederim” açıklamasında bulundu.

6- Teknoloji dünyası yaratıcılktan pay istiyor

Programatik pazarlamada söz sahibi olmak istiyor ama ajanslar markaların eğitimi konsusunda güçlerini artırmak istiyor. Reklamverenler programatiğin durduğuna yönelik inanışı hatalıydı ve bunu da Universal Pictures Başkan Yardımcısı Dawn Paine şu sözlerle belirtti, “Yaratıcılık fırsatı durmuyor. Kreatif ajanslar bu alanda çalışmaya devam ettikçe içerik ve ilgili reklamcılık örneklerinin artacağını düşünüyorum” ifadesini kullandı. Aslında bu durağanlık tartışması AdWeek için bir gelenek halini aldı. Geçen yıl Facebook ve Google’dan isimler reklamverenlere mobili anlayamadıkları için laf ettiğinde benzer bir tartışma yaşanmıştı.

7- Çeşitlilik kavramı derinleşiyor

Bütün hafta boyunca sık sık çeşitlilik meselesini gündeme getirdik. Şirketlerin dünyada pozitif etki yaratmak için doğruluk ve çeşitliliğin önemine sık sık değindik. Ajanslar bunları tartışırken Carat, Discover Media girişimiyle bunu gerçeğe dönüştürdü. Ajans, Regent Lisesi’nde okuyan 30 öğrenci için konkur başlattı. Onlardan Adidas ayakkabı için çalışmaları istendi. Bunlar daha sonra sektörün uzmanlarından oluşan bir ekiple çalıştı.

Carat’ın müdür yardımcısı Matthew Hook, “Hepimiz aynı dertten muzdaribiz. Hepimizin internetten anlayan ve teknolojiye ilgi duyan insanlara ihtiyacımız var. Bir yetenek eksiği var, daha fazla bu tür insanlara ihtiyacımız var” ifadesini kullandı. Bu sorunu ortadan kaldırmak için de buna benzer başka bir etkinliğe ihtiyacımız yok, artık harekete ihtiyacımız var.

Yamaha Motor iletişim ajansını seçti

$
0
0


Stratejik iletişim danışmanlığı alanında entegre çözümler sunmak üzere kurulan genç hizmet ajansı Karnaval İletişim, müşteri portföyünü genişletiyor.

Dünyada 60. yılını kutlayan Japon menşeili Yamaha Motor, iletişim çalışmaları için Karnaval İletişim’i tercih etti.

Yılda ortalama 6 milyon adet motosiklet üreten Yamaha Motor, Türkiye’de de istikrarlı bir büyüme sergiliyor.

2014 Ocak ayında sektöre giriş yapan ve kısa sürede edindiği güçlü markalarla dikkat çeken Karnaval İletişim’in portföyünde ankastre mutfak sektöründe Silverline, ev tekstilinde Cottonbox, mobilya ve yatak sektöründe Konfor, akıllı ev otomasyonu ve anahtar priz sistemleri sektöründe Alman firması Berker, demir çelik sektöründe Finlandiyalı Ruukki ve İsveçli SSAB gibi markalar bulunuyor.

 

 

Kristal’de geri sayım başladı

$
0
0

RD
“Dur daha Nisan’dayız” diyenler olacaktır başlığı görünce… Evet, yaratıcı işler yapmaya devam etmek için “dur daha Nisan’dayız”, ama Reklamcılar Derneği açısından geri sayım çoktan başladı.

Reklamcılar Derneği Yeni Başkanı Kayhan Şardan liderliğinde toplanan Kristal Elma komitesi, jüriden festivaldeki yemeklere, yarışma kategorilerinden altyapıya kadar pek çok farklı alanda iyileştirmeler yapmak üzere çalışmalarına başladı. Reklamcılık sektörünün bu en önemli festivali ve yarışması, her yıl özellikle dijital iletişim tekniklerinin reklamcılık içindeki gelişimine paralel sürekli bir değişime uğramak durumunda kalıyor.

Farklı dijital iletişim teknikleri bir taraftan kullananlar veya reklamcılar için sınırları olmayan bir entegrasyon sağlarken, diğer taraftan birbirinden çok net çizgilerle ayrılmak zorunda kalıyor. Örneğin bir reklam filmi değerlendirirken artık, “Instagram filmi, internet filmi, sinema filmi, televizyon filmi…” gibi bir kategoriye oturtmak gerekiyor. Her geçen gün artan reklam filmi üretimini düşünürsek bu yıl jürileri bekleyen önemli kırılma noktalarından birinin yine bu olacağını öngörmemek elde değil.

Bu yılın önemli değişikliklerinden biri de sektör değerlendirmesi olarak bilinen ve bazı işlerin jürinin önüne çıkmadan elenmesini sağlayan uygulamanın kaldırılmış olması. Artık tüm başvuran işler ilgili jürinin önüne mutlaka çıkacak.

Aynı zamanda festivalin ve yarışmanın iletişiminde de bu yıl çok daha aktif bir iletişim planı göreceksiniz. Hem festivale katılan konuşmacıları önceden daha iyi tanıma fırsatınız olacak hem de festival boyunca hiçbir şeyi kaçırmamanız için gerekli gerçek zamanlı iletişim aktiviteleri de sizlerle olacak. Bunun için Reklamcılar Derneği’nin ilgili sosyal ağ hesaplarını takip etmeye başlamak için doğru bir zamandayız.

Özetle, Reklamcılar Derneği her zaman olduğu gibi sektörün tüm paydaşlarını mutlu edecek bir festival ve yarışma için var gücüyle çalışıyor.

Herkese hayırlı Kristaller olsun!

 

Burçin Ergünt

Ping Digital Executive Partner

@burcinergunt

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.

İnsan, reklam ve teknoloji

$
0
0

Bülent Hiçsönmez
Dijital pazarlama yepyeni işbirliği modelleri oluşturdu. Günümüzde başarılı kampanyalar geliştirmek için kreatif ve medya planlama disiplinleri kadar, veri ve analitik alanında da bilgi ve ustalık şart.

Geleneksel yöntemlerin yerini veri odaklı, teknoloji merkezli planlama ve satın alma modelleri alırken, reklam sektörü algoritmalar ile çalışıyor artık. Basit veri işleme ve hesaplamalar geride kalırken, iş yapma biçimlerini ve kuralları otomatik anlamlandırma ve yapay zeka belirliyor.

Çok geniş medya envanterine ya da arama sonuçlarına entegre olan karar destek sistemleri, karmaşık ve çok değişkenli pazarlama girdilerini gerçek zamanlı olarak değerlendirmeyi sağlıyor. Medya satış platformlarına güç veren algoritmalar, reklam sektörüne bundan on yıl önce kesinlikle mümkün olmayan bir hız ve ölçek kazandırıyor.

Reklam teknolojileri, medya satın alma ve satışı için pazarlamanın ilk ve tam otomatize pazaryerini mümkün kıldı. Önümüzdeki iki yıl içinde gösterim temelli reklamların çoğunun online medya satın alma ajansları tarafından yapılacağı tahmin ediliyor.

Google için Boston Consulting Group tarafından yapılan bir araştırma, programatik satın almanın, reklamverenlerin yatırım geri dönüş oranlarını %30-%50 artırdığını gösteriyor.

Tüm bunlar, akıl yürütmenin, yaratıcılık ve hikâye anlatımı gibi becerilerin başarılı bir reklam kampanyasındaki öneminin azaldığı anlamına gelmiyor elbette. Tam tersine, insanların motivasyonlarını, tüketiciye ilişkin içgörüleri ayırabilmek, ikna edici mesajlar geliştirmek ve bunları çoklu platform ve cihazlar arasında en uygun zamanlamalarla dağıtmak, hâlâ başarılı pazarlama iletişiminin temeli konumunda.

Yenilikçi teknolojiler reklam dünyasına gelirleri yükseltme ve yatırımların geri dönüşünü artırma olanağı sağlıyor. Ancak, teknolojinin sağladığı enstrümanları doğru kullanmak için insana ihtiyaç var. Zira içgörüleri eyleme dönüştürmenin temel koşulu, tüketicilerin gerçek bir ustalıkla anlaşılmasından geçiyor.

 

Bülent Hiçsönmez

Google Türkiye Ülke Direktörü

@bulenthicsonmez

 

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.

Masal anlatmayan yarışma: Mixx

$
0
0

IAB
Mixx Awards 5. senesini geride bırakırken, yoğun kar yağışı ve masalsı bir ödül töreni akıllarda kalacak gibi duruyor. “Dijital Masal Anlatmaz” temasıyla çıkılan yolda, katılımcıların Cadı’dan elma alıp Kurbağa Prensi öptüğü gece hareketli geçti. Madem dijital, masal anlatmıyor, Mixx için de masal anlatmayalım ve sayılarla bu seneyi değerlendirelim.

Bu yıl yarışmaya başvuru yapan ajans sayısında %20’lik, katılan reklamveren sayısında ise %10’luk bir artış görüldü. 100 ajans, 131 reklamveren için yaptıkları işleri değerlendirmeye sundu. 25 ajans başvuru sayısını geçen seneye göre artırırken, 44 ajans ilk kez başvuru yaptı. Bu sene sahneden ödülle ayrılan ajans sayısında da %26’lık bir artış var; 39 ajans, 32 reklamvereni ödülleriyle gururlandırdı.

Kategori bazında ise mobil bu senenin şampiyonu oldu. Mobille ilgili kategorilere bu sene %42’lik bir artışla toplam 112 başvuru geldi. Kurbağa prensin prensesi öperken telefondan selfie çekmesi boşuna değildi anlayacağınız.

2014’te popüler olan kategorilerden biri de Online Reklam filmleri. Bu kategoriye yapılan başvuru adedi geçen seneye oranla %68’lik bir artışla 37’ye ulaştı. Bu yılın yeni kategorisi olan “Veriden Esinlenen Yaratıcılık” da yoğun ilgi gördü ve 15 başvuru aldı, ajanslar Big Data okuma hünerlerini Mixx’te de gösterdi.

Bu sene “Kar amacı gütmeyen/Kamu Hizmetleri” kategorisinde yapılan başvuruların 4 katına çıkması ise, sektörel bilinç ve dijitalin sosyal sorumluluk amacıyla kullanımındaki gelişimi yansıttı.

En çok başvuru alan iki kategori, “Marka Farkındalığı ve Konumlandırma” ile  “Deneysel ve Yenilikçi” 2 yıldır aynı ilgiyi koruması, dijitalin yenilikçi duruşunu ve markaya katkısını yansıtıyor. Ayrıca başvurularda marka skorlarının en çok paylaşıldığı yılın 2014 olması, dijitalin marka değerine katkısının daha çok farkına varılmaya başladığını gösteriyor.

2015’in tüm sektörde Mixx 2014 gibi renkli geçmesi umuduyla bu senenin kazananlarını tebrik ediyor, 2015 için şimdiden herkese başarılar diliyoruz.

 

Rima Erdemir

IAB Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Paz. Yürütme Kurulu Bşk.

@rimaerdemir

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.


Medya denetimi

$
0
0

RVD
Reklamverenler açısından medya denetimi, yaşamsal öneme sahip reklam yatırımlarının ne ölçüde geri dönüşünün olduğuna dair önemli göstergelerden biri. Bu bağlamda kritik olan, reklamın hedef kitleye ulaşması ve maliyetidir. Reklamın hedef kitleye ulaşması, mecra tercihi ve yayıncı kuruluşun seçilmesiyle mümkün olur. Dolayısıyla medya denetimine ilişkin ilk akla gelen konu ölçümlemedir.

Reklamverenler belirli reklam bütçeleri ile mesajlarının hedef kitleye en yüksek oranda ulaştırılması ve seçtikleri mecraya yaptıkları yatırımla optimum fayda sağlama arasındaki dengeyi de kurmayı amaçlarlar. Bu amaçla, reklam yayını öncesinde nasıl tahmini ölçümlemeler ve/veya  olası başarı analizleri yapılıyorsa, reklam yayınlandıktan sonra yapılan ölçümleme de reklamverenler için son derece önemlidir ve gelecekteki kampanyalar için de yol gösterici olacaktır.

Reklamverenler, reklamlarının erişim oranlarının ve reklamın yer aldığı programın performansını ölçerlerken, o programı ekonomik olarak satın alıp almadığını da denetlemek ve sektördeki diğer oyuncuların toplam harcamaları  içinde, kendi harcamalarının yerini de bilmek durumundalar. Ancak denetleyiciler, başka reklamverenlerin harcamalarını dile getirirlerken, mecraların adlarını rekabet hukukuna uygunluk yönünden gizlemek ve sadece istatistiki yüzdesel ortalamalar gibi yaklaşımlar kullanmak zorundalar.  Reklamveren, medya denetimi ile sağlanacak performans bilgilerinin analizi, ürünler, hizmetler, kullanılan organizasyonun  yapısı, reklam stratejisi üzerinde olumlu değişimler yaratabilir. Medya denetimi, teknik yönü ağır basan bir uzmanlık gerektiriyor. Reklam ve medya sektörünün dinamik yapısı da göz önüne alındığında, etik ve ticari standartların belirlenmesi koşulu ile konuya ilişkin hizmetlerin ilkeli, dürüst, rekabet hukukunun genel kurallarına uygun ve şeffaf bir şekilde sunulması, sektörde genel anlamda iyileşme yaratır.

Elbette, medya denetimi aşamasına geçmeden önce tüm mecraların ölçümlemelerinin sağlıklı bir şekilde yapılıyor olması en önemli gerekliliktir.

 

Caner Tunaman

RVD  Yönetim Kurulu Üyesi

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.

Ajans iş birliğine kim öncü olacak?

$
0
0


Ajansların geleceği hakkında çok şey söyleniyor. Kreatif ajansların medya hizmeti de vermesi ile ilgili tartışmalar verinin sorumluluğunu tek başına üstlenen reklamverenlerin söylentilerine dönüştü ve son olarak McDonald’s açtığı konkurda doğrudan medya ajanslarına ve benzer yayıncılara yöneldi.

Bu “şimdi nereye” döngüsü rahatsız edici mesajların kaçınılabildiği sonsuz medya araçlarının ortaya çıkışı tarafından sürdürülüyor. Bunu çözmek adına data ve içeriğin ortak yaşam ilişkisi yaratıldı, ancak hiçbir ajans bu konuda tam yeterliliğe sahip değil.

“Kimin için çalışmak isterim?”

Yakın zamanlarda katıldığım bir sohbette, arkadaşım “kimin için çalışmak isterim?” konusunu açtı ve bu nokta üzerinde tartışmaya başladık.

Daha işbirlikçi bir kültür için tüm ajansların bariyerlerinin aşağıya çekilmesine ihtiyaç olduğuna karar verdik; ancak biri buna öncülük etmeli. Bu noktada ise medya ajansları üstün geldi.

Haydi, var olan durumu inceleyelim: platform ve yayıncıların birbirine yaklaşmasıyla kendimizi yoğun bir içerik bolluğunun içinde şaşırmış vaziyette buluyoruz. Yayıncı ve kullanıcı katkılı içeriğin yaygınlaştığı içerik yaratma inovasyon engelini geride bıraktık.

İçerik tüketimimiz durağan değil artık. Her şeyle ortak olmak istemezken, kişisel farkındalığımız, tükettiğimiz ve paylaştığımızı daha işbirlikçi ve organik bir süreç haline getiriyor.

Medya ajansları avantajlı konuma sahip

Ne taraftan bakarsan bak denge, karşı konulamaz bir şekilde profesyonel içerik yapımcılarının lehine değil; medya ajansları, kreatifi teknoloji ve datayla devreye sokma yeteneği ile bu işe öncülük etme konusunda daha iyi bir konumda. Bu, tek çarenin medya ajansları olduğunu göstermiyor ama işbirlikçi bağlantılar olma konusunda daha avantajlı bir yerdeler.

1 - Kreatif ekipler her zaman var olacak ancak ihtiyaç duyduğumuz içerik türleri genişliyor. Huffington Post ile prodüksiyon ilişkisi kuran Leo Burnett gibi etkili ajanslardan gelen teşebbüslere rağmen, içeriğin iki büyük yapımcısı olan yayıncı ve kullanıcılar medya ajansları ile uzun dönemli ilişkilere çoktan başladı.

2 - İçerik ilgisi ve teknolojinin tüketicilere ulaşmada rol oynadığı bir döneme girdik. MindShare’in Life+ bölümü sadece araçların mesajlaşma kabiliyetine değil, sahipli teknoloji üretimi konusuna da gerçek bir sorumluluk gösteriyor.

3 - Şu anda temel sorun, karmaşayı basitleştirecek, amaca uygun içeriğe yardım etmek ve anlamlı ve farklı bir şekilde zirveye yükselmektir. Bu ise data ile yürütülecek. Örneğin ajansım, içerik dağıtımına daha fazla uygun çözüm imkanı sağlayan Meta DSP’yi – çok platformlu programatik çözüm- başlattı. Medya ajansları hazır araçlar ve insanların karşısında nasıl mesaj alınırı ayrıntılı düşünen insanlara sahip.

Bunların hepsi medya ajanslarından kilit bir adım gerektiriyor; statik dinleyici kiralama (ya da iletişime geçme) kafa yapısından organik dinleyici oluşturmaya doğru öncülük etmeliyiz.

 

Josh Gallagher

Havas Media Asya Pasifik Bölgesel Strateji Direktörü

Bu yazı Campaign Türkiye’nin Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.

Bilgece kaybedenler ve çözümler üzerine

$
0
0


SXSW, konferanstan öte geleceğin, içeriğin ve teknolojinin, yaratıcılığın farklı disiplinlerinin şaşkınlık ve hayranlık içinde takip edildiği bir etkileşim alanı. Herkes kendi alanına ve buradan ne almak istediğine göre farklı aydınlanmalar yaşıyor. Herkes gittiğinde başka tatlar alacaktır ama ben size benim SXSW’imden bahsedeceğim.

Önce yazının başlığı da olan bilgece kaybetmek konusuna değineyim… Erken ama çokça yapılan hata, sonuçlarını analiz etme ve sonraki projede hatalar listesine göz atmak, başarılı iş modelleri yaratmanın temel prensipleri. Evernote’un CEO’su Phil Libin, Google X’in kaptanı Astrol Teller aynı mesajı veriyor. Google’ın en gizli projelerini yaparken bu prensipten beslendiğini üstüne basa basa anlatıyor. Glass’tan sürücüsüz araçlara kadar yaptıkları hataları büyük bir gururla anlatıyor. Sınırları zorlamayı, hata yapmaya olanak tanımayı ve onlardan anlam çıkarmaları gerektiğini bizlere anlatıyor.

Marshmallow Challenge deneyini anlatan “The Creator’s Code”un yazarı Amy Wilkinson da bunu anlatıyor. Gruplara 20’şer spagetti çubuğu, bant, ip ve birer marshmallow veriliyor. Amaç marshmallow’u yerden maksimum yüksekliğe çıkarabilmek. Beklendiği gibi mühendisler iyi sonuç çıkarıyor. İşletme öğrencileri oldukça kötü; çünkü planlamaya, organizasyona ve tartışmaya çok zaman harcıyor. Peki en başarılılar? Anaokulu öğrencileri. Neden? Çünkü hata yapmaktan endişe etmiyorlar. Boşa zaman harcamadan, marshmallow’ların etrafında konuşmadan korkusuzca işe koyuluyorlar. Her çalışmayan denemenin tecrübesiyle kısa zamanda çözüme ulaşıyorlar. Rakamlar mı? Mühendisler ancak 50 santimetreye kadar çıkabiliyor, oysa ki anaokul öğrencileri 63 santimetrenin altına inmiyor.

Kickstarter ve Start up’lar üzerine…

Etkinliğin belki de en etkileyici alanı bu. Yüzlerce kickstarter, start-up ve bu şirketlerle sürekli etkileşim halinde olan teknoloji şirketleri burada. Özellikle İsveçli start-up şirketlere ve Japon kickstarter’lara müthiş bir ilgi vardı. Japonların olağanüstü ürünlerini yaratırken yaşadıkları coşkuyu büyük bir içtenlik ve mütevazilikle anlatmaları etkileyici.

Yaptığımız sohbette, 2 yıl önce fabrika kazasında kolunu kaybeden Bay Morikawa, Handii adını verdikleri robot protez kolunu büyük bir gururla gösterdi. Kas ve sinirlerin üzerindeki sensörlerin, akıllı telefonuna kablosuz sinyaller göndermesi ile protez kolu ve eli adeta insan gibi hareket ediyor. Aynı zamanda standart bir kolun yapabildiği her şeyi rahatlıkla öğrenebiliyor. Parmakları pet şişeden kutu kolaya farklı boyut ve tasarımdaki materyali algılıyor, kavrıyor ve istediği yere koyup bırakabiliyor.

Yapay zeka üzerine…

SXSW’in uzun vadeli gelecek projeksiyonu yapan en ilginç teması yapay zeka ve biyoteknoloji.

Martine Rothblatt… Amerika’nın en güçlü 25 iş insanından birisi. Sahip olduğu şirketin yapay zekaya sahip projelerinden biri olan BINA48 (aynı zamanda ölen eşinin ismi) yarı vücuda sahip insan görüntüsünde bir robotu anlatıyor.

Rothblatt önümüzdeki 20-30 sene içerisinde bilincin vücuttan ayrılabileceğini, nasıl olacağını ve ne faydalar sağlayacağını anlatırken oldukça kararlı, dinleyen 1500 kişiden fazla katılımcı ise bir o kadar şaşkındı. Zihin klonlaması ile dijital versiyonlarının hazırlanmasını, bunun bir yazılım ile gerçekleşebileceğini ve insanların sonsuz yaşamdan faydalanabileceğini anlattı. Tüm anılarımızı biriktirdiğimiz, anlattığımız medya kanalları bunun pilot çalışması olabilir mi? Korkutucu ve derin olsa da nereye doğru gittiğimizi anlamamız açısından bize rehber oluyor.

Neyi nasıl yapamayacağımızı öğrendik

Nörobilimci Peter Trainor, yapılan araştırmalara göre beynin iki tip problem çözme alternatifi olduğunu söylüyor. Doğrusal olanları çözmek, her zaman yaptığımız işi daha hızlı yapmamıza yardımcı olurken yaratıcılık katmıyor. Zihnin isteği ise doğrusal olmayan problemleri çözebilmek. Farklı çözümler üretmek, belirsizliği belirli hale getirmek, zihnin gelişimine maksimum katkı sağlıyor. Konuşmacıların, iş sahiplerinin en önemli özelliği bilgece kaybetmek ve karmaşık problemleri çözmek için çaba sarf eden yapılarının ve enerjilerinin olmasıydı. Yaratıcılık ve bu potansiyeli geliştirmek, hepimizin içinde var. Her ne alanda yaratıyor, üretiyor veya yönetiyorsak bu gelişimi ve ilhamı yakalamanın kaynağı yine bizde.

 

Doruk Yılmaz

Turkcell Yaratıcı işlerden Sorumlu Pazarlama İletişim Müdürü

 @drkylmz 

Bu yazı Campaign Türkiye Niasn 2015 sayısında yayınlanmıştır.

 

 

SXSW 2015’in öne çıkan trendleri

$
0
0


SXSW Teksas’ın göbeğinde, Austin’de doğup uluslararası şöhrete kavuşmuş bir festival. Festivalin dijital ayağı SXSW Interactive’e geçtiğimiz yıl 82 ülkeden 32 binden fazla kişi geldi. Binden fazla panelin olduğu bir festivalin içeriğini o bin panele bizzat girmeden anlatmak iddiasında değiliz, ancak SXSW Interactive’in Bigumigu filtresinden geçmiş bir trend özetini paylaşmak istiyoruz.

Uygulamalar

Bu yıl festivalden kısa bir süre önce lanse edilen Meerkat adlı mobil canlı yayın uygulaması, SXSW’in gözde konusuydu. Festivalin açılış konuşmasını Meerkat’ten paylaştığım sırada uygulamanın popülerliğinin abartıldığını düşünüyordum ama ertesi gün Mashable kurucusu Pete Cashmore’u elinde telefonuyla Meerkat’te yayın yaparak yanımdan geçerken görünce, daha sonra Vox Media’nın küresel iş geliştirme direktörü Jonathan Hunt’ın konuşmasına başlamadan önce mikrofon ses ayarını Meerkat kelimesini tekrar ederek ve salonu güldürerek yaptığına tanık olunca, uygulamanın SXSW’in aradığı gündemi yarattığına ikna oldum.

Meerkat’in tüm şovu ele geçirmesini bir kenara bırakırsak bu yıl SXSW’te iki uygulama daha dikkat çekti: Yo ve Yik Yak. Yo, karşı tarafa sadece “YO” demek için kullanılan bir mesajlaşma uygulamasıyken, Yik Yak, konum üzerinden çalışan ve anonim olarak kullanılan bir sosyal ağ. Yo, tek bir işe odaklı uygulamaların tepe noktasını temsil ederken; Yik Yak, özellikle üniversite kampüslerine odaklı yayılma stratejisiyle şu anda tüm ABD’de kolejlerde olağanüstü bir kullanım oranı yakalamış durumda. Yik Yak’ın popülerliği, Twitter’ın “etrafımdaki tweetleri göster” özelliğini duyurmasının da nedeni diyor uzmanlar.

Teknoloji ve tasarım

Festival direktörleri bu yıl tasarım konusuna ayrı bir önem vermişlerdi. Ana konuşmacılardan birinin MoMA’nın mimari ve tasarım küratörü Paola Antonelli olması bunun en büyük kanıtı. Antonelli, son 10 yılda MoMA’da sorumlusu olduğu sergiler içinden tasarıma çok yaratıcı alanlardan yaklaşan yeteneklerin işlerinden örnekleri anlatırken, tasarımcının günümüzdeki görevini de değişen dünyada insanların bu değişime ayak uydurabilmelerine yardımcı olmak olarak tanımladı. Önemli yatırım şirketlerinden KPCB’nin ortaklarından John Maeda ise, teknoloji start-up’larında kurucu ve üst düzey görev alan tasarım kökenli kişilerin özellikle son yıllarda endüstride yarattığı farka dikkat çekti. Yıllardır Apple özelinde konuştuğumuz tasarım ve teknoloji ilişkisi, artık yeni teknoloji şirketleri için de DNA’larında kayıtlı bir özellik.

Bio Hacking

Evde DNA programlama yapmayı sağlayan kitler, beyin hacklemek için açık kaynaklı sistemler, beyin kontrolüyle yönetilen gelişmiş protez uzuvlar… Birkaç yıl öncesinin bilim-kurgu konuları, SXSW’te ana akıma girmeye başladılar. MIT Media Lab direktörü Joi Ito’nun özellikle söylediği gibi: (iki yıldır bizzat ağzından duyuyorum) “Yakın gelecekte hepimiz biyo-mühendislik, biyo-teknoloji konularında bilgi sahibi olmak zorunda kalacağız. İnternetin 20 yıl önceki durumuyla bugünkü durumu, biyo-teknolojiler konusunda da yaşanacak ve bugün biyo-teknolojiyle ilgilenmeyenlerin hayatının tam içine girecek bu konular.”

Makerlar

Maker kültürü, esasen eline çekiç ve iki çivi alabilen insanları anlatıyor. Teknolojinin yükselişe geçtiği yıllarda hazır elektronik ürünler hayatımıza girince duraklayan bu kültür, özellikle 2000’lerde yeniden doğdu ve bugünlerde 3 boyutlu baskı, açık kaynaklı işletim sistemleri, ucuz mikroçipler gibi gelişmeler sayesinde yeni bir boyut kazandı. Artık yaratıcılar ve sanatçılar sadece eser değil, o özel eseri ortaya çıkartabilecek cihazları da üretebiliyor. SXSW’te anlatılan Mogees buna iyi bir örnek. Yapıştığı yüzeylerin ses dalgalarını algılayabilen bu sensör, yeryüzünün her bir parçasını ve nesneleri müzik aletine dönüştürebiliyor. Giyilebilir teknolojide farklı ürünlerin çıkışını da bir nebze makerlara borçluyuz. Büyük üreticilerin inemediği niş alanlarda kitlesel fonlamayla hayat bulan birçok giyilebilir ürün, makerların sadece garajlarında değil fabrikalarda da üretime geçebildiklerini gösteriyor. 

Kültür ve içerik

Netflix’in A/B testlerini nasıl uyguladığı ve böylece kullanıcılarının söylediklerine değil, davranışlarına odaklandığı, BuzzFeed’in içeriği internet sitesine hapsedip trafiği siteye çekmektense, her platform için uygun içeriği internete yayma stratejisi gibi içerik konusunda zihin açıcı örneklerin yanında, Mashable CEO’su Pete Cashmore’un konuştukları açıkçası biraz yavan kaldı. Son 4 yıldır olduğu gibi GIF yine önemli gündemlerinden biriydi BuzzFeed’in. GIF içeriklerinin yoğun şekilde kullanıldığı Reddit, Imgur gibi sitelerin ve GIF arama motoru Giphy’nin yöneticileri, GIF’in kendi öz anlamının ötesinde, paylaşım anına yeni anlamlar yükleyebilmesi nedeniyle, her paylaşımda tekrar değer kazanan ve bu özelliğiyle diğer içerik formatlarından ayrılan yapısını anlattılar.

Biz de konuşuk

SXSW 2015’in benim için bir başka önemi de, ikinci defa konuşmacı olarak ülkemden örnekler anlatma fırsatı bulmaktı. “Creating Pathways Into World of Social Good” panelinin konuşmacılarından biri olarak sosyal alanlarda Türk gençlerinden ve işlerinden bahsetmek gurur vericiydi.

 

Yalçın Pembecioğlu

Bigumigu Kurucusu ve Yönetici Ortağı

@settar

 

Bu yazı Campaign Türkiye Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.

 

 

5 maddede South by Southwest özeti

$
0
0


SXSW’i zihin açıcı bir festival olarak tanımlayan Toygun Yılmazer, Austin’deki kişisel ve profesyonel anlamda izlenimlerini ve dikkatini çeken konuları 5 maddede özetledi.

1 – Cannes Lions vs. SXSW

Yıllardır takip ettiğim ve katıldığım Cannes Lions Festivali’nden sonra bu yıl ilk kez South by Southwest Festivali’ne katıldım. Farkları nelerdir, bir karşılaştırma yapalım. Cannes Lions pazarlama dünyasındaki yaratıcılıkla ilgiliyken, SXSW teknoloji dünyasındaki yaratıcılıkla ilgili. Bu yüzden de dinlediklerinizi hemen yarın uygulamaya koyabileceğiniz bir yönü yok. Cannes Lions daha ilham verici, SXSW daha zihin açıcı bir festival. Perakendenin geleceği, ulaşımın geleceği, medyanın geleceği gibi her sektörün geleceğinin tartışıldığı bir ortam.

Cannes Lions’a katılan biri bugünün pazarlama dünyasındaki en yeni ve en yaratıcı uygulamaları görüp, kendi işinde uygulamak için büyük bir hevesle ülkeye dönüyor. SXSW’e katılan biri her sektörün geleceğiyle ilgili tartışmaları takip edip, çok düşünüp, çok kafa yorup, vizyon kazanmış biri olarak geliyor.

 

2 – Öne çıkan konu: Yapay Zeka

Bu yıl SXSW’te en öne çıkan konu ne oldu? Nesnelerin interneti, giyilebilir teknolojiler, 3 boyutlu baskı, hepsi hakkında çok konuşuldu. Ama en öne çıkan konu yapay zeka oldu. Sevgilisi Bina’nın bir klonunu ürettirmiş olan Dr. Martine Rothbaltt, androidlerin kendi duygu ve düşüncelerinin olduğu bir geleceğin yakın olduğundan bahsetti. Bu yılın en önemli filmlerinden biri olacağına inandığım Ex Machina, yapay zeka sahibi bir robota aşık olan birinin hikayesini anlattı. IBM yapay zeka ürünü Watson’ın iş dünyasına katkılarından bahsetti. Toplamda yapay zekayla ilgili 20’ye yakın konuşma yapıldı. Hatta yapay zeka şimdiden düşmanlarını yarattı. ‘Robotları durdurun, gelecek insanlarda’ sloganıyla festival kapısında protesto edildi.

3 – Fiziksel mağazaların içinde e-ticaretin rolü

Profesyonel olarak ilgimi en çok çeken konu, perakendenin geleceği oldu. Şu anda Türkiye’de e-ticaretin gücünün herkes farkında. Ama birçok şirkette, mağazalarda gerçekleşen ana işin dışında bir de hızlı büyüyen ayrı bir online satış işi var. Gelecekte her ikisini beraber düşünmek gerekiyor. Müşteri tarafından bakınca karşısında tek bir marka var. Online ve offline dünyada o markayla olan ilişkisi kesintisiz devam etmeli. Fiziksel mağazaların içinde e-ticaretin nasıl bir rolü olacak? E-ticaretin kusursuz işlediği bir ortamda fiziksel mağazaların işlevi ne olacak? Yeniliğin ve kolaylığın mobildeki yeni uygulamalardan geldiği bir perakende dünyası ilgiyi nasıl canlı tutacak? Bunların hepsi düşünmemiz gereken konular olarak beliriyor.

 

4 – Kendi verimizi yorumlamak

Kişisel olarak ilgimi en çok çeken konu, gelecekte kendimiz dahil her şeyin bir veri üreticisi olacak olması. Bedenimizdeki giyilebilir teknolojilerle kendi bedenimizin daha çok farkında olan ve kendi verimizi yorumlayacak olan bireylere dönüşüyoruz. Evimizdeki televizyondan tarlada çalışan traktöre, tüm nesneler veri biriktiren aygıtlara dönüşüyor. Hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğu bir gelecekte, veri kime ait, hangi veri daha değerli, nasıl kullanılacak, kötüye kullanılabilir mi vb. gibi birçok soru ortaya çıkıyor.

5 – En iddialı uygulamaların yarış alanı SXSW

Twitter’ın 2006’da, Foursquare’in 2009’da SXSW’teki lansmanlarından sonra SXSW, yılın en iddialı uygulamalarının yarıştığı bir yer olmuş durumda. Bu yılın en çok konuşulan uygulaması Meerkat oldu. Meerkat cep telefonunuzdan tüm takipçilerinize canlı yayın yapmanızı sağlayan bir uygulama. Twitter üzerinden link paylaşarak o konuya meraklı herkesin sizin birebir izlediklerinizi izleyebileceği bir ortam yaratmanızı sağlıyor. Meerkat, SXSW Festivali’nde tanıtıldı, yılın diğer tüm festivallerinde bol bol kullanılacak.

 

Toygun Yılmazer

TBWA\İstanbul CSO’su

ve Başkan Yardımcısı

 

@Tabanca

 

Bu yazı Campaign Türkiye Nisan 2015 sayısında yayınlanmıştır.

 

 

Viewing all 14574 articles
Browse latest View live