Eurythmics ve Aretha Franklin’in şarkı sözlerini hatırlatarak söyleyebilirim ki, markalar artık “kendi işlerini kendileri yapıyorlar”. “Çerezsiz dünya”ya doğru ilerlerken, pazarlamacıların hedef kitle stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor; özellikle kişiselleştirme ve etkileşim, deneyimsel pazarlamanın iki temel direği olarak öne çıkıyor.
Neden Kendi Etkinliklerinizi Düzenlemelisiniz?
Markaların harika bir hayran deneyimi yaratmak için başka hangi seçenekleri var? Yaklaşık 40 yıl önceki işbirliklerinden sonra, markaların artık “kendi işlerini kendileri yaptığını” söylemekteyim.
Kendi markalı etkinlikler son yıllarda artış gösterdi ve We Group’un kurucusu ve CEO’su Nick Morgan ile yaptığımız son görüşmede, bu trendin devam edeceğine dair birkaç neden üzerinde durduk.
Kendi etkinlikler oluşturmanın mantığı hiç bu kadar güçlü olmamıştı; çünkü canlı deneyimlere olan talep arzı geride bırakıyor ve izleyiciler yeni bağlantı kurma ve katılım yolları arıyor. Kentlerde yalnızlık artarken, genç izleyiciler kendileriyle özdeşleşebilecekleri bir şeyin parçası olma konusunda her zamankinden daha hevesliler. Bu nedenle, markaların paylaşılabilir ve kültürel olarak anlamlı bir şeyler yapması, hemen izleyiciyle rezonansa girer ve bir topluluk duygusu yaratır.
Her ne kadar ikimiz de mevcut kültürel iş birliklerinin tamamen yerini almasını önermesek de, kendi başınıza çıkmanın tamamlayıcı bir strateji olarak belirgin faydaları vardır. Markalar, düşük baskılı, yüksek etkileşimli bir ortamda hedef kitleleriyle bir araya gelir; burada, markanın çeşitli noktaları etrafında bir hayranlık oluşturulabilir ve değerler ile motivasyonlar hakkında çok daha derin bir karşılıklı anlayış elde edilebilir.
Sahiplik, markaları güçlendirir ve yatırımlarından tamamen sorumlu tutar; bu, onları tüm ekosistem üzerinde kontrol sahibi yapar. Bu da, etki yaratma fırsatlarını artırır (ister kültürel ister daha somut iş metrikleri üzerinden olsun).
Bu artırılmış kontrol seviyesinin yanı sıra, müşterileriniz ve potansiyel müşterileriniz hakkında birinci taraf verilerine önceden erişim sağlamak da önemlidir; bu veriler doğrudan deneyim sunumuna entegre edilebilir. Katılımcıların çoğu önceden nitelendirilmiştir, bu da geleneksel olarak başkasının partisinde bulunan tahmin işini ortadan kaldırır.
Marka, etkinliğin ana odak noktası olmak zorunda değildir; daha ziyade, kendi etkinliğinizi izleyicinizin imajında inşa etme özgürlüğü ve esnekliği, gerçekten sihri yaratır.
Büyük Markalar Yolu Açıyor
İyi bir örnek olarak, Nick, Boiler Room’u büyük bir savunucusudur; çünkü bu marka, izleyicilerin her gösteride ne bekleyeceğini bildiği küresel bir topluluğun parçası olma deneyimi yaratmıştır. Sanatçılar içinse, bu formatta marka iş birlikleri daha geniş bir değer sağlayabilir; hiçbiri, bir topluluk etkinliğini yeni medya ve içerik fırsatlarına dönüştürme imkanı kadar değerli değildir.
Red Bull, bir zamanlar izleyicilerin önünde olmak için yalvaran, ödünç alan ve sponsor olan bir marka iken, şimdi topluluk odaklı etkinlikler etrafında bir iş geliştirmiştir. Kendi sahip olduğu etkinlik portföyü, tanımlanabilir varlıklarla çeşitlenmiş ve büyümüştür; bu da ana işini tanınmaz hale getirmiştir.
Kendi müşterilerimizden biri olan Just Eat Takeaway, Birleşik Krallık’ta teslimat sürücülerinin çeşitli topluluğuyla daha güçlü bir bağlantı kurmayı amaçlayan başarılı bir etkinlik programı geliştirmiştir. Bu sahip olunan etkinlikler, Just Eat’in hiper yerel düzeyde etkinlik yapmasını sağlar; ancak aynı zamanda katılım, ulusal olarak tanınabilir marka değerleri, varlıklar ve iş birlikleri aracılığıyla süper şarj edilir ve tüm bunlar deneyimi şekillendirmek için birlikte çalışır.
Markaların katılımı teşvik edebileceği, daha derin ve daha samimi bağlantılar kurabileceği bir platform yaratmak, hepimizin aradığı değer değişimidir. TRO’da, markalardan veya ajans ortaklarından, özellikle PR alanında faaliyet gösterenlerden, sahip olunan etkinliklere daha fazla ilgi görüyoruz. Sahip olunan etkinlikler, kitle ölçeği sağlamayabilir (en azından hemen değil); ancak izleyicinizi doğrudan ağırlama fırsatını keşfetmek kesinlikle dikkate değer.
İleriye Bakış
Sahip olunan bir etkinlik stratejisiyle, markalar faaliyetlerinde daha fazla denge bulabilir, maliyetler ve sonuçlar üzerinde kontrolü artırabilir. Bu, izleyiciyle doğrudan birlikte yaratma fırsatlarını kolaylaştırabilir ve daha büyük sadakat ve savunuculuk sağlayabilir. Son olarak, sahip olunan etkinliklerin, etkinlik deneyiminin sınırlarının çok ötesinde etki yaratan tamamen yeni alanlar ve iş birlikleri açabileceğini düşünmek de makul değildir.
Unutmayalım ki, “Taş yerinde ağır…
Rob O’Siochain, TRO’nun Büyüme Direktörü; Nick Morgan ise We Group’un Kurucusu ve CEO’sudur.
TRO
TRO, global bir etkinlik ajansıdır ve markaların deneyimsel pazarlama stratejilerini hayata geçirmelerine yardımcı olur. Ajans, yaratıcı etkinlikler, marka deneyimleri ve çeşitli pazarlama çözümleriyle tanınır. Dünya çapında büyük markalarla çalışan TRO, müşterilerine etkileşimli, yenilikçi ve unutulmaz deneyimler sunarak marka sadakatini ve etkileşimini artırmayı hedefler.
We Group
We Group, bir pazarlama ajansıdır ve özellikle dijital dönüşüm ve stratejik iletişim konusunda uzmanlaşmıştır. Ajans, markaların hedef kitlelerine ulaşmaları için yaratıcı çözümler ve stratejiler geliştirir. We Group, etkinlikler, içerik üretimi ve dijital medya kampanyaları gibi alanlarda kapsamlı hizmetler sunar ve markaların dijital dünyada daha güçlü bir varlık göstermelerini sağlar.
Her iki ajans da markaların etkinlik yönetimi ve dijital pazarlama alanlarında önemli işler yapmaktadır.
The post Markaların kendi etkinlik stratejilerini benimsemeleri neden önemli? appeared first on Campaign Türkiye.